İçeriğe geç

Bitkilerin Yapısı

 

Bitkilerin yapısı

  • Bitkilerin yapısı iki bölümde incelenir.
  • Karasal ortamda yaşamaya adapte olmuş bitki türlerinin toprak üstü organ ve yapılarına (Yaprak, gövde, çiçek) sürgün sistemi, toprak altı organ ve yapılarına ise kök sistemi denir.

 

1- Sürgün sistemi

  • Sürgün sistemi gövde, dal, yaprak, meyve ve çiçekten meydana gelir.
  • Dal, yaprak ve çiçek yapıları tomurcukların gelişimi sonucu oluşur.
  • Bitkilerin fotosentez yapan bölümleri sürgün sisteminde yer alır.

 

2- Kök sistemi

  • Kök, bitkinin topraktan su ve mineral alımını, toprağa tutunmasını ve bitkinin türüne göre madde depolayan bölümüdür.
  • İklimsel şartlara bağlı olarak kurak bölgelerdeki kök sistemi daha çok gelişmiştir.

 

bitki-yapisi

 

Bitkisel dokular

  • Bitkilerin yapısı konusunun bir diğer önemli başlığı da bitkisel dokulardır.
  • Bitkisel dokular bitkideki yeri, yapı ve görevine göre meristem, iletim, örtü ve temel doku şeklinde ayrılır.

 

a- Meristem doku (Bölünür doku)

  • Meristem, bitkinin büyüyen ve bölünme özelliğine sahip hücrelerinin yer aldığı doku türüdür.
  • Bölünme sonucu oluşan yeni hücrelerden bazıları bir daha bölünebilirken, bazıları farklılaşır.
  • Meristem hücreleri canlı, genç, metabolizması hızlı, ince çeperli, bol sitoplazmalı ve büyük çekirdeklidir.
  • Meristem doku, bitkilerin sınırsız büyüme özelliğine sahip olmalarını sağlar.
  • Bitkilerde temel olarak iki tür büyüme vardır.
  • Bunlardan birisi olan primer (Birincil) büyüme ki bitkide boyuna büyümeyi, sekonder (İkincil) büyüme ise bitkide enine büyümeyi sağlar.
  • Meristem doku hücrelerinden olan (Apikal) meristem hücreleri primer büyüme bölgelerinde yer alır.
 

1- Primer (Birincil) büyüme (2022 AYT’de soruldu)

  • Primer büyüme bitkilerin kök, gövde veya dallarında gerçekleşen ve bitkinin uzamasını sağlayan büyüme şeklidir.
  • Primer büyümeyi sağlayan yapılara uç meristem denir.
  • Primer büyüme tüm bitki türlerinde gerçekleşen bir büyüme şeklidir.
  • Uç meristemin olduğu ve uzamayı sağlayan bölgelere büyüme noktası denir.
  • Primer büyüme sayesinde köklerden daha çok su ve mineral alımı gerçekleşir.
  • Primer büyüme yaprakların ışıktan daha fazla yaralanmasını sağlar.
  • Primer büyümeyi sağlayan uç meristem hassas bir yapıya sahip olduğundan farklı doku ve yapılar tarafından korunur.
  • Kök ucunda yer alan kaliptra (Yüksük), kökün toprakta ilerlemesi sırasında zarar görmesini önler.
  • Kaliptra, koruyucu özelliği yanında, ürettiği sıvı sayesinde köklerin toprakta daha rahat ilerlemesini sağlar.
  • Gövde büyüme noktasında yer alan uç meristemde, koruyucu yapı olarak koruyucu yapraklar yer almaktadır.
 

2- Sekonder (İkincil) büyüme (2022 AYT’de soruldu)

  • Sekonder büyüme, yanal meristemden kaynaklanan bir büyüme şeklidir.
  • Enine gerçekleşen bu büyüme şekline özellikle çok yıllık bitkilerin kök, gövde ve dallarında rastlanılır.
  • Sekonder büyüme bölgelerinde, bölünme özelliğini kaybetmiş hücrelerin tekrar bölünme özelliği kazandığı görülür.

 

Yanal büyümeyi sağlayan iki tür doku vardır

 

Mantar (Dış) kambiyum

  • Bitki gövdesi kalınlaştıkça en dıştaki koruyucu katman parçalanır.
  • Parçalanan epidermis, odunsu bitkilerde zamanla kalınlaşarak kök ve gövdede mantar kambiyuma dönüşür.
  • Mantar kambiyum hücreleri canlılıklarını yitirmiştir.
  • Suya geçirgen olmayan ve bu sayede bitkinin su kaybını azaltan mantar kambiyum hücrelerinin çeperlerinde lignin ve süberin maddeleri birikir.
 

Vasküler (Damar, iç) kambiyum

  • Vasküler kambiyum, parankima dokunun bölünme özelliği kazanması ile oluşur.
  • Daha çok odunsu bitkilerde olan bu doku, çok yıllık bitkilerde yaş halkalarının (Kambiyum) oluşumunu sağlar.
  • Bitkilerde iletimi sağlayan kanallar vasküler kambiyumdan köken alır.
  • Bitki gövdesi kalınlaşırken her yıl sonbahar ve ilkbahar mevsimlerinde olmak üzere iki adet halka oluşur.

 

yas-halkasi-bitkilerin-yapisi

 

  • Sonbaharda oluşan halkaları meydana getiren hücreler kalın çeperli ve az sitoplazmalı olduğundan koyu renkli, ilkbaharda oluşan halkaları meydana getiren hücreler ise ince çeperli ve bol sitoplazmalı olduğundan açık renkli görünüme sahiptir.
  • Çevresel şartların uygun olduğu yıllarda oluşan halkalar daha geniş görünümlü iken, kötü çevresel şartların olduğu yıllarda oluşan halkalar daha dardır.

 

b- Temel doku

  • Temel doku, bitkinin her bölümünde olan, farklı görev ve yapıda çeşitleri olan doku türüdür.
  • Parankima, dokular arası boşlukları doldurur.
  • Canlı veya ölü hücrelerden meydana gelen parankima dokunun birçok çeşidi vardır.
  • Temel doku, bitkilerde şekil verici etkiye sahiptir.
  • Temel dokunun bazı çeşitleri bitkinin ürettiği hormonların etkisi ile sekonder meristeme dönüşür.
  • Temel doku hücresinden bitkinin birçok dokusu oluşturulabildiğinden, temel doku hücrelerinin kök hücre gibi davrandığı söylenebilir.

 

1- Parankima

İletim parankiması

  • İletim parankiması, bitkilerin iletim görevi gören yapılarının diğer dokular ile madde alışverişini sağlayan parankima çeşididir.

Depo parankiması

  • Depo parankiması, bitkilerin türüne göre kök, gövde ve meyvede madde depolar.
  • Su, nişasta, yağ, protein gibi maddelerin depolandığı bu bölümlerde depo parankiması faaliyet göstermektedir.

Özümleme parankiması

  • Özümleme parankiması, bitkinin fotosentez yapan genç gövde, yaprak ve olgunlaşmamış meyve gibi bölümlerinde yer alır.
  • Kloroplast içeren hücrelere sahip olan özümleme parankiması özellikle yaprak mezofilinde yer alır.
  • Palizat parankiması yaprak üst epidermis’inin hemen altında bol kloroplast’lı ve sık dizilmiştir hücrelerden oluşur..
  • Sünger parankiması, palizat parankimasının altında yer alan seyrek ve daha az kloroplast’a sahip hücrelerdedir (2018 AYT’de soruldu).

 

yaprak-kesiti-mezofil

 

2- Kollenkima (Pek doku)

  • Kollenkima, bitkilerin uzayan kısımlarının desteklenmesini sağlayan canlı hücrelerden meydana gelir.
  • Pektin içeren çepere sahip hücrelerden oluşan kollenkima dokunun çeper kalınlığı parankima dokudan daha fazladır.
  • Kollenkima, düzenli olmayan çeper kalınlaşmaları ile bitkinin farklı kısımlarında desteklik görevi görür.
  • Kolenkima dokuyu oluşturan hücrelerin köşelerinde kalınlaşmalar oluşursa doku köşe kollenkiması, hücre çeperinin düz bölümlerinde kalınlaşmalar oluşursa bu dokuya levha (Plak) kollenkiması denir.

 

3- Sklerenkima (Sert doku)

  • Sklerenkima hücreleri başlangıçta canlıdır.
  • Bu hücreler işlevsel olmaya başladıklarından bir süre sonra ölür.
  • Sklerenkima doku hücrelerinin çeperlerinde lignin maddesi yer alır.
  • Skerenkima, bitki büyümesinin tamamlandığı bölümlerde desteklik görevi görür.
  • Sklerenkima, kollenkima dokuya göre daha sağlam yapılı bir dokudur.
  • Skelerenkima doku sert yapılı olduğundan esneme, bükülme veya uzama özelliğine sahip değildir.
  • Sklerenkima’nın sklereit (Taş hücresi) adını alan çeşidi, ayva ve armut bitkisinin meyvesinde, ceviz, fındık bitkisinin meyve kabuğunda, erik, kiraz gibi bitkilerin meyve çekirdeğinde yer alır.
  • Sklerenkima lifleri keten, sarımsak, kenevir bitkilerinin yapısını oluşturur.
  • Çok sağlam yapıya sahip olan sklerenkima liflerinden kumaş ve halat imal edilir.

 

c- İletim doku

  • İletim doku, damarlı bitkilerde madde iletimini gerçekleştiren kanal sistemleridir.
  • İletim doku, yapısı ve taşıdığı madde türüne göre ksilem ve floem denen iki türe ayrılır.

1- Ksilem (Odun borusu)

  • Ksilem, bitkinin topraktan aldığı su ve mineralleri köklerden bitkinin üst bölümlerine taşıyan kanal sistemidir.
  • Kilem,  ksilem parankiması, trakeit ve sklerenkima liflerinden oluşur.
  • Üst üste dizilmiş meristem hücreleri, çekirdek ve sitoplazmalarını kaybeder.
  • Canlılıklarını yitiren hücrelerden oluşan kanallara trake ve trakeit denir.

 

ksilem-odun-borusu-bitkilerin-yapisi

 

  • Hücrelerden geriye kalan çeperlerin enine olan bölümleri kaybolurken, boyuna olan bölümlerinde lignin birikimi sonucu kalınlaşmalar meydana gelir.
  • Son halini alan kanal sistemine ksilem denir.
  • Ksilem’de iletim, kökten gövdeye doğru olacak şekilde tek yönlüdür.
  • Enerji harcanmadan gerçekleşen taşıma, hücrelerin enine çeperlerinin tamamen erimesinden dolayı hızlıdır.
  • Trakeitlerin üst bölümleri kapalıdır.
  • Trake ve trakeitlerin çeperinde yer alan gözeneklerden su ve mineraller geçiş yapar.
  • Ksilemi oluşturan ölü hücrelerin çeperinde biriken lignin, bitkinin dik durmasında desteklik görevi görür.

2- Floem (Soymuk borusu)

  • Floem, bitkinin fotosentez yapan, yaprak ve genç gövdelerinde üretilen fotosentez ürünlerini köklere, köklerde üretilen aminoasit gibi azotlu organik bileşikleri ise bitkinin üst kısımlarına ileten kanal sistemidir.
  • Floem, kalburlu borular, arkadaş hücreler, floem parankiması ve floem sklerenkimasından oluşur.

 

floem-soymuk-borusu-bitkilerin-yapisi

 

  • Bitki gövdesinde yer alan bir sıra hücrenin birbirine dönük olan bölümlerinde kısmi olarak meydana gelen çeper erimeleri sonucu oluşan gözenekli yapılara kalbur plağı denir.
  • Kalbur plaklarının oluşturduğu kanallara ise kalburlu boru denir.
  • Kalburlu borularda lignin birikimine rastlanmaz.
  • Kalburlu boru sistemine bitişik, bir sıra canlı hücreden oluşan arkadaş hücreler yer almaktadır.
  • Arkadaş hücreler, özümleme parankiması ile bitkinin diğer bölümleri arasındaki madde iletiminin gerçekleşmesini sağlar.
  • Madde iletiminin çift yönlü olması ve kalburlu boruların gözenekli yapısı,  floemdeki madde iletiminin, ksilemdeki madde iletiminden daha yavaş olmasına neden olur.
  • Arkadaş hücrelerde yer alan mitokondrilerin ürettiği ATP’ler, floemdeki madde iletimi sırasında ihtiyaç duyulan enerjinin kaynağıdır.

 

d- Örtü (Koruyucu doku)

  • Örtü doku bitkinin iklimsel koşullardan, hava hareketlerinden, fiziksel etkilerden korunmasını sağlar.
  • Örtü doku kök, gövde, yaprak ve meyve gibi yapı ve kısımların dış tarafını sarar.
 

Örtü doku, yapı ve görevine göre ikiye ayrılır;

 

1- Epidermis

  • Epidermis, tek sıra hücrenin boşluk olmayacak şekilde sıralanması sonucu oluşmuştur.
  • Epidermis, kloroplasta sahip olmayan canlı, büyük kofullu hücrelerden oluşur.
  • Epidermis’in ürettiği ve mumsu yapıda olan kütikula, bitkinin su kaybını azaltır ve aynı zamanda ışığı yansıtarak bitkinin zararlı güneş ışınlarından korunmasını sağlar. 

 

ozumleme-parankimasi

 

  • Kurak bölge bitkilerinin kütikula tabakası, nemli bölge bitkilerinin kütikula tabakasından daha kalındır.
  • Bitkinin kök sistemlerini kaplayan epidermis tabakasında kütikula tabakası yoktur.
  • Epidermis tabakasını oluşturan hücrelerin farklılaşması sonucu farklı görev ve özellikte yapılar oluşmaktadır.

a- Tüy

  • Tüy köklerde emici, sarmaşıkta tutunma, nane bitkisinde koku ve salgılama, ısırgan bitkisinde koruma görevlerini yerine getirir.
  • Tüy çöl bitkilerinde su buharını tutar.
  • Koku salgılayan tüyler tozlaşmanın gerçekleşmesi için çeşitli canlıların çiçeklere çekilmesini sağlar.
  • Tüy zararlı böcekleri bitkiden uzak tutma, ışığı yansıtarak bitkinin aşırı ısınmasını önleme gibi görevleri de yerine getirir.

b- Hidatot (Su savakları)

  • Hidatot, bitkinin ksilem boruları ile bağlantılıdır.
  • Hidatot’lar devamlı açık konumdadır.
  • Atmosfer nemi arttığında bitki, suyu terleme yolu ile atmakta zorlanır.
  • Bu durumda, yaprak kenarlarında yer alan hidatot’lardan su, sıvı halde damlama (Gutasyon) yöntemi ile uzaklaştırılır.

c- Stoma (Gözenek)

  • Stomalar bitkilerin yaprak ve genç gövdelerinde yer alır.
  • Stomaları, epidermis hücrelerinin farklılaşması sonucu meydana gelen bir çift bekçi hücresi meydana getirir.
  • Bekçi hücreler epidermis hücreleri (Komşu hücre) tarafından sarılır.
  • Bekçi hücrelerinin içe bakan bölümlerinin çeper kalınlığı, dışa bakan bölümlerinden daha fazladır.
  • Hücrelerin bu özelliğe sahip olması stoma’ların açılıp kapanmasını mümkün kılar.

 

stoma-bitkilerin-yapisi

 

  • Bekçi hücrelerinde kloroplast varken, bu hücreleri saran epidermis hücrelerinde kloroplast yoktur.
  • Stoma, genellikle gündüzleri açıkken geceleri kapalıdır.
  • Stoma ışığı gördüğünde açılır. Bundan dolayı kurak bölge bitkilerinin stomaları yaprakların alt bölümlerinde yer alır.
  • Stoma açık olduğunda oksijen alımı, karbondioksit ve su buharı atımını gerçekleştirir.
  • Stoma, terlemeyi gerçekleştirirken aynı zamanda bitkinin ısısını da ayarlamış olur.
  • Stoma, bitkinin atmosfer ile gaz alışverişi yapamayan bölümlerinde yer almaz.

2- Periderm (Mantar doku)

  • Periderm, epidermis tabakasının üst üste gelerek kalınlaşması sonrasında gerçekleşen parçalanmalar sonucu oluşur.
  • Periderm, gelişmiş bitkilerin kök ve gövdelerini sarar ve aynı zamanda bu bölümleri korur korur.
  • Periderm’in dış bölümü zamanla mantar tabakaya dönüşür ve bunun sonucunda hücreler canlılığını yitirir.
  • Mantar dokudaki süberin birikimi sayesinde, bitki gövdesinin su geçirmesi önlenmiş olur.
  • Periderm parçalanmaları sonucu lentisel (Kovucuk) denen gözenekler meydana gelir.
  • Açılıp kapanma özelliğine sahip olmayan lentisel’ler, gaz alışverişi ve kısmen terlemeyi sağlar.

 

Bitkisel organlar

  • Bitkilerin yapısı konusunun bir diğer başlığı bitkisel organlardır.

 

a- Kök

  • Kök, bitkinin toprağa tutunmasını, topraktan su ve mineral almasını sağlayan toprak altı bölümüdür.
  • Bitki gövdesinin zıt yönünde büyüyen kökler ışık almadığından kloroplast’a sahip değildir.
  • Köklerin en uç kısmında kaliptra yer alır.
  • Kaliptra’nın üst bölümünde köklerin toprağın derinlerine uzanmasını sağlayan uç meristem hücreleri yer alır.

 

kok-kesiti-bitkilerin-yapisi

 

  • Emici tüyler epidermisten oluşur.
  • Uç meristemin üst kısmında köklerin topraktan su ve mineral almasını sağlayan emici tüylerin yer aldığı olgunlaşma bölgesi vardır.
  • Emici tüy hücrelerinin çeperlerinde bulunan pektin maddesi daha etkili bir emilimin yapılmasını sağlar.
  • Kök epidermis’inde kütikula tabakası yoktur.
  • Epidermis’in altında sırası ile korteks ve endodermis tabakaları yer alır.
  • Kök merkezi silindiri’nde iletim doku ve korteks tabakası yer alır.
  • Kaspari şeridi, yapısında yer alan süberin maddesi sayesinde, endodermis ve merkezi silindir arasındaki su ve mineral geçişini kontrol eder.

 

kaspari-seridi

 

  • Kökün süberin içermeyen bölümlerindeki su geçişi daha kolaydır.
  • Merkezi silindirin en dış tabakasını oluşturan perisikl, bölünür özellikte bir doku olup bir veya birden fazla tabakadan meydana gelir.
  • Gelişmiş bitkilerin ana köklerinden oluşan yan kökler perisikl tabakasından köken almıştır.
  • Merkezi silindirin tam ortasında, değişikliğe uğramamış parankima dokusundan oluşan öz bölgesi yer alır.
  • Ksilem ve floem’den oluşan iletim doku, öz bölgesinin etrafında aralıklı olarak dizilmiştir.
  • Çift çenekli ve açık tohumlu bitkilerde kambiyum iletim demetlerinin arasından geçer.
  • Köklerin kalınlaşmasını sağlayan kambiyum halkalardan merkeze doğru yıldız biçiminde ksilem, dışa doğru ise floem yapıları oluşmaktadır.

 

Kök çeşitleri

 

1- Saçak kök

  • Saçak kök, aynı kalınlıkta çok sayıda yan kökten oluşan kök şeklidir.
  • Tahılların (Buğday,mısır v.b.) kökleri saçak kök şeklindedir.
  • Saçak kökler toprağın derinlerine ulaşmaz.

 

kok-cesitleri-bitkilerin-yapisi

 

2- Kazık kök

  • Kazık kök, kapalı tohumlu çift çenekli ve açık tohumlu bitkilerde rastlanan kök şeklidir.
  • Ana kök toprağın derinlerine inmektedir.
  • Kazık köklerde kalınlaşma vardır.
  • Kazık kök kurak bölgelere uyum sağlamış bitkilerde sıklıkla rastlanılan bir kök şeklidir.

 

b- Gövde

  • Gövde, gelişmiş bitkilerde kök ve yapraklar arasındaki madde iletimini sağlar.
  • Gövde bitkinin çiçek, meyve, tomurcuk ve dallarını taşır.
  • Gövde, yapraklarda üretilen organik bileşikleri köklere, köklerdeki azotlu organik bileşik, su ve mineralin yapraklara iletilmesinde görev alır.
  • Gövdenin boyuna uzamasını tepe tomurcuğu sağlar.
  • Gövdeden çıkan yan dallar yanal tomurcuklardan (Nodyum) köken almaktadır.

 

nodyum-internodyum-bitkilerin-yapisi

 

  • Nodyumlardan mevsimsel şartlara bağlı olarak dal veya çiçek oluşur.
  • İki nodyum arası bölgeye internodyum denir. 
  • Hormonal ve çevresel etkilerle tomurcuklardan herhangi bir yapı oluşmaması durumuna dormansi (Uyku hali) denir.
  • Dormansi sayesinde bitki büyümek için ihtiyaç duyduğu enerjiyi enine değil boyuna büyümeye ayırmış olur.
  • Tek çenekli bitkilerin otsu gövdelerinin dış bölümünde epidermis tabakası yer alır.
  • Kambiyum olmayan gövdelerde floem ve ksilem boruları birbirine bitişik olup düzensiz bir dağılım gösterir.
  • Bu dağılım şekli gövdenin merkezine doğru gidildikçe seyrekleşir.

 

govde-kesiti

 

  • Tek çenekli bitkilerin gövdesinde öz bölgesi ve korteks bulunmaz. Tahıllar bu grup bitkilere örnektir.
  • Çift çenekli otsu bitkilerin gövdesi incelendiğinde, dışta epidermis tabakası yer alır.
  • Tek çenekli bitkilerden farklı olarak çift çenekli bitkilerde korteks ve öz bölgesi bulunur.
  • Korteks yapısında kollenkima, parankima ve sklerankima hücreleri yer alır.
  • Çift çenekli bitkilerde ksilem kambiyum’un , floem ise dış kısmında konumlanmıştır.
  • Baklagiller bu grup bitkilere örnektir.
  • Çift çenekli odunsu bitkilerde, çift çenekli otsu bitkilerden farklı olarak gövdenin dış bölümünde mantar kambiyum yer almaktadır.
  • Çift çenekli bitkilerde ksilem ve floem, kambiyumdan köken alır.
  • Oluşan ilk ksilem ve floem demetlerine primer ksilem ve floem denir.
  • Her sene yeni kambiyum’un oluşması ile yeni ksilem ve floem demetleri oluşur.

 

kok-govde-yaprak

 

c- Yaprak

  • Gövde veya dallardaki yanal tomurcuklardan meydana gelen yapraklar, bitkilerde terleme, fotosentez, gaz alışverişi ve boşaltım gibi görevleri yerine getirir.

Yaprak ayası

  • Yaprağın enine kesiti alındığında kesitin üst ve alt bölümünde epidermis tabakaları yer alır.
  • İki epidermis arasındaki bölgeye mezofil denir.
  • Mezofil’de fotosentez tepkimeleri gerçekleştirilir.
  • Mezofil’de iletim demetleri ve parankima hücreleri de yer almaktadır.

 

yapragin-kisimlari

 

  • Epidermis hücrelerinde kloroplast bulunmadığından bu tabakada fotosentez gerçekleşmez.
  • Bu duruma istisna olarak stoma bekçi hücreleri gösterilebilir.
  • Karasal yaşama uyum sağlamış bitkilerde stoma daha çok yaprağın alt bölümünde yer alır.
  • Bu durum kurak bölge bitkilerinin su kaybını azaltır.
  • Karasal bitki yapraklarının üst epidermisi kütikula salgılar.
  • Kütikula tabakası stoma gözeneklerinde kesintiye uğrar.
  • Mumsu yapıdaki kütikula ışığı bir miktar yansıtır.
  • Bu özelliği sayesinde kütikula bitkinin daha az ısınmasını ve terlemesini sağlar.
  • Kurak bölge bitkilerinin kütikula tabakası daha kalındır.
  • Yaprak ayasının genişliği ile bitkinin bulunduğu ortam sıcaklığı arasında ters bir orantı vardır.
  • Yaprak yüzeyi küçüldükçe stoma sayısı azalacağından, terleme ile kaybedilen su miktarı da azalacaktır.
  • Yaprak yüzeyi arttıkça stoma sayısı da artar. Böylece bitki fotosentez için ihtiyaç duyduğu karbondioksit gazını daha fazla alabilir.
  • Tek çenekli bitkilerde damarlar birbirine paralel olacak şekilde uzanırken, çift çenekli bitkilerde damarlanma ağsı biçimdedir.

 

yaprak-cesitleri-bitkilerin-yapisi

 

  • Bitkiler, yaprak dökülmesi ile bazı atık ve mineralleri bünyesinden uzaklaştırır.
  • Yaprak sapı, yaprak ayasının güneşe olan konumunu ayarlar.
  • Yaprak sapı yaprakta üretilen organik besinlerin dal ve gövdeye ulaşmasını sağlar.
  • Tek çenekli bitkilerin yaprak ayası doğrudan dal veya gövdeye bağlıdır.

Köklerinden yararlanılan bitkiler: Havuç, kereviz, pancar, turp.

Yapraklarından yararlanılan bitkiler: Maydanoz, marul, ıspanak, lahana, pazı.

Gövdesinden yararlanılan bitkiler: Patates, şeker kamışı, yer elması.

Tıp ve alternatif tıp alanında kullanılan bitkiler: Adaçayı, kantaron, zencefil, tarçın, ekinezya, ıhlamur, melisa.

 

Bitkisel hormonlar (2019 AYT’de soruldu)

  • Bitkilerin yapısı konusunun bir diğer başlığı bitkisel hormonlardır.
  • Bitkilerde sinir sistemine rastlanmaz.
  • Bitkilerde hücre, doku ve organlar arası iletişimi ve uyumu hormonlar sağlamaktadır.
  • Hücre bölünmesinde olduğu gibi hücre büyümesi de bitkinin büyümesini sağlar.
  • Bitkisel hormonlar üretildiği ve salgılandığı yerde etkili olabileceği gibi farklı hücre, doku ve organları da etkiler.
  • Bitkisel hormonlar tomurcuklanma, çiçeklenme, çimlenme, yaprak dökülmesi, hücre bölünmeleri, kış ve yaz şartlarına uyum gibi olaylarda etkin rol alır.

 

1- Oksin

  • Oksin bitkinin meristem doku içeren sürgün ucu, yaprak, meyve ve tohumunda etkilidir.
  • Oksin hücre bölünmelerini hızlandırır.
  • Oksin bitkinin boyuna ve enine büyümesinde etkilidir.

 

tropizma-oksin-bitkilerin-yapisi

 

  • Özellikle uzamayı sağladığından dolayı oksin yanal tomurcukların gelişimini engeller.
  • Oksin bitkilerin güneşe göre konumunu iyileştirir. Böylece oksin bitkilerin güneşten daha çok faydalanmasını sağlar.
  • Oksin, meyve ve yaprak gelişimini teşvik eder ve bu yapıların erken dökülmesini engeller.

 

2- Giberellin

  • Giberellin yaprak, kök, tohum embriyosu ve bölünür doku olan bölgelerde üretilir.
  • Giberellin tohumun uyku (Dormansi) halinden çıkarak çimlenmesini sağlar.

 

sitooksin

 

  • Giberellin bitki gövdesinin uzamasında etkilidir.
  • Giberellin’in eksik salgılanması durumunda bitki yeterince uzayamaz.
  • Giberellin çiçekli bitkilerde çiçek oluşumunu tetikler.
  • Giberellin üzüm gibi çok taneli meyvelerde tanelerin daha iri olmasını sağlar

 

3- Sitokinin

  • Sitokinin, gelişmekte olan yaprak ve tohum embriyosunda üretilir.
  • Sitokinin oksin ile etkileşime girerek etki gösterir.
  • Bitkilerin kök uçlarında üretilen sitokinin, ksilem vasıtası ile bitkinin diğer kısımlarına iletilir.
  •  Bitkiye belli oranda sitokinin verildiğinde sürgün bölgesinin geliştiği, oksin miktarı arttırıldığında ise kök sisteminin daha çok geliştiği görülür.
  • Hücre metabolizmasını hızlandıran sitokinin, bitkinin yaşlanmasını da geciktirir.
  • Sitokinin, bitki hücrelerinin DNA, RNA, protein ve kloroplast üretimini teşvik eder.

 

4- Etilen

  • Etilen, bitkilerin bütün organlarında üretilir.
  • Etilen, bitkinin olumsuz ortam şartlarına karşı kendini korumaya almasını sağlar.
  • Etilen, meyvede yer alan hücrelerdeki nişastanın parçalanarak glikoza dönüşmesini sağlar. Bu sayede olgunlaşan meyve tatlanır ve yumuşar.
  • Etilen üretimi, olgunlaşma sürecinden sonra da devam ederse meyvenin çürümesine neden olur.
  • Etilen, gaz formunda ortama verilebilir.
  • Etilen, bitkilerde kontrollü hücre ölümlerinde de etkilidir.

 

5- Absisik asit (ABA)

  • Absisisk asit, olumsuz ortam şartlarında (Kuraklık) bitkinin büyüme ve gelişmesini durdurucu yönde etki gösterir.
  • Absisik asit bitkinin uyku haline (Dormansi) geçmesini sağlar.
  • Absisisk asit kuraklık durumunda stomaların kapanmasını sağlar.
  • Absisik asit uygun olmayan sıcaklıkta tohumun çimlenmesini sağlar.
  • Absisik asit kış koşullarında yaprakların yerini koruyucu pulların almasını sağlar.
  • Absisik asit azaldığında bitki uyku halinden çıkar.

 

Bitkilerde madde taşınması (2019 AYT’de soruldu)

  • Bitkiler, ihtiyaç duydukları organik besin, mineral ve suyu farklı hücre, doku veya organlarına taşır.
  • Su ve mineraller, bitkilerin yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmeleri için mutlaka alınması gereken maddelerdir.
  • Ksilem ve floem kanalları maddelerin gerekli yerlere iletilmesinde görev alr.
  • Emici tüyler, aktif taşıma ile aldığı tuz ve mineralleri hücrelerinde biriktirir.
  • Emici tüylerdeki tuz ve mineral birikimi, hücrelerdeki osmotik basıncı arttırır.
  • Osmotik basınç artışı, topraktaki suyun emici tüyler vasıtası ile köklere geçmesini sağlar.
  • Su molekülleri kökte sırası ile epidermis, kök korteksi (Parankiması), endodermisten geçerek ksileme iletilir.

 

Kaspari şeridi

  • Su moleküllerine geçirgen olmayan kaspari şeridi, suyun kökteki ksilemlere geçişini zorunlu kılan bir etkiye sahiptir.
  • Ksileme ulaşan su, bitkinin kök sisteminden sürgün sistemine doğru hareket eder ve son olarak yapraklara ulaşır.

 

kaspari-seridi

 

Minerallerin topraktan alınması

  • Çürükçül canlılar, ölmüş organizmaları hücre dışı sindirim ile ayrıştırırlar.
  • Çürütme faaliyeti sonucunda topraktaki mineral miktarı artar.
  • Toprağın mineral miktarını arttıran bir diğer olay su ve rüzgardan kaynaklanan fiziksel aşınmadır.
  • Topraktaki inorganik mineraller suda çözünmüş bir şekilde emici tüyler tarafından pasif veya aktif taşıma yöntemi ile alınır.
  • Bitkiler, yaşamsal faaliyetlerini yerine getirirken çeşitli minerallere ihtiyaç duyar.
  • Bitkilerin birinci derecede ihtiyaç duyduğu elementlere makro element (karbon, azot, oksijen, potasyum, magnezyum, fosfor, kükürt) denir.
  • Bitkilerin ikinci derecede ihtiyaç duyduğu elementlere ise mikro element (demir, çinko, nikel, klor, bor, molibden) denir.
  • Bu elementlerden herhangi birinin eksik olması bitkide çeşitli olumsuzlukların ortaya çıkmasına neden olur.
  • Mineral oranı, sıcaklık, ışık miktarı, ayrıştırıcı canlı sayısı minerallerin bitkiler tarafından alınma hızını etkileyen faktörlerdir.
  • Bitkiler, ihtiyaç duydukları mineralleri topraktan aldıkça toprak mineral bakımından fakirleşir.
  • Bu durumun önlenmesi için toprak gübrelenir.
  • Gübre içerisindeki çeşitli mineraller toprağın azalan mineral kapasitesini arttırır.

 

Minimum kuralı

  • Bitkilerin hayatsal faaliyetlerini yerine getirebilmesi için ihtiyaç duyduğu mineral, su, ışık ve karbondioksit gibi etmenlerden en az olanı bitkinin gelişimini sınırlar.
  • Bu sınırlamaya minimum kuralı denir.

 

minimum-kurali-bitkilerin-yapisi

 

Bitkilerde kök emilim yüzeyini arttıran oluşumlar

 

Mikoriza

  • Bazı bitki ve mantar türleri arasında karşılıklı faydalanma (Mutualizm) prensibine bağlı olarak gelişim gösteren oluşumlara mikoriza denir.
  • Bazı mantarlar sahip oldukları hif yapıları ile bitkinin kökünü sarar.
  • Hiflerin bir bölümü bitki kökü ile bütünleşirken, kalan bölümleri bitkinin topraktan su ve mineral alımını arttıracak şekilde gelişim gösterir.
  • Bu sayede bitki, topraktan daha fazla su ve mineral alırken mantar, bitkinin köklerinde üretilen organik besinlerden yararlanır.

 

Nodül

  • Baklagiller gibi azot gereksinimi fazla olan türlerin köklerinde, atmosferdeki serbest azotu toprağa bağlayan rhizobium bakterileri vardır.
  • Bu bakteriler bitki köklerinde bir araya gelerek yumru biçimli nodül yapılarını oluşturur.
  • Rhizobium bakterileri havadaki serbest azotu toprağa bağlar ve azotu hidrojenle birleştirerek amonyum (NH4) molekülünü üretir.
  • Amonyum, bitkinin ihtiyaç duyduğu azotu elde edebileceği zehirli olmayan bir bileşiktir.
  • Baklagil ve rhizobium bakterileri arasında gerçekleşen bu faaliyetler sonucu toprak azotça zenginleşir.
  • Oluşan bu azotlu bileşiklerden diğer bitkiler de yararlanır.

 

Bitkilerde su ve minerallerin gövde ve yapraklara taşınması (2021 AYT’de soruldu)

  • Bitkilerin yapısı konusunda bilinmesi gereken önemli başlıklardan birisi de bitkilerde madde taşınmasıdır.

 

1- Terleme (Transpirasyon)

  • Bitki yapısındaki suyun büyük bir bölümü su buharı şeklinde, açık olan stomalardan terleme ile atılmaktadır.
  • Terleme sayesinde, köklerden alınan su ve mineraller bitkinin diğer bölümlerine iletilir.
  • Terleme aynı zamanda güneş ışığına maruz kalan bitkinin aşırı ısınmasını önler.
  • Lentiseller de bitki terlemesinde etkili olan yapılardır.

 

terleme-ve-kohezyon-bitkilerin-yapisi

 

Stomanın açılma – kapanma mekanizması (2022 AYT’de soruldu)

Stoma’nın açılması

  • Işıklı ortamda stomalar açılır.
  • Bekçi hücrelerdeki potasyum ve sükrozun artması bu hücrelerdeki ozmotik basıncı arttırır.
  • Osmotik basınçtaki artış komşu hücrelerden bekçi hücrelerine su girişini tetikler ve bekçi hücrelerin turgor basıncı artar.
  • Bekçi hücrelerdeki turgor basıncı artışı stomaların açılması sonucunu doğurur.
  • Stomalar açıldığında, gaz alışverişi ve terleme faaliyetleri gerçekleşir.
  • Bekçi hücreler arasındaki açıklığın artmasının temel nedeni, bekçi hücrelerin birbirine bakan yüzeyindeki çeper kalınlığının dışa bakan yüzeydeki çeper kalınlığından fazla olmasıdır.

 

stoma-acilmasi-kapilmasi-bitkilerin-yapisi

 

Stomanın kapanması

  • Işıksız ortamda stoma kapanır.
  • Bekçi hücrelerdeki çözünmüş maddelerin miktarı azaldığında ozmotik basınç da azalır ve bekçi hücrelerdeki su komşu hücrelere geçer.
  • Bu durumda bekçi hücrelerinin turgor basıncı azalacağından gerilme kuvveti de azalır.
  • Böylece iki bekçi hücresi arasındaki boşluk kapanır.

2- Kök basıncı (2024 AYT’de soruldu)

  • Topraktaki suyun kök emici tüylerine geçebilmesi için, kök emici tüylerindeki ozmotik basıncın, toprak ozmotik basıncından fazla olması gerekir.
  • Bu şartın sağlanması için kök emici tüylerinde tuz ve mineral birikimi gerçekleştirilir.
  • Gerekli durumlarda emici tüy hücrelerindeki nişasta molekülleri glikoza dönüştürülerek hücredeki çözünmüş madde yoğunluğu arttırılır.
  • Böylece hücrelerin ozmotik basıncı arttırılmış olur. Kök ozmotik basıncının artması topraktaki suyun köklere geçmesini sağlar.
  • Topraktan alınan su hiçbir zaman toprağa verilmez.
  • Su moleküllerinin emici tüylerde artması sonucu oluşanbasınca kök basıncı denir.
  • Kök basıncı suyun, bitkilerin üst bölümüne çıkması için yeterli bir kuvvet oluşturamaz.
  • Kök basıncının aşırı artması, suyun hidatotlardan sıvı şekilde atılmasına sebep olur.
  • Suyun damlacıklar halinde hidatotlardan atılması olayına gutasyon (Damlama) denir.
  • Gutasyonda su sıvı olarak atıldığından, su ile beraber tuz ve mineral atımı da gerçekleşir.
  • Çiğ, nemli hava koşullarda su moleküllerinin soğuk sabah saatlerinde bitki yapraklarının üzerinde damlacık oluşturacak şekilde yoğunlaşmasıdır.

 

3- Kohezyon gerilim teorisi

  • Su molekülleri iki kutuplu (Bipolar) bir yapıya sahiptir.
  • İki su molekülünün artı ve eksi kutupları arasındaki çekim kuvveti, su molekülleri arasında hidrojen bağı kurulmasını sağlar.
  • Su moleküllerinin birbirini çekmesi olayına kohezyon denir.
  • Kohezyon kuvveti suyun ksilem boyunca taşınmasında bir miktar etkili olur.
  • Su moleküllerinin ksilem boyunca taşınmasında etkili olan bir diğer kuvvet, ksilem duvarı ile su molekülleri arasında oluşan çekim kuvvetidir.
  • Ksilem duvarındaki selüloz molekülleri ile ksilemde ilerleyen su molekülleri arasında oluşan bu çekim kuvvetine adhezyon denir.
  • Kohezyon, suyun yukarıya taşınmasında adhezyondan daha etkilidir.
  • Terleme, kohezyon ve adhezyon sayesinde suyun ksilem boyunca bir şerit şeklinde ilerlemesini açıklayan teoriye kohezyon gerilim teorisi denir.

 

Bitkilerde fotosentez ürünlerinin taşınması

  • Bitkinin tüm hücreleri glikoza ihtiyaç duyar.
  • Kloroplasta sahip olmayan bitki hücreleri fotosentez yapamadığından ihtiyaç duyduğu glikozu üretemez.
  • Glikoz ihtiyacını kendisi gideremeyen bitki hücrelerine glikozun ulaştırılması gerekmektedir.

 

Basınç akışı teorisi

  • Bitki yapraklarında üretilen sakkaroz molekülü, kalburlu boruların etrafında yer alan hücrelere iletilir ve sakkaroz bu hücrelerde toplanır.
  • İçerisinde sakkaroz biriken hücrelere kaynak hücre denir.
  • Kaynak hücrelerdeki sakkaroz molekülleri enerji harcanarak önce arkadaş hücrelere, arkadaş hücrelerden yine enerji harcanarak kalburlu borulara gönderilir.

 

organik-madde-tasinmasi

 

  • Kalburlu borularda artan sakkaroz yoğunluğu, ortamın ozmotik basıncını arttırır.
  • Bu artış, ksilemden kalburlu borulara su geçişini sağlar.
  • Oluşan sakkaroz çözeltisi belli bir basınç oluşturur ve çözelti kalburlu borular boyunca kök sistemine doğru ilerler.
  • Bu ilerleme, basınç akış teorisi ile açıklanır.
  • Arkadaş hücrelerin ürettiği ATP enerjisi ile sakkaroz çözeltisi, aktif bir şekilde kök sistemine doğru pompalanır.
  • Kalburlu borulardan kök hücrelerine sakkaroz geçişi gerçekleştikten sonra kalburlu borulardaki ozmotik basınç azalır.
  • Madde iletimi sona erdikten sonra kalburlu borulardaki su, ksilem kanallarına geri döner.

 

Bitkilerde hareket (2024 AYT’de soruldu)

  • Bitkilerin yapısı konusunun bir diğer önemli başlığı da bitkisel hareketlerdir.
  • Bitkiler pasif hareket eden canlılardır.
  • Bitkisel hareketler uyaranın yönüne bağlı olup olmamasına göre iki grupta incelenir.

 

A- Uyaranın yönüne bağlı olan hareketler

 

Tropizma hareketleri

  • Tropizma, bitki kök veya gövdesinin uyaranın yönüne bağlı olarak yönelim hareketi göstermesidir.
  • Bitkinin ilgili kısmı uyarana doğru yönelirse bu harekete pozitif tropizma, uyarana zıt bir şekilde yönelirse bu harekete negatif tropizma denir.

 

tropizma-oksin

 

  • Yönelim hareketi oksin hormonunun eşit olmayan miktarlarda salgılanması sayesinde gerçekleşir.
  • Bu durum bitkide asimetrik büyümeyi mümkün kılar ve bu sayede bitki yönelim hareketini gerçekleştirir.
 

1- Fototropizma

  • Fototropizma, bitkinin sürgün bölgesinin ışık kaynağına doğru yönelmesidir.
  • Oksin, ışık kaynağının zıt tarafında daha fazla üretilir. 
  • Oksin’in daha çok salgılandığı tarafta hücre bölünme hızı daha fazla olduğundan bitki ışık kaynağına doğru yönelim hareketini gerçekleştirir.
  • Yönelim hareketinin ışık kaynağına doğru olması durumuna pozitif fototropizma denir.

 

fototropizma-bitkilerin-yapisi

 

fototropizma-2

 

  • Oksin hormonunun, uç meristemin koleoptil bölümünde üretilerek fototropizma gerçekleşen bölgeye salgılandığı tespit edilmiştir.

 

fototropizma-3

 

2- Gavitropizma (Geotropizma)

  • Yer çekimi kuvveti etkisi ile bitkinin kök ve sürgün sisteminin gösterdiği tepkiye gavrotropizma denir.
  • Bitkinin sürgün sistemi yer çekimine zıt bir gelişim gösterir. Bu harekete  negatif gavrotropizma denir.
  • Kök sistemi ise yer çekimi yönünde gelişim gösterir. Bu harekete pozitif gavrotropizma denir.

 

gavrotropizma-geotropizma-bitkilerin-yapisi

 

3- Hidrotropizma

  • Bitkinin topraktan su alımını gerçekleştiren bölümü kökleridir.
  • Bitki köklerinin suyun olduğu bölgeye doğru yönelmesine pozitif hidrotropizma denir.

 

hidrotropizma-bitkilerin-yapisi

 

4- Travmatropizma

  • Bitkiler zararlı bir etki ile karşılaştıklarında bu zararlı etkiye tekrar maruz kalmamak için etkinin geldiği yöne zıt bir şekilde tepki verir.
  • Verilen bu tepkiye negatif travmatropizma denir.
 

5- Kemotropizma

  • Bitki köklerinin, gelişimine katkı sağlayan mineral, gübre gibi maddelere doğru yönelim göstermesine pozitif kemotropizma denir.
  • Bitkiye zarar verebilecek kireç ve tuz benzeri maddelere karşı köklerin zıt yönde gelişim göstermesine ise negatif kemotropizma denir.

 

kemotropizma

 

6- Haptotropizma (Tigmotropizma)

  • “Tigmo” dokunma anlamına gelmektedir.
  • Bazı bitkiler dokunma hareketine tepki vermektedir.
  • Asma, sarmaşık gibi bazı bitkiler ince bir gövdeye sahip olduklarından, uzayabilmek için bazı yüzey veya cisimlere tutunma veya sarılma ihtiyacı duyarlar.
  • Bitkilerin bu şekilde gelişim göstermesini sağlayan hareketlere tigmotropizma denir.

 

B- Uyaranın yönüne bağlı olmayan hareketler

 

Nasti hareketleri

  • Nasti hareketlerinde uyarının hangi yönden geldiğinin önemi yoktur.
  • Bu yüzden bu tür hareketlerde pozitif – negatif kavramları söz konusu değildir.
  • Nasti hareketinin temelinde bitki hücrelerinde gerçekleşen turgor basıncı vardır.
 

1- Fotonasti

  • Fotonasti, ışığa bağlı olarak bitki yapraklarının açılması veya kapanması olayıdır.
  • Çoğu bitki yaprakları ışık varlığında açılırken, Akşam sefası bitkisinin yaprakları karanlıkta açılmaktadır.
 

2- Termonasti

  • Termonasti, ortam sıcaklığına bağlı olarak çeşitli bitkilerin verdiği tepkilerdir.
  • Örneğin, çiğdem bitkisi soğukta yapraklarını kapatırken, sıcak havalarda açar.
 

3- Sismonasti

  • Sarsıntı veya dokunma gibi uyarılara karşı bazı bitki türlerinin verdiği tepkilere sismonasti denir.
  • Örneğin, böcekkapan bitkiler böceğin bitkiye konması sırasında oluşan dokunma hissini algılar ve bitki yapraklarını kapatır.

 

Fotoperiyodizm

  • Mevsimsel değişimlere bağlı olarak yıl içerisinde aynı bölgedeki gün uzunluğu değişmektedir.
  • Kış mevsiminde geceler uzunken, yaz mevsiminde gündüzler uzundur.
  • Bir bitkinin gün boyunca yararlanabileceği ışık miktarı değişkenlik gösterir.
  • Bitkilerin üreme dönemlerini belirlemek için kullandıkları, gece ve gündüz uzunluğunun belirleyici olduğu faktöre fotoperiyot denir.
  • Bitkilerdeki uyku halinin başlaması veya sona ermesi, bitkilerin çiçek açması, meyve oluşturması, yaprak dökülmesi gibi olayların döngüsel olarak gerçekleşmesine fotoperiyodizm denir.
  • Bitkilerin üreme olgunluğuna ulaşmak için ihtiyaç duyduğu ışık alma süresine kritik gün uzunluğu denir.
  • Aynı bitkinin ihtiyaç duyduğu karanlık ortam süresine ise kritik gece uzunluğu denir.

 

fotoperiyodizm-bitkilerin-yapisi

 

  • Uzun gün bitkileri gündüz süresinin gece süresinden uzun olduğu zamanlarda çiçek oluşturan bitkilerdir. Örneğin, arpa, ıspanak, buğday.
  • Kısa gün bitkileri gece süresinin gündüz süresinden uzun olduğu zaman dilimlerinde çiçek oluşturan bitki türleridir. Örneğin çilek, patates, tütün, soya fasülyesi.
  • Kritik gece uzunluğu yapay ışık kaynağı tarafından çok kısa süreyle kesintiye uğratılırsa, kısa gün bitkilerinin çiçeklenme düzeni bozulur.
  • Bu durumda çiçek açmaması gereken zaman diliminde bitki çiçeklenir.
  • Nötr gün bitkileri, çiçeklenmesinde fotoperiyotun etkili olmadığı bitkilerdir.
  • Nötr gün bitkileri çiçeklenme zamanlarını gün uzunluğu yerine ortam sıcaklığı veya topraktaki su, mineral miktarına göre belirler. Örneğin, pamuk, ayçiçeği, domates.

 

Bitkilerde eşeyli üreme (2021 AYT’de soruldu)

  • Bitkilerin yapısı konusunun bir diğer önemli başlığı da bitkilerde üremedir.
  • Tohumlu bitkilerin üreme organı çiçektir.
  • Çiçekte meydana gelen mayoz bölünmeler sonucu, üreme hücreleri meydana getirilir.
  • Tohumlu bitkilerde eşeyli üreme esnasında tozlaşma, döllenme, tohum ve meyve oluşumu gözlenmektedir.

 

Çiçeğin yapısı

  • Çiçek içten dışa doğru dişi organ, erkek organ, taç yaprak ve çanak yapraklardan oluşur.
  • Çiçek, çiçek sapı ile bitkiye tutunur.
  • Çanak yapraklar, fotosentez yapma ve çiçeği koruma görevlerini yerine getirir.

 

cicegin-yapisi-bitkilerin-yapisi

 

  • Taç yapraklar, sahip oldukları çeşitli renkler sayesinde böcek ve diğer farklı canlıları çiçeğe çeker.
  • Taç yapraklar tozlaşma olasılığını arttır.
  • Çiçeğin yapısında bir veya birden fazla sayıda dişi organ yer alabilir.
  • Dişi organın yapısında tepecik, dişicik borusu ve yumurtalık yer alır.
  • Yumurtalık (Ovaryum) sayısı bitki türüne göre değişiklik gösterebilir.
  • Dişi organdaki tohum taslağı gerekli olaylar yerine geldiğinde tohuma dönüşür.
  • Dişi organın tepecik (Stigma) kısmı tozlaşma olasılığını arttırmak için genişlemiş ve yapışkan bir yapıdadır.
  • Tepecikteki sıvı, polenin çimlenmesini de sağlar.
  • Dişi organın etrafında, bitki türüne göre sayısı değişen erkek organ yer alır.
  • Polenlerin erkek organda oluştuğu bölüme başçık, başçıkları çiçeğe bağlayan ince yapılı oluşumlara ise sapçık denir.
  • Çiçeğin yapısında dişi organ, erkek organ, çanak ve taç yapraklar bir arada bulunuyorsa bu tür çiçeklere tam çiçek (Erselik) denir. Örneğin, domates, gül, nar.
  • Çiçeğin yapısında dişi organ, erkek organ, çanak ve taç yapraklardan en az bir tanesi eksik ise bu tür çiçeklere eksik çiçek denir. Örneğin, incir, ceviz, fındık.
  • Erkek ve dişi organın farklı çiçeklerde ve bu çiçeklerin aynı bitki üzerinde yer aldığı türlere tek evcikli (Monoik) bitki denir. Örneğin, fındık, kabak, karpuz.
  • Erkek ve dişi organın farklı çiçeklerde ve bu çiçeklerin farklı bitkiler üzerinde yer aldığı türlere ise iki evcikli (Dioik) bitki denir. Örneğin, incir, ıspanak, antep fıstığı.

 

Çiçekli bitkilerde üreme hücrelerinin oluşumu

 

Dişi üreme hücresi oluşumu

  • Dişi organın yumurtalığındaki tohum taslaklarında çok sayıda, diploit (2n) yapılı megaspor ana hücresi yer alır.
  • Bu hücrelerden herhangi birisi mayoz bölünme geçirir(2018 AYT’de soruldu) ve haploit (n) yapılı dört adet megaspor hücresi oluşur.
  • Dört adet megaspor hücresinden üç tanesi eriyerek kaybolur.
  • Geriye kalan bir adet megaspor hücresi peş peşe üç kez mitoz bölünme geçirir ve sonuçta haploit yapılı sekiz adet hücre oluşur.

 

cicekte-yumurta-olusumu

 

  • Bu sekiz hücreden, tohum taslağının ortasına çekilen iki tanesi polar çekirdek adını alır.
  • Mikropil açıklığının olduğu bölüme yakın olarak dizilen üç çekirdekten ortada olanına yumurta hücresi, yumurta hücresinin her bir yanındaki iki hücreye ise sinerjit çekirdek denir.
  • Mikropil çıkışının tam karşısına üç adet antipot çekirdeği yerleşir.
  • Sekiz çekirdekli bu yapıya embriyo kesesi denir.

 

Erkek üreme hücrelerinin oluşumu

  • Başçık yapısının içerisinde çok sayıda diploit yapılı mikrospor ana hücresi (Polen ana hücresi) yer alır.
  • Mikrospor ana hücrelerinin mayoz bölünme geçirmeleri sonucu(2018 AYT’de soruldu) her biri haploit (n) yapılı dört adet mikrospor hücresi oluşur.

 

polen-olusumu

 

  • Her bir mikrospor hücresi kendi içinde mitoz bölünme geçirir fakat bölünme geçiren hücrenin sadece çekirdek sayısı artar (Endomitoz).
  • Bu iki çekirdekli yapıya polen denir.
  • Polenin yapısında yer alan çekirdeklerden birisi ileride dişicik borusunda kanal açacak olan vejetatif (Tüp) çekirdek adını alır.
  • Yine ileride, mitoz bölünme geçirerek spermleri meydana getirecek çekirdek ise generatif (Üretken) çekirdek adını alır.
  • Polen sayısı ve yapısı türe göre değişiklik gösterir.
  • Doğada rüzgar, böcek, yağış gibi etmenlerle tozlaşan bitki türleri bulunmaktadır.

 

Tozlaşma

  • Başçıkta oluşan polenlerin rüzgar, böcek, kuş, yağış gibi etmenlerle dişicik tepesine ulaşmasına tozlaşma denir.

 

tozlasma-bitkilerin-yapisi

 

  • Polenlerin sayıca çok olması, dış bölümlerinde canlılara takılmalarını sağlayan oluşumların varlığı, rüzgarla beraber yayılabilecek şekilde hafif olmaları tozlaşma olasılıklarını arttırır.
  • Renkli taç yapraklar, koku, bal özü gibi oluşumlar da tozlaşma olasılığını arttırır.
  • Çiçekte oluşan polen yine aynı çiçekteki dişi organ ile tozlaşırsa buna kendi kendine tozlaşma (Erselik) denir.
  • Tozlaşmanın bu şekilde gerçekleşebilmesi için erkek ve dişi üreme hücrelerinin aynı zaman diliminde oluşması gerekmektedir.

 

capraz-tozlasma

 

  • Erselik bitkiler kendi çiçeklerini dölleme imkanına sahip olmalarına rağmen polen ve yumurtalarını farklı zamanlarda oluşturarak çevresel şartlara daha dayanıklı bireylerin oluşabilmesi için çapraz tozlaşma gerçekleştirir.
  • Aynı türe ait iki farklı bitkinin çiçekleri arasında gerçekleşen tozlaşmaya çapraz tozlaşma denir.
  • Çapraz tozlaşma çeşitliliğe, kendi kendine tozlaşmadan daha fazla katkı sağlar.

 

Çiçekli bitkilerde döllenme

  • Tozlaşma ile dişicik tepesine ulaşan polen, dişicik tepesindeki sıvının etkisi ile çimlenir.
  • Açığa çıkan vejetatif çekirdek dişicik borusunda kanal oluşturur.
  • Oluşan kanal boyunca generatif çekirdek ilerler.
  • Generatif çekirdek, tohum taslağının girişi olan mikropil’e yaklaştığında mitoz bölünme geçirir ve bunun sonucunda haploit yapılı iki adet sperm çekirdeği meydana gelir.

 

cicekte-dollenme

 

  • Oluşan iki sperm hücresinden birisi polar çekirdeklerle birleşir ve triploit (3n) bir yapı oluşur.
  • Triploit yapı mitoz bölünmeler geçirerek tohumun besin kaynağı olan endospermi oluşturur.
  • Diğer sperm çekirdeği, tohum taslağındaki yumurta hücresini döller ve zigotu meydana getirir.
  • Farklı iki spermin farklı iki çekirdek ile birleşmesi olayına çift döllenme denir.  

Tohum oluşumu

  • Tohum embriyo, endosperm ve tohum kabuğundan oluşmaktadır.
  • Tohumun besi dokusunu oluşturan endosperm’in içeriği bitki türüne göre değişmektedir.
  • Nişasta veya protein, bir tohumda türe göre en çok rastlanan besin çeşitleridir.
  • Tohum taslağını saran tabaka, tohum oluşumu sonucunda tohum kabuğuna dönüşür.

 

tohum-bitkilerin-yapisi

 

  • Tohum kabuğu, tohumun dış etkilerden korunmasını sağlar.
  • Endosperm, embriyonun tohum çimlenene kadar besin ihtiyacını karşılar.
  • Tohumun çimlenme sonrası gelişim gösteren bölümüne embriyo denir.
  • Embriyoyu saran çenekler endosperm’den aldıkları besini embriyoya aktarır.
  • Embriyonun yapısında, çimlenme sırasında ve sonrasında gelişim gösterecek embriyonik kök ve embriyonik gövde yer almaktadır.
  • Çift çenekli bitkilerde tohum, gelişimini tamamlamadan besin dokusunu kullanılmaya başlar.
  • Çenek sayısına göre bir bitki tek veya çift çenekli olabilir.

 

Meyve oluşumu

  • Dişi organın yumurtalık bölümü, tohum oluşumu sonrası meyveye dönüşür.
  • Meyve, tohumu sararak tohumun hem korunmasını hem de farklı canlılar tarafından yenilerek yayılmasını sağlar.
  • Tek yumurtalıktan oluşan meyvelere basit meyve denir. Örneğin kiraz, kayısı, elma, erik.
  • Birden fazla çiçeğin yumurtalıklarının bir bütün halinde gelişimi sonucu oluşan meyvelere bileşik meyve denir. Örneğin incir, dut.
  • Bir çiçeğin farklı yumurtalıklarının bir bütün halinde gelişimi sonucu oluşan meyvelere agregat (Küme) meyve denir. Örneğin çilek, böğürtlen.
  • Rüzgar, koku, tat, renk, su ve beslenme, tohumların doğada geniş alanlara yayılmasını sağlar.

 

Dormansi

  • Tohumun gelişim sürecini tamamlamasına yakın, tohumdaki su oranı belli bir seviyenin altına düşer.
  • Bu durum, uzun süre çimlenememe riski olan tohumun canlı kalabilmesini zorlaştırmaktadır.
  • Hormonal etkenlerle, tohum metabolizması en düşük seviyeye çekilir ve tohum, sahip olduğu besin ve suyu uzun süre canlı kalabilmek için verimli bir şekilde kullanır.
  • Tohum metabolizmasının bu şekilde yavaşlaması sonucu tohum, dormansi (Uyku) durumuna geçmiş olur.
  • Ortam şartları iyileştiğinde tohum uyku halinden çıkarak normal metabolizma hızına ulaşır.

 

Çimlenme

  • Uygun sıcaklık, yeterli miktarda su ve oksijen olan ortamda tohum çimlenir (2019 TYT’de soruldu).
  • Tohum, öncelikle ortamdan osmoz yolu ile su alarak şişer.
  • Şişme sonucunda tohum kabuğu çatlar.
  • Çatlayan bölümden su, tohumun içerisine girerek, gelişimi sağlayacak enzimlerin çalışmasını başlatır.

 

tohum-cimlenmesi

 

  • Endosperm ve çenekteki besin maddeleri, embriyo tarafından kullanılır ve embriyodaki hücre bölünmelerinde artış gözlenir.
  • Elde edilen besinler ile embriyonik kök ve embriyonik gövde, gelişim için ihtiyaç duyduğu enerjiyi üretir.
  • Tohum çimlenmesi sırasında öncelikle embriyonik kök (Radikula) oluşur ve toprakta uzamaya başlar.
  • Embriyonik kök belli bir düzeyde geliştikten sonra embriyonik gövde gelişim göstermeye başlar.
  • Daha sonra gövde ve yapraklar ortaya çıkar ve bitki gelişimini devam ettirir.