İçeriğe geç
biyosoluk-biyoloji-pankart

Harfe tıklayın

A bandı: Sarkomerde, miyozinin sınırlarını belirlediği aralık kısım. (kas)

ABA: Absisik asit. Bitkilerin uyku durumuna (dormansi) geçmesinde etkili olan hormon. (bit)

Abiyotik: Canlılık özelliği göstermeyen. (eko)

Abiyotik azot fiksasyonu: Azot döngüsünün, herhangi bir canlının etkisi olmadan gerçekleşen şekli. (eko)

Absisik asit: ABA. Bitkilerin uyku durumuna geçmesinde etkili olan hormon. (bit)

Absisyon: Mevsimsel yaprak ve meyve dökülmesi. (bit)

ACTH: Hipofiz ön lobundan salgılanan ve böbrek üstü bezleri kabuk bölgesini uyaran hormon. (end)

Açık kan dolaşımı: Dolaşım sıvısının damar dışına çıkabildiği dolaşım türü.(dol)

Açık tohumlu bitki: Tohumları meyve veya yaprak ile sarılmamış bitki türleri. (bit)

Adaptasyon: Canlının bulunduğu ortama uyum sağlaması. (kal)

Addison hastalığı: Kortizol hormonunun yeterince salgılanmaması sonucu ortaya çıkan hastalık. (end)

Adenin: DNA, RNA, ATP ve NAD yapısında bulunan azotlu organik baz. (nük)

Adenozin difosfat: Yapısında iki adet fosforik asit, bir riboz ve bir adenin bulunduran organik molekül. (ene)

Adenozin monofosfat: Yapısında bir adet fosforik asit, riboz ve adenin bulunduran molekül. (ene)

Adet döngüsü: Dişilerde görülen, folikül evresi ile başlayıp menstrüasyon evresi ile sona eren döngü. (üre)

ADH: Antidiüretik hormon. Hipofiz arka lobundan salgılanan ve böbrekte suyun geri emilimini arttıran hormon. (end)

Adhezyon kuvveti: Su ile farklı bir molekül arasındaki çekim kuvveti. (bes)

ADP: Adenozin di fosfat. (ene)

Adrenalin: Böbrek üstü bezleri öz bölgesinden salgılanan, kan şekerini arttırmada etkili olan hormon. (end)

Aft: Ağız içerisinde çıkan, ülserik yaralarla kendini gösteren hastalık. (sind)

Agar: Su yosunundan elde edilen jelatinimsi madde. (bit)

Aglütinasyon: Çökelme. Alyuvarların bir araya gelerek damar içerisinde çökelmesi. (kal)

Agregat meyve: Küme meyve. (bit)

Ağ tabaka: Gözün iç kısmında, ışığa duyarlı hücrelerin bulunduğu tabaka. (duy)

Ağır çökelme: Alyuvarların aşırı derecede bir araya gelerek çökelmesi. (kal)

Ağsı damarlanma: Çift çenekli bitki yapraklarında görülen damarlanma şekli. (bit)

Akciğer: Balık hariç omurgalılarda bulunan solunum organı. (sol)

Akciğer atardamarı: Sağ karıncıktan çıkan kirli kanı akciğere ileten damar. (dol)

Akciğer toplardamarı: Akciğerde temizlenen kanı sol kulakçığa ileten damar. (dol)

Akıcı – mozaik zar modeli: Hücre zarının yapısını açıklayan model. (hüc)

Akkan: Lenf sıvısı. (dol)

Akondroplazi: Kıkırdak dokunun kemiğe yeterince dönüşememesi sonucu ortaya çıkan cücelik. (kas)

Akraba evliliği: Genetik anomaliliklerin ortaya çıkma ihtimalini arttıran evllilik şekli. (kal)

Akromegali: STH fazlalığına bağlı olarak el, ayak ve baş kısımlarında görülen anormal büyüme. (end)

Akrozom: Sperm hücresinin yumurta zarını delmesini sağlayan, içerisinde özel enzim bulunduran bölümü. (üre)

Aktif bağışıklık: Vücudun antikor üretmesini sağlayan bağışıklık türü. (dol)

Aktif merkez: Enzimin sübstrat ile etkileşime giren bölümü. (bes)

Aktif taşıma: Zardan geçebilen maddelerin az yoğundan çok yoğuna enerji harcanarak taşınması. (alver)

Aktin – miyozin kompleksi: Kas kasılması sırasında aktin ve miyozinlerin üst üste gelmesi ile geçici olarak oluşan yapı. (kas)

Aktivasyon enerjisi: Enzimsel bir tepkimenin başlayabilmesi için gereken enerji. (bes)

Aktivatör: Çalışmayan enzimi çalıştıran veya çalışmakta olan enzimi hızlandıran etmen. (bes)

Akut böbrek yetmezliği: Ani gelişen böbrek yetmezliği. (üri)

Akyuvar: Lökosit. Bağışıklıkta ve vücut savunmasında görev yapan kan hücresi. (dol)

Albino: Pigment bulunduramama durumu. (kal)

Albümin: Kan osmotik basıncı üzerinde etkili olan plazma proteini. (dol)

Aldosteron: Böbrek üstü bezleri kabuk bölgesinden salgılanan ve inorganik madde dengesi üzerinde etkili hormon. (end)

Alel: Karakteri oluşturan genlerden her biri. (kal)

Alem: Taksonomik sınıflandırma birimlerinin en geniş çaplı olanı. (sın)

Alerjen: Alerjik tepki verilmesine sebep olan madde. (dol)

Alerji: Alerjen bir maddeye verilen tepki. (dol)

Alt deri: Deriye duyu organı olma özelliği kazandıran bölüm. (duy)

Alt epidermis: Yapısında mekanoreseptörleri bulunduran deri bölümü. (duy)

Alveol: Memeli akciğerlerinde bulunan hava kesecikleri. (sol)

Alyuvar: Eritrosit. Kanda solunum gazlarının taşınmasını sağlayan hücreler. (dol)

Alzheimer: Hafıza kaybı ile kendini gösteren beyin rahatsızlığı. (sin)

Amensalizm: Bir tarafın zarar gördüğü diğer tarafın ise ne zarar ne de yarar görmediği birliktelik. (kom)

Amfizem: Alveol bozulmaları sonucu ortaya çıkan solunum sistemi hastalığı. (sol)

Amfoter: Hem asidik hem de bazik karakter gösteren molekül. (bes)

Amilaz: Nişasta ve glikojenin sindiriminde etkili olan enzim. (sind)

Amino asit: Proteinleri oluşturan yapıtaşları. (bes)

Amino grubu: NH2. Aminoasitlerin bazik karakter gösteren bölümü. (bes)

Aminopeptidaz: Peptit bağlarını hidroliz eden enzim. (sind)

Amip: Yalancı ayakları ile suda hareket edebilen tek hücreli. (sın)

Amniyon kesesi: Amniyon sıvısını içerisinde bulunduran kese. (üre)

Amniyon sıvısı: Plasentalı memelilerde fetüsün içerisinde bulunduğu sıvı. (üre)

Amniyon zarı: Amniyon kesesini oluşturan zar. (üre)

Amniyosentez: Amniyon sıvısı örneği alınarak yapılan test. (üre)

Amonyak: NH3. Aminoasitlerin oksijenli solunuma girmesi sonucu oluşan molekül. (üri)

Amonyum: NH4 (eko)

AMP: Adenozin mono fosfat. Bir fosfat molekülüne sahip, riboz ve adenin bulunduran yapı. (ene)

Amphibia: Çift yaşamlılar. Karada ve suda yaşam formları bulunan canlılar. (sın)

Ampirik sınıflandırma: Eski tip yöntemlerle uygulanan sınıflandırma şekli. (sın)

Ana atardamar: Aort damarından dallanan damarlar. (dol)

Anabolizma: Yadımlama, disimilasyon anlamlarına da gelen yıkım olayları. (ort)

Anafaz: Mitoz ve mayoz bölünmede görülen mitotik evrenin üçüncü basamağı. (mit, may)

Anahtar – kilit ilişkisi: Enzim ve sübstratın uyumlu bir birleşmesini açıklayan kavram. (bes)

Analog organ: Aynı görevi gören fakat embriyonik açıdan farklı kökenden oluşan organlar. (sın)

Anatomi: Canlıların yapısal özelliklerini inceleyen bilim dalı.

Andropoz: Testosteron hormonunun yetersizliğinden kaynaklanan rahatsızlık. (üre)

Anemi: Alyuvar (eritrosit) yetersizliğine bağlı olarak gelişen kan hastalığı. (dol)

Angström: Santimetrenin yüz milyonda birine karşılık gelen ölçü birimi.

Anlamlı zincir: DNA’nın protein sentezine şifre veren zinciri. (nük)

Anofel: Sıtma hastalığına sebep olan paraziti insana bulaştıran sivrisinek türü. (sın)

Antagonist: Zıt çalışan veya işlev gören ikili yapılar. (kas)

Antibiyogram testi: İdrar, dışkı ve tükrük numunesinden bakteri tespit etmek için uygulanan test.

Antibiyotik: Etkisini özellikle bakterilerin öldürülmesi üzerinde gösteren kimyasal madde.

Antibiyotik direnci: Özellikle bakterilerin antibiyotiklere karşı gösterdiği tepki.

Antijen: Antikor oluşumuna neden olan madde veya yapı. (dol)

Antikodon: mRNA üzerindeki kodonlara karşılık gelen ve tRNA tarafından üretilen üç nükleotitlik yapı. (pro)

Antikor: Antijen özellik gösteren bir madde veya organizmaya karşı üretilen savunma molekülü. (dol)

Antioksidan: Yükseltgenmeyi (oksidasyon) yavaşlatan madde. (hsol)

Antiparalel: DNA’nın sarmal biçimli olması durumu. (nük)

Antipot çekirdek: Embriyo kesesi içerisinde, yumurta ve sinerjit hücrelere karşı konum almış hücreler. (bit)

Antiseptik: Antimikrobiyal madde. (dol)

Anüs: Sindirim sisteminin dışarıya açılan ve sindirim artıklarının atıldığı bölüm. (üri)

Aort: Sol karıncıktan çıkan kanın vücuda dağılmasını sağlayan damar. (dol)

Apandis: Kör bağırsak yapısında bulunan çıkıntı. (sind)

Apandisit: Apandiste görülen iltihaplanma sonucu meydana gelen rahatsızlık. (sind)

Apikal: Bitkinin boyuna uzamasını sağlayan uç bölgeler. (bit)

Ara beyin: İçerisinde talamus, hipotalamus ve epitalamusun bulunduğu ön beyin bölümü. (sin)

Ara nöronlar: Motor ve duyu nöronlarını birbirine bağlayan nöron. (sin)

Arafilament: Mikrofilament ve mikrotübül arası kalınlıkta olan hücre iskeleti çeşidi. (hüc)

Ardıllık: Süksesyon, sıralı değişim. Bir komünitede baskın türün yerini bir başkasına bırakması. (kom)

Arka Beyin: Beyincik ve omurilik soğanı ve ponsun bulunduğu beyin bölümü. (sin)

Arka boynuz: Arka kökün omuriliğin boz maddesine giriş yaptığı bölüm. (sin)

Arka kök: Duyu nöronunun omuriliğe giriş yaptığı bölüm. (sin)

Arka oda: İris tabakası ve göz merceği arası bölge. (duy)

Arkadaş hücreler: Kalburlu boru ile beraber soymuk borusunu oluşturan canlı hücreler. (bit)

Arke: Zor (ekstrem) şartlara uyum sağlayabilen prokaryotik canlılar. (sın)

Arter: Atardamar. (dol)

Arterioskleroz: Atardamar duvarının esnekliğini yitirmesi. (dol)

Asetil – CoA: Pirüvik asitin, mitokondri matriksinde karbondioksit kaybetmesi sonucu oluşan iki karbonlu molekül.  (hsol)

Asimetrik büyüme: Doğrusal olmayan büyüme. (bit)

Asimilasyon parankiması: Kloroplast bulundurduğundan dolayı fotosentez yapabilen parankima türü. (bit)

Asit: Hidrojen iyonu bakımından zengin çözeltilerin sahip olduğu özellik. (bes)

Asit yağmuru: Asidik özellikteki kimyasal maddelerin yağmur damlacıkları ile yeryüzüne inmesi. (gün)

Aspergilloz: Mantar kaynaklı akciğer iltihaplanması. (sol)

Astım: Solunum yollarında görülen daralmalar sonuncu nefes alma güçlüğü şeklinde belirti gösteren hastalık. (sol)

Astigmatizm: Korneadaki şekil bozukluğuna bağlı olarak ortaya çıkan görme bozukluğu. (duy)

Aşılama: Bitkilerde uygulanan vejetatif üreme biçimi. (dol)

Atardamar: Kalpten vücuda veya akciğere pompalanan kanı taşıyan damar. (dol)

Atasal kuşak: Ebeveyn. Çaprazlama uygulamalarında eşeyli üreme gerçekleştiren bireyler. (kal)

ATP: Adenozin tri fosfat. Çeşitli tepkimelerde üretilen ve enerji kaynağı olarak kullanılan molekül. (ene)

ATP döngüsü: ATP molekülünün harcanması ve tekrar üretilmesi süreci. (ene)

ATPaz enzimi: ATP molekülünün sahip olduğu enerjiyi açığa çıkaran enzim. (ene)

Atriyoventriküler (AV) düğüm: Kalp karıncıklarının atım hızını düzenleyen sinir düğümü. (dol)

Atriyum: Kalp kulakçığı. (dol)

AUG: Methionin. Protein sentezini başlatan kodon, başlama kodonu. (pro)

Av: Avcı canlı beslenme amacı ile avladığı canlı. (kom)

Avcı: Av yakalayan canlı türü. (kom)

Ayıraç: Herhangi bir madde ile etkileşime girdiğinde farklı renklere dönüşebilen kimyasal. (bes)

Ayrı (çift) yumurta ikizi: Kimerizm. İki farklı yumurtanın, iki farklı sperm tarafından ayrı ayrı döllenmesi sonucu meydana gelen ikizler. (üre)

Ayrılma ilkesi: Gamet oluşumu sırasında genlerin hücrelere rastgele ayrılması. (kal)

Ayrıştırıcı: Çürükçül, saprofit. Hücre dışı enzimleri ile organik maddeleri inorganiğe dönüştürebilen canlı. (eko)

Azot döngüsü: Azotun, doğada farklı formalara dönüşerek atmosferden toprağa, topraktan tekrar atmosfere aktarılması süreci. (eko)

Azot fiksasyonu: Atmosferdeki azot molekülünün farklı canlıların etkisi ile toprağa bağlanması. (eko)

B lenfosit: Humoral (sıvısal) bağışıklıkta etkili olan akyuvar çeşidi. (dol)

Bademcik: Geniz bölgesinde bulunan bir çift lenf düğümü. (dol)

Bağımlı değişken: Değişimi başka bir şarta bağlı olan değişken. (bil)

Bağımsız açılım: Mayoz bölünmede genlerin birbirinden bağımsız olarak ayrılması. (kal)

Bağımsız değişken: Değişimi başka bir şarta bağlı olmayan değişken. (bil)

Bağımsız gen: Farklı kromozomlar üzerinde bulunan genler. (kal)

Bağışıklık sistemi: Organizmayı hastalık etkenlerine karşı koruyan sistem. (dol)

Bağlı gen: Aynı kromozom üzerinde bulunan genler. (kal)

Baklagil: Azotça zengin topraklarda yetişen nohut, fasülye türü bitkiler. (eko)

Bakteri: Prokaryotik hücre yapısına sahip ve en yaygın şekilde görülen canlı grubu. (sın)

Balık: Suda yaşayan ve çoğu solungaç solunumu yapan omurgalı sınıfı. (sın)

Basınç akışı teorisi: Soymuk borusunda (floem) maddelerin kaynak hücreden havuz hücreye geçişini açıklayan teori. (bit)

Basit difüzyon: Zar proteinlerinin yardımı olmadan gerçekleştirilen pasif taşıma türü. (alver)

Basit enzim: Yalnızca proteinden oluşan enzim çeşidi. (bes)

Basit guatr:  İyot eksikliğine bağlı tiroit bezi büyümesi. (end)

Basit meyve: Tek yumurtalıktan oluşan meyve. (bit)

Baskın alel: Fenotipe daha sık yansıyan alellerden. (kal)

Baskın tür: Bir komünitede sayı ve faaliyet bakımından ön plana çıkan tür. (kom)

Başçık: Çiçekte bulunan erkek organın polen üretilen bölümü. (bit)

Başlama kodonu: AUG. Methionin. Protein sentezinin başlatan kodon. (pro)

Başlangıç noktası: DNA replikasyonunun başladığı nokta. (nük)

BCG aşısı: Verem aşısı. Bakteriyel hastalıklara karşı uygulanan aşı. (dol)

Bekçi hücreler: Stomayı oluşturan hücre çiftinden her birisi. (bit)

Bel soğukluğu: Gonore. Cinsel yolla bulaşan bakteriyel bir hastalık. (üri)

Belirteç: İndikatör. pH – pOH değerine göre renk değiştiren organik yapılı moleküller. (bes)

Benzerlik ilkesi: İki homozigot bireyin gerçekleştireceği tüm eşleşmelerde aynı sonucun elde edilmesi. (kal)

Beri beri: B1 vitamini eksikliğine bağlı sinir sistemi hastalığı. (bes)

Besi doku: Tohumun içerisinde bulunan triploit (3n) yapılı bölge. (bit)

Besin ağı: Farklı besin zincirlerinin birbirleri ile ilişkilendirilmesi sonucu oluşan ekolojik küme. (eko)

Besin kofulu: Endositoz yöntemi ile alınan maddelerin içerisinde tutulduğu koful çeşidi. (hüc)

Besin piramidi: Üreticilerden tüketicilere doğru daralan besin kütlesine sahip trofik düzeyler bütünü. (eko)

Besin zinciri: Besin ağını oluşturan parçalardan her biri. (eko)

Beslenme basamağı: Trofik düzey. Besin piramidinde bulunan düzeylerden her biri. (eko)

Beyin: Organ ve sistem faaliyetlerini yöneten sinir sistemi merkezi. (sin)

Beyin kabuğu: Beynin en dış kısmını saran, kıvrımlı yapıya sahip gri renkli tabaka. (sin)

Beyin kanaması: Beyni besleyen damarlarda görülen iç kanama. (sin)

Beyin ölümü: Pons, orta beyin ve omurilik soğanının oluşturduğu beyin sapının fonksiyonlarını kaybetmesi. (sin)

Beyin üçgeni: Beyin yarım kürelerini birleştiren bağlantı. (sin)

Beyincik: Beynin arka bölümünde bulunan, vücut dengesinden sorumlu organ. (sin)

Bikarbonat: HCO3. Karbonik asitten bir hidrojen atomu ayrılması sonucu oluşan molekül. (sol)

Biküsbit: Sol kulakçıktan sol karıncığa açılan ikili kapakçık. (dol)

Bileşik enzim: Protein (apoenzim) kısım ve koenzim / kofaktör birleşimi sonucu oluşan enzim çeşidi. (bes)

Bileşik meyve: Birden çok yumurtalıktan meydana gelen meyve. (bit)

Bilimsel yöntem: Bilimsel problemlerin çözümü için uygulanan yöntem. (bil)

Billurubin: Alyuvar parçalanması sonucu oluşan sarı renkli madde. (dol)

Binomial isimlendirme: Canlı türlerinin ikili biçimde isimlendirilmesi. (sın)

Birincil bağışıklık: Organizmanın bir antijenle ilk kez karşılaşması sonucu oluşan bağışıklık. (dol)

Birincil oosit: Eşey ana hücresinin mitoz geçirmesi sonucu oluşan hücre. (üre)

Birincil spermatosit: Sperm ana hücresinin mitoz bölünme geçirmesi sonucu oluşan hücre. (üre)

Birincil tüketici: Besin zincirinde, üretici canlılardan beslenen canlı türü. (eko)

Bitkisel hayat: Beyin fonksiyonlarının en düşük seviyede seyrettiği yaşam biçimi. (sin)

Biyoetik: Biyolojik çalışmaların belli kurallar dikkate alınarak yapılması. (biy)

Biyogüvenlik: Biyolojik çalışmaların canlılara zarar verecek sonuçlara yol açmaması için dikkat edilmesi gereken kurallar bütünü. (biy)

Biyokaçakçılık: Bir bölgeye ait canlının yasa dışı yollarla farklı bölgelere taşınması. (biy)

Biyokimya: Canlıda meydana gelen kimyasal olayları inceleyen bilim dalı.

Biyokütle: Besin piramidinin her basamağında bulunan toplam organik madde miktarı. (eko)

Biyolog: Biyoloji bilimi ile ilgili çalışma ve araştırmalar yapan bilim insanı.

Biyolojik birikim: Doğaya zarar verebilecek maddelerin, besin ağının bir üs basamağına aktarılması. (eko)

Biyolojik ıslah: Biyolojik yöntemlerle bir canlıdan daha fazla verim alabilmeyi sağlayan çalışmalar. (biy)

Biyolojik katalizör: Enzim. (bes)

Biyolüminesans: Canlıda meydana gelen bazı biyokimyasal tepkimeler sırasında ışıma gerçekleşmesi. (biy)

Biyom: Benzer iklim koşullarında yayılım gösteren bitki örtüsü. (eko)

Biyomas: Biyokütle. Besin piramidindeki her bir trofik düzeyde bulunan besin miktarı. (eko)

Biyosfer: Dünyadaki yaşama alanlarının tümü. (eko)

Biyoteknoloji: Teknolojik yöntemler kullanılarak gerçekleştirilen biyolojik çalışmalar. (biy)

Biyotik: Canlılık özelliği gösteren. (eko)

Biyotik azot fiksasyonu: Atmosferdeki azotun toprağa, bakteri ve baklagillerin etkisi ile geçmesi. (eko)

Biyoyakıt: Çevre kirliliğine sebep olan biyolojik içerik. (gün)

Blastomer: Zigotun ilk bölünmeleri sonucu oluşan kök hücreler. (üre)

Blastosöl: Embriyonik gelişimin blastula aşamasında meydana gelen girinti. (üre)

Blastula boşluğu: Blastulanın iç boşluğu. (üre)

Bohr etkisi: Kan pH değerinin düşmesine bağlı olarak hemoglobinin oksijene olan ilgisinin azalması. (sol)

BOS: Beyin, omurilik sıvısı. (sin)

Boşaltım: Metabolik atıkların organizmadan uzaklaştırılması faaliyeti. (üri)

Bowman kapsülü: Glomerulus kılcallarını saran kapsül. (üri)

Bozuk dentin: X kromozomunda baskın olarak kalıtılan bir genden kaynaklı yapısal diş bozukluğu. (kal)

Böbrek: Omurgalı canlılarda bulunan üriner sistem organı. (üri)

Böbrek atardamarı: Böbreğe oksijen ve üre bakımından zengin kan ileten damar. (üri)

Böbrek taşı: Yüksek kalsiyum miktarına sahip kanın, böbreklerde süzülmesi sonucu meydana gelen oluşumlar. (üri)

Böbrek toplardamarı: Böbrekten, oksijen ve üre bakımından fakir kanı uzaklaştıran damar. (üri)

Böbrek üstü bez: Böbreklerin üzerinde konumlanmış hormonal bezler. (end)

Böbrek yetmezliği: Böbreklerin fonksiyonlarını yerine getirememesi hastalığı. (üri)

Böcek: Eklembacaklılar sınıfının türüne en çok rastlanan takımı. (sın)

Böcekçil bitki: Azot ihtiyacını, yakaladığı böceklerden karşılayan bitkiler. (kom)

Bronş: Soluk borusunun akciğerlere ayrılan bölümleri. (sol)

Bronşçuk: Bronşların ilk kez dallanma gösterdiği kanallar. (sol)

Bronşit: Bronş ve bronşçuklarda görülen iltihaplanma. (sol)

Büyük alt birim: Protein sentezi yapmakta olan ribozomun küçük parçası. (pro)

Büyük kan dolaşımı: Sol karıncıktan başlayarak sağ kulakçıkta sona eren kan dolaşımı. (dol)

Büyük tansiyon: Sol karıncığın kasılması sonucu oluşan basıncın atardamar yüzeyine uyguladığı kuvvet. (dol)

Büyüme: Canlıda görülen kütle ve hacim artışı. (ort)

Büzücü kas: Mide girişi ve çıkışında bulunan, madde geçişini kontrol eden kaslar. (sind)

 

Camsı sıvı: Gözün içerisini dolduran saydam ve yarı katı madde. (duy)

Cins: Tür ve aile arasında konumlanmış taksonomik sınıflandırma birimi. (sın)

Cowper bezi: Erkek üreme sisteminde görev alan bir çift bez. (üre)

 

Çanak yaprak: Çiçeğin yapısında bulunan yeşil renkli yapraklar. (bit)

Çapraz tozlaşma: Farklı çiçekler arasında gerçekleşen tozlaşma şekli. (bit)

Çaprazlama: Hibritleştirme. Erkek ve dişi bireylerin eşeyli üremelerini temsili olarak gösterimi. (kal)

Çekiç: Orta kulakta, kulak zarının titreşimlerini salyangoza aktaran kemiklerden ilki. (duy)

Çekinik alel: Etkisini ancak homozigot durumda gösteren alel. (kal)

Çekirdek zarı: Ökaryot yapılı hücrelerde çekirdeği oluşturan zar sistemi. (hüc)

Çekirdekçik: Çekirdek içerisinde bulunan zarla çevrili olmayan oluşumlar. (hüc)

Çelikle üreme: Vejetatif üreme çeşidi. (mit)

Çenek: Tohumun yapısında tek veya iki adet bulunan yapı. (bit)

Çevre direnci: Çevre şartlarının canlı yaşamına olumsuz etkide bulunması. (eko)

Çevre kirliliği: Çevrenin zararlı maddelerce zarar görmesi. (gün)

Çevresel sinir sistemi: Merkezi sinir sistemi ve vücudun diğer bölümleri arasındaki bağlantıyı kuran sinir sistemi. (sin)

Çiçek sapı: Çiçeğin dala tutunmasını sağlayan bölümü. (bit)

Çift bağ: DNA’da adenin ve timin arasında meydana gelen hidrojen bağı çifti. (nük)

Çift döllenme: Tohumlu bitkilerde oluşan spermlerden birinin yumurtayı diğerinin polar çekirdeği döllemesi. (bit)

Çift sarmal: DNA çift nükleotit zincirinin helezonik şekilde uzanması. (nük)

Çift yaşamlı: Amphibia. Yaşamını su ve karada sürdürebilen omurgalı sınıfı. (sın)

Çiğ: Damlama (gutasyon) sonucu oluşan su damlalarının nemli hava koşullarında yaprak üzerinde birikmesi. (bit)

Çimlenme: Uygun şartlar altında tohumun çatlaması ve ilk kök yapısının oluşması. (bit)

Çizgili kas: İskelet kası. İstemli kasılan kas çeşidi. (kas)

Çok alellilik: Bir karakterin ikiden fazla alel tarafından kalıtılması. (kal)

Çökelme: Yanlış kan alışverişi sonucu kandaki alyuvarların topaklanması. (kal)

Çözelti: İçerisinde çözücü ve çözünen maddenin bulunduğu sıvı.

Çubuk hücreleri: Gözün ağ (retina) tabakasında bulunan ışığa duyarlı hücreler. (duy)

Çürükçül: Ayrıştırıcı, saprofit. Organik maddeleri inorganik hale dönüştürebilen canlılar. (eko)

 

Dalak: Kanı süzen ve büyük lenf düğümleri barındıran organ. (dol)

Daldırma: Bir vejetatif üreme şekli. (mit)

Daltonizm: Yeşil – kırmızı renk körlüğü. (kal)

Damar kambiyumu: Vasküler kambiyum. Floem ve ksilem arasında uzanan hücre tabakası. (bit)

Damar sertliği: Arterioskleroz. Damar duvarının esnekliğini yitirmesi. (dol)

Damar tabaka: Korun. Gözün orta tabakasını oluşturan ve gözü besleyen kan damarlarının bulunduğu bölüm. (duy)

Damar tıkanıklığı: Damar iç yüzeyinde biriken bazı maddelerin kan akışını zorlaştırması. (dol)

Damlama: Gutasyon. Bitkilerin suyu sıvı formda atma biçimi. (bit)

Defosforilasyon: ATP fosfatının koparılarak kullanılması. (ene)

Değişken grup: Deneysel çalışmalarda bazı özellikleri değiştirilen grup. (bil)

Dehidrasyon:  Sonucunda su molekülünün oluştuğu biyokimyasal tepkime. (bes)

Dekstrin: Amilaz enziminin nişasta veya glikojeni ön sindirime uğratması sonucu oluşan molekül. (sind)

Dekstrinaz: Dekstrin molekülünü sindiren enzim. (sind)

Denatürasyon: Üç boyutlu yapıdaki protein molekülünün ısıl işlemler sonucu yapısal ve işlevsel bozuluma uğraması. (bes)

Deneysel partenogenez: İnsan müdahalesi ile bazı tür canlılarda döllenme olmaksızın yeni bir birey oluşturulması. (mit)

Denge evresi: Popülayonların maksimum birey sayısına yaklaştıkları aşama. (pop)

Denge taşı: Otolit. Orta kulakta bulunan denge merkezi içerisindeki CaCO3 yapılı taşlar. (duy)

Denitrifikasyon: Toprak yapısındaki azotlu bileşiklerin oksijensiz solunum yapan bazı bakterilerce dönüştürülerek atmosfere kazandırılması. (eko)

Deoksiribonükleikasit: DNA. (nük)

Deoksiriboz: DNA yapısında bulunan beş karbonlu şeker. (nük)

Deplazmoliz: Kendinden daha az yoğun (hipotonik) ortama konulan bir hücrenin su alması. (alver)

Dentin: Dişin kemiksi bölümü. (sind)

Depo parankiması: Bitkilerde, türe göre farklı maddeleri depolayan parankima çeşidi. (bit)

Depresyon: Fiziksel ve ruhsal nedenlerle kişide görülen duygu durum bozukluğu. (sin)

Deri solunumu: Kurbağa ve bazı solucanların gerçekleştirebildiği solunum şekli. (sın)

Derisi dikenli: En gelişmiş omurgasız sınıfı. (sın)

Derişim: Yoğunluk.

Dış döllenme:  Sperm ve yumurtanın dişi bireyin dışında döllenmesi. (üre)

Dış gebelik: Döllenme sonucu oluşan zigotun, gelişimini rahim dışında gerçekleştirmesi. (üre)

Dış iskelet: Kas doku ve derinin dış kısmında gelişim gösteren iskelet türü. (isk)

Dış kambiyum: Mantar kambiyum. Çok yıllık odunsu bitkilerin gövde yüzeyine yakın konumlanmış kambiyum çeşidi. (bit)

Dış kulak: Kulak kepçesi, kulak yolu ve kulak zarından oluşan kulak bölümü. (duy)

Dış solunum: Atmosfer ile solunum organı arasında gerçekleşen gaz alış verişi. (sol)

Dışa göç: Popülasyonda bulunan bireyin popülasyon dışına çıkması. (pop)

Diastol: Kalp odacıklarının gevşeme durumuna geçmesi. (dol)

Diastolik basınç: Kalp odacıklarının gevşemesi sonucu oluşan emme kuvvetinin damar duvarına uyguladığı kuvvet. (dol)

Difüzyon: Zardan geçebilen maddelerin çok yoğundan az yoğuna, yoğunluk farkı eşitleninceye kadar enerji harcanmadan taşınması. (alver)

Dihibrit: İki karakter dikkate alınarak yapılan çaprazlama. (kal)

Dioik: İki evcikli çiçek. (bit)

Dipeptidaz: Dipeptit molekülünü sindiren enzim. (sind)

Dipeptit: İki aminoasitten oluşan molekül. (sind)

Diploit: Kromozomları birer çift halinde bulunan hücre. (mit, may)

Disakkarit: İki monosakkaritin birleşmesi sonucu oluşan molekül. (bes)

Distal tüp: Nefronda, henle kulpu ve idrar toplama kanalı arasındaki bölüm. (üri)

Diş özü: Dişin sinir ve kan damarı bulunan canlı bölümü. (sind)

Dişi çiçek: Yalnızca dişi organ bulunduran çiçek. (bit)

Dişicik borusu: Dişicik tepesi ve ovaryum arası bağlantıyı kuran kanal. (bit)

Diyabet: Kandaki glikoz molekülünün düşürülememesi sonucu ortaya çıkan hastalık. (end)

Diyafram kası: Akciğere alt bölümden tutunmuş ve soluk alma ve vermede görev alan kas. (sol)

Diyaliz: Çözeltilerde bulunan farklı maddelerden hedeflenilenin çözeltiden ayrıştırılması. (alver)

DNA: Deoksiribonükleik asit. (nük)

DNA ligaz: DNA nikleotid zinciri parçalarını uç uca birleştiren enzim. (nük)

DNA parmak izi: DNA nükleotit dizilimi farklılıklarından yararlanılarak geliştirilen test yöntemi. (biy)

DNA polimeraz: DNA zincirlerini eşleyen enzim. (nük)

DNAaz: DNA’da bulunan fosfodiester bağlarını koparan enzim. (sind)

Doğal bağışıklık: Canlılarda, antijenik bir maddeye karşı doğuştan var olan bağışıklık. (dol)

Doğal katil hücre: Savunmanın ikinci hattında görev alan hücresi çeşidi. (dol)

Doğal kaynaklar: Sınırlı veya sınırsız olarak bulunabilen, doğada farklı şekillerde oluşmuş kaynaklar bütünü. (gün)

Doğal partenogenez: İnsan etkisi olmadan, doğada gerçekleşebilen partenogenez şekli. (mit)

Doğal seçilim: Çevresel ve genetik faktörlere bağlı olarak, güçlü bireylerin ayakta kalması, zayıf bireylerin yok olması. (kal)

Doku: Aynı görevi yerine getiren hücrelerin bir araya gelmesi sonucu meydana gelen yapı. (ort)

Doku kültürü yöntemi:  Besiyeri ortamında, canlıdan alınan hücre veya dokudan yeni bir canlı üretme yöntemi. (mit)

Doku sıvısı: Doku ile damarlar arası bölgede bulunan ve bu iki ortam arası madde alışverişine aracılık eden sıvı. (dol)

Dominant: Baskın. Etkisini heterozigot veya homozigot durumda gösterebilen gen. (kal)

Dopamin: Nöronlar arası impuls iletimine aracılık eden bir tür molekül. (sin)

Dormansi: Bitkilerin uyku durumuna geçmesi. (bit)

Doymamış yağ: Hidrojen atomu bakımından yeterince doyurulmamış karbon zincirine sahip yağ. (bes)

Doymuş yağ: Hidrojen atomu bakımından yeterince doyurulmuş karbon zincirine sahip yağ. (bes)

Döl yatağı: Uterus, rahim. Döllenmiş yumurtanın gelişimini sürdürdüğü ve tamamladığı ortam. (üre)

Döllenme: Yumurta ve sperm hücrelerinin birleşmesi. (üre)

Drosofila: Sirke sineği. (kal)

DTT: Böcek öldürücü kimyasal. (gün)

Duodenum: Onikiparmak bağırsağını da içine alan ince bağırsağın ilk bölümü. (sind)

Durdurucu kodon: UAA, UAG, UGA. Protein sentezinin durmasına sebep olan kodon. (pro)

Duyu epiteli: Uyarıları algılayabilen almaçlara sahip epitel çeşidi. (duy)

Duyu nöronu: Duyu organları ile bağlantılı nöron çeşidi. (sin)

Düz endoplazmik retikulum: Üzerinde ribozom bulundurmayan E.R. Çeşidi. (hüc)

Düz kas: Özellikle iç organların çalışmasında etkili, istem dışı çalışan kas çeşidi. (kas)

Düzenli dağılım: Popülasyonu oluşturan bireylerin yaşama alanına dengeli bir biçimde dağılması. (pop)

 

EEG: Beyin aktivitesinden kaynaklanan elektrik dalgalarının ölçülmesi. (sin)

Eklem: Kemiklerin birleşim bölgeleri. (isk)

Eklem bacaklı: Omurgasız hayvanlar şubesinin en geniş sınıfı. (sın)

Eklem romatizması: Özellikle oynar eklem bölgelerinde görülen ağrılı hastalık. (isk)

Ekolog: Ekoloji bilimi ile ilgili çalışmalar yapan bilim insanı. (eko)

Ekoloji: Canlıların birbirleri ile ve çevreleri ile olan ilişkilerini inceleyen bilim dalı. (eko)

Ekolojik ayak izi: Bir canlının ekosisteme verdiği zararı belirten ölçü. (gün)

Ekolojik denge: Ekosistemin dengeli bir biçimde sürdürülmesi. (eko)

Ekolojik niş: Bir canlının beslenme açısından ekosistemdeki görevi. (eko)

Ekolojik piramit: Ekosistemi oluşturan unsurların üreticiden tüketiciye doğru sıralanması. (eko)

Ekolojik tolerans: Bir canlının, değişken çevre koşullarına karşı etkilenmeme kapasitesi. (eko)

Ekolojik verim: Ekosistem içerisinde yaşayan canlıların en uygun bir şekilde yaşamaları durumu. (eko)

Ekosfer: Biyosfer. Dünyada canlıların yaşam sürebileceği tüm alanlar. (eko)

Ekosistem: Yaşama alanını oluşturan canlı ve cansız unsurların tümü. (eko)

Ekoton: Farklı popülasyon yada komünitelerin kesişim noktaları. (eko)

Eksik çiçek: Yalnızca erkek veya dişi organa sahip çiçek. (bit)

Ektoparazit: Bir canlıya dış bölgesinden tutunarak zarar veren parazit. (kom)

Ekvatoral düzlem: Hücre bölünmelerinde kromozom veya tetratların dizilim gösterdiği hücre bölgesi. (mit, may)

Ekzergonik tepkime: Gerçekleşmesi sırasında dışarıya enerji veren tepkime çeşidi. (ene)

Ekzokrin bez: Salgısını vücut içi boşluğuna veya vücut dışına salan bez çeşidi. (end)

Ekzositoz: Zardan geçemeyen maddelerin cep oluşturularak hücreden uzaklaştırılması. (alver)

Elastik kıkırdak: Esneme yeteneği en çok olan kıkırdak çeşidi. (isk)

Elastik lif: Bulunduğu dokuya esneklik kazandıran lif çeşidi. (isk)

Elektroforez: Elektrik yüklenmesi sonucu DNA parçalarının hareket ettirilmesi yöntemi. (biy)

Elektromanyetik spektrum: Elektromanyetik dalgaların frekanslarına göre sıralanmış gösterimi.

Elektron taşıma sistemi: ETS. Elektronların kaybettiği enerjinin ATP üretiminde kullanıldığı tepkimeler. (hsol)

Embriyo: Döllenme olayından sonra meydana gelen bölünmelerle belli bir hücre sayısına ulaşan yapı. (üre)

Embriyo kesesi: Embriyoyu saran yapı. (üre)

Embriyonik gövde: Tohumun çimlenmesi sonrası yer çekimine zıt olarak gelişim gösteren oluşum. (bit)

Embriyonik kök: Tohumun çimlenmesi sonrası yer çekimi yönünde gelişim gösteren oluşum. (bit)

Emici tüy: Bitkilerin topraktan su ve mineral almasını sağlayan örtü doku oluşumları. (bit)

Emilim: Bitkinin topraktan su ve mineral alması faaliyeti. (bit)

Emme kuvveti: Osmotik basınç ile turgor basıncı arasındaki fark. (alver)

Emülsiyon: Safra tuzları tarafından parçalara ayrıştırılmış yağ kümesi. (sin)

Endemik tür: Belli bir bölgeye özgü canlı türü. (pop)

Endergonik tepkime: Gerçekleşmesi sırasında dışarıdan enerji alan tepkime çeşidi. (ene)

Endodermis tabakası: Kök yapısında bulunan bir sıra hücre tabakası. (bit)

Endokart: Kalbin iç yüzeyini kaplayan epitel tabaka. (dol)

Endokrin bez: Hormon salgılayabilen iç salgı bezi. (end)

Endometriyum: Dölyatağını kaplayan tabaka. (üre)

Endoparazit: Etkisini zarar verdiği canlının içine girerek gösteren parazit çeşidi. (kom)

Endoplazmik retikulum: Hücre zarı ve çekirdek arasında kıvrımlı bir biçimde uzanan organel. (hüc)

Endositoz: Hücre zarından geçemeyecek kadar büyük olan maddelerin cep ya da yalancı ayak yardımı ile hücre içine alınması. (alver)

Endosperm: Tohum içerisinde bulunan besin doku. (bit)

Endospor: Bakterilerin uygun olmayan şartlarda metabolizma hızını en aza indirdiği durum. (sın)

Endotel: Kanal biçimli organların veya vücut içi boşlukların iç yüzeyini kaplayan ince epitel tabaka.

Enerji aktarımı: Besin zincirinde, her basamakta bulunan enerjinin bir sonraki basamağa aktarılması. (eko)

Enerji piramidi: Üretici ile başlayarak son tüketiciye kadar uzanan besin zinciri. (eko)

Enfeksiyon: Hastalık yapıcı (patojen) etkenin vücuda girmesi sonucu ortaya çıkan durum. (dol)

Enfekte olmak: Hastalık yapıcı (patojen) etkenin vücuda girmesi. (dol)

Engelleme: İki nöron arası iletime izin verilmemesi. (sin)

Enterogastron: Midenin salgılama yapmasını engelleyen hormon. (sind)

Enterokinaz: Enteropeptidaz. Tripsinojeni aktif hali olan tripsine dönüştüren aktivatör. (sind)

Enteropeptidaz: Enterokinaz. Tripsinojeni aktif hali olan tripsine dönüştüren aktivatör. (sind)

Enzim: Biyokimyasal tepkimelerin hızını arttıran organik yapılı moleküller. (bes)

Epidermis: Derinin üst tabakası. (duy)

Epididimis: Seminifer tüplerden çıkan spermlerin hareket yeteneği kazandığı bölüm. (üre)

Epifiz bezi: Ara beyinde bulunan ve endokrin bez. (end)

Epifiz plağı: Uzun kemiklerin uç kısımlarına yakın konumlanmış ve bulunduğu kemiğin boyuna uzamasını sağlayan bölge. (isk)

Epiglottis: Gırtlak kapağı. (sol)

Epilepsi: Beyin nöronlarında görülen sıra dışı elektrokimyasal boşalmalarla ortaya çıkan hastalık. (sin)

Epinefrin: Adrenalin hormonunun diğer adı. (end)

Epitalamus: Ara beyinde, talamusun üzerinde konumlanmış merkez. (sin)

Epitel doku: Vücudun iç ve dış yüzeylerini kaplayan doku. (duy)

Eritroblastosis fetalis: Kan uyuşmazlığına bağlı olarak anne rahmindeki fetüsün kanında görülen alyuvar parçalanmaları. (kal)

Eritropoietin: Gerektiğinde alyuvar üretimini arttırması için böbrek ve kısmen karaciğerden salgılanan hormon. (end)

Eritrosit: Alyuvar. (dol)

Erkek çiçek: Yalnızca erkek organa sahip çiçek. (bit)

Erselik: Erkek ve dişi organa sahip çiçekleri olan ve bu sayede kendi kendini dölleyebilen bitki çeşidi. (may)

Ester bağı: Lipit yapıtaşlarını yapıtaşlarını bir arada tutan bağ. (bes)

Esterleşme tepkimesi: Kompleks yağların oluşumunu sağlayan tepkimeler. (bes)

Eş baskınlık: Karakteri oluşturan farklı genlerin fenotipte aynı oranda ortaya çıkması. (kal)

Eşeye bağlı kalıtım: Gonozomlarda (eşey kromozomları) bulunan genlerin kontrolündeki kalıtım. (kal)

Eşeyli üreme: Erkek ve dişi bireylerin ürettikleri üreme hücrelerini birleştirmesi sonucu yeni bir birey oluşturulması. (may)

Eşeysiz üreme: Tek atadan, kalıtsal çeşitlilik meydana gelmeden yeni bir birey oluşturulması. (mit)

Eşik değer: Bir olay veya tepkimenin gerçekleşebilmesi için gereken minimum şart. (kas)

Eşik değer (üriner): Nefronda salgılama olabilmesi için nefronu saran toplardamar kılcallarında bir maddenin bulunması gereken en düşük seviyesi. (üri)

Eşik şiddeti: Bir kasın kasılabilmesi için verilmesi gereken en düşük enerji değeri. (kas)

Etil alkol: C2H5OH. Mayalanma sonucu oluşan asidik bileşik. (kas)

Etil alkol fermantasyonu: Bazı mantar ve bakteri türlerinin gerçekleştirdiği ve sonucunda etil alkol ve karbondioksit oluşumu gözlenen fermantasyon çeşidi. (hsol)

Etilen: Meyvelerin olgunlaşma sürecini hızlandıran bitkisel hormon. (bit)

ETS: Elektron taşıma sistemi. (hsol)

 

FAD: Krebs döngüsünde hidrojen bağlanması sonucu indirgenen molekül. (hsol)

FADH2: Krebs döngüsünde oluşan molekül. (hsol)

Fagositoz: Zar porlarından geçemeyecek kadar büyük katı maddelerin yalancı ayak oluşturularak hücre içine alınması. (alver)

Fallopi tüpü: Döllenmenin gerçekleştiği, ovaryum ile döl yatağı arası bağlantıyı kuran kanal. (üre)

Familya: Aile. Cins ile takım arasında konumlanmış taksonomik sınıflandırma birimi. (sın)

Farenjit: Yutak bölgesinde meydana gelen rahatsızlık. (sind)

Farinks: Yutak. (sind)

Farklılaşma: Embriyonik gelişimin gastrulasyon aşamasından sonra görülen hücresel değişimler. (üre)

Fauna: Hayvansal canlı topluluğu. (eko)

Fenilketonüri: Otozomal çekinik bir gen ile kalıtılan metabolik hastalık. (kal)

Fenotip: Karakteri oluşturan genlerin dışa yansımış biçimi. (kal)

Fermantasyon: Oksijen kullanılmayan ve ETS basamağı olmayan hücresel solunum şekli. (hsol)

Fertilizasyon: Döllenme. (hsol)

Fertilizin: Yumurta hücresinin, spermi üzerine çekmesini sağlayan kimyasal. (üre)

Fetal alkol sendromu: Gebelik döneminde alkol kullanımı sonucunda ortaya çıkan fetüs anomaliliği. (üre)

Fetüs: Hamileliğin ikinci ayından doğuma kadar görülen gelişim aşaması. (üre)

Fetüs dönemi: Embriyonik aşama sonrası gelişim dönemi. (üre)

Fibrin: Fibrinojen molekülünün özel koşullarda dönüştüğü ağsı yapı. (dol)

Fibrinojen: Kan dokunun damar dışında pıhtılaşmasında etkili olan öncül protein. (dol)

Fibroblast: Bağ dokuyu oluşturan hücreler. (isk)

Fibröz kıkırdak: Hücreleri düzenli dağılım gösteren kıkırdak çeşidi. (isk)

Fiksasyon: Atmosferde bulunan gazların özel yöntemlerle toprağa geçirilmesi. (eko)

Fil hastalığı: Bacak lenf damarlarındaki tıkanıklıklara bağlı olarak ortaya çıkan hastalık. (dol)

Filial kuşak: Parental (ebeveyn) kuşaktan oluşan nesil. (kal)

Filogenetik sınıflandırma: Kalıtsal özellikler ve köken dikkate alınarak yapılan sınıflandırma. (sın)

Fitoplankton: Fotosentez yapabilen plankton türü. (sın)

Fiziksel sindirim: Besinlerin kimyasal değişime uğramadan mekanik olarak parçalanması. (sind)

Fizyoloji: Organ veya sistemlerin işleyişini inceleyen biyoloji alt bilimi.

Flament: Çiçekteki erkek organın sap bölümü. (bit)

Floem: Damarlı bitkilerde organik maddelerin iki yönlü olarak taşındığı kanalllar. (bit)

Floem öz suyu: Floem kanallarında taşınan sıvı. (bit)

Flora: Mantar, bitki veya bakterilerin bulunabildiği yaşam ortamı. (eko)

Folik asit: Yeşil sebzelerde bulunan B vitamini çeşidi. (bes)

Folikül: Yumurta hücresi oluşumunu sağlayan yapı. (üre)

Folikül evresi: Menstrüal döngünün ilk 14 günlük bölümü. (üre)

Fosfodiester bağı: Nükleik asitleri oluşturan nükleotitleri alt alta birleştiren bağ. (nük)

Fosfogilseraldehit: PGAL. Fotosentezin ışıktan bağımsız tepkimelerinde oluşan organik ara ürün. (hsol)

Fosfolipit: Hücre zarı yapısında bulunan lipit çeşidi. (bes)

Fosforilasyon: ATP üretimi ile sonuçlanan biyokimyasal tepkimeler. (ene)

Fotofosforilasyon: Işık enerjisi yardımı ile ATP üretimi. (fot)

Fotoliz: Su molekülünün, fotosentezin ışığa bağımlı tepkimelerinde, ışık enerjisi etkisi ile ayrıştırılması. (fot)

Foton: Işığın enerjiye sahip olmasını sağlayan parçacığı. (fot)

Fotonasti: Bitkilerin ışık varlığında veya yokluğunda verdiği tepki. (bit)

Fotoototrof: Işık enerjisini kullanarak kendi besinini üretebilen canlılar. (eko)

Fotoperiyodizm: Gece uzunluğuna bağlı olarak bitkilerin gösterdiği gelişim. (bit)

Fotoperiyot: Bitkilerin gelişim gösterdiği zaman aralığı. (bit)

Fotoreseptör: Işığa duyarlı almaç. (duy)

Fotosentez: Işığın özel tepkimelerde kullanılması sonucunda organik besin üretilmesi. (fot)

Fototropizma: Bitkilerin yaprak, dal veya gövdesinin ışığa verdiği tepki. (bit)

Frengi: Cinsel yolla bulaşan bakteriyel bir hastalık. (üre)

Fruktoz: Bitkisel kaynaklı ve heksoz yapılı monosakkarit. (bes)

FSH: Folikül uyarıcı hormon. (end)

 

G0 kontrol noktası: G1 evresinden sonra S evresinin başlamasını engelleyen kontrol noktası. (mit, may)

G1 kontrol noktası: Hücrenin bölünme olgunluğuna ulaştığını onaylayan kontrol noktası. (mit, may)

G2 kontrol noktası: DNA’nın hatasız bir şekilde eşlendiğinin onaylandığı kontrol noktası. (mit, may)

Galaktoz: Daha çok hayvansal kaynaklı olan heksoz (6 karbonlu) yapılı monosakkarit. (bes)

Gamet: Üreme hücresi. (üre)

Gametogenez: Üreme hücresi oluşumu ile sonuçlanan hücre bölünmeleri. (üre)

Gangliyon: Bir araya gelmiş sinir hücresi kümesi. (sin)

Gastrin: Mideyi enzim ve HCl salgılaması için uyaran hormon. (sind)

Gastrit: Mide duvarında meydana gelen tahrişler sonucu ortaya çıkan hastalık. (sind)

Gastrula: Gastrulasyon sonucu oluşan embriyonik yapı. (üre)

GDO: Genetiği değiştirilmiş organizma. (biy)

Gece körlüğü: A vitamini eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkan görme zorluğu. (bes)

Gen: Bir karakterin ortaya çıkmasından sorumlu DNA bölgesi. (kal)

Gen aktarımı: Üreme faaliyeti sonucu genlerin yeni nesillere aktarılması. (kal)

Gen bankası: Canlıların sahip olduğu genlerin özel koşullar altında saklanması. (biy)

Gen klonlama: Bir genin kopyasının oluşturulması. (biy)

Gen terapisi: Embriyonik dönemde gen bozukluklarının düzeltilmesi. (biy)

Generatif çekirdek:  Yumurtayı dölleme kapasitesine sahip polen çekirdeği. (bit)

Genetiği değiştirilmiş organizma: GDO. (biy)

Genetik danışmanlık: Genetik hastalıklar hakkında bilgi alma. (biy)

Genetik kod: DNA’nın protein sentezine şifre veren bölgesi. (pro)

Genetik materyal: Genotip. Genetik materyalin tümü. (kal)

Genetik mühendisliği: Genler üzerinde çalışmalar yapan bilim insanı. (biy)

Genetik şifre: Genetik kod. DNA üzerindeki genetik bilgi. (pro)

Genital bölge: Üreme organı bölgesi. (üre)

Geniz: Ağız ile yutak arası bölge. (sol)

Genom: DNA üzerinde bulunan genlerin tamamı. (kal)

Genom projesi: İnsan genomunu ortaya çıkarmak için gerçekleştirilen çalışmalar. (biy)

Genotip: Genom. Canlının sahip olduğu genlerin tümü. (kal)

Geotropizma: Yer çekimi etkisine bitkilerin verdiği tepki. (bit)

Gerçek: Bilimsel yöntem uygulamaları sonucu ortaya çıkarılan ve herkesçe kabul edilen sonuç. (bil)

Geri bildirim: Geri besleme, feed-back. Biyokimyasal bir etkenin dengeye kavuşturulması. (end)

Geri emilim: Glomerulustan nefrona geçen maddelerin tekrar kana geçirilmesi. (üri)

Getirici atardamar: Glomerulusa kan getiren kılcal damar. (üri)

Gevşek mutualizm: Zorunlu olamayan karşılıklı faydalanma. (kom)

Gevşeme evresi: Kasa gelen uyarının kesilmesi sonrası kasta görülen durum. (kas)

Gırtlak: Larinks. Yutak ile yemek borusu arasındaki solunum sistemi organı. (sol)

Gırtlak kapağı: Epiglottis. Yutulan gıdaların soluk borusuna kaçmasını önleyen kapakçık. (sol)

Giberellin: Bitkilerin boyuna büyümesi üzerinde etkili olan hormon. (bit)

Gizli evre: Çizgili kasın uyarı almasından kasılmaya başlamasına kadar geçen süre. (kas)

Glikojen: Hayvan ve mantar hücrelerinin depo polisakkariti. (bes)

Glikoliz: Tüm hücresel solunum biçimlerinin ilk basamağı. (hsol)

Glikoprotein: Glikoz ve protein birleşiminden oluşan hücre zarı oluşumu. (hüc)

Glikoz: Tüm canlılarda rastlanabilen heksoz (6 karbonlu) yapılı temel monosakkarit. (bes)

Glikozit bağı: İki monosakkarit arasında olaşan bağ. (bes)

Gliserol: Lipitlerin oluşumunda etkili bir yağ monomeri. (bes)

Globülin: Kan plazmasında bulunan ve kanın osmotik basıncı üzerinde etkili olan protein. (dol)

Glokom: Göze gelen sıvıların birikmesi sonucu oluşan göz tansiyonu. (duy)

Glomerulus: Bowman kapsülü ile birlikte malpighi cisimciğini meydana getiren kılcal damar yumağı. (üri)

Glossit: Göz ve ağızda görülen iltihaplanma. (duy)

Glukagon: Karaciğerdeki glikoz molekülünü kana veren, böbrek üstü bezleri öz bölgesi hormonu. (end)

Golgi aygıtı: Hücrelerde salgılama görevini gören tek zarlı organel. (hüc)

Gonad: Üreme organı. (üre)

Gonore: Bel soğukluğu. Cinsel yolla geçen bakteriyel hastalık.(üre)

Gonozom: Gelişmiş canlılarda eşeysel karakterlerin belirlenmesinde etkili olan kromozomlar. (kal)

Göbek kordonu: Fetüs ile plasenta arasındaki bağlantıyı kuran yapı. (üre)

Göğüs kanalı: Lenf sisteminde, peke sarnıcı ile sol köprücük kemiği altı toplardamarı arası bağlantı. (dol)

Görünür ışık: Mor ve kırmızı ışık dalga boyları ve  arasında kalan ışık aralığı. (fot)

Götürücü atardamar: Glomerulustan bowman kapsülüne geçiş yapmayan kan içeriğini taşıyan kılcal damar. (üri)

Göz akı: Sklera. Gözün dış kısmını oluşturan tabaka. (duy)

Göz bebeği: İris kaslarının ortasındaki boşluk. (duy)

Göz merceği: İris ile camsı cisim arasında bulunan, ışığı retinada toplayan ince kenarlı mercek. (duy)

Göz uyumu: Bakılan cismin uzaklığına bağlı olarak göz merceği ve bebeğinin verdiği tepki. (duy)

Gözlem: Bilimsel yöntem basamaklarından, veri toplamak için yapılan faaliyet. (bil)

Gözyaşı: Gözyaşı bezlerinden salgılanan ve göze kayganlık veren sıvı. (duy)

Grana: Kloroplast içerisindeki tilakoit zar yapısı. (fot)

Granum: Granaların üst üste dizilmesi ile oluşan yapı. (fot)

Granüllü endoplazmik retikulum: Zar sisteminde ribozom organeli bulunduran endoplazmik retikulum çeşidi. (hüc)

Gravitropizma: Yer çekimi etkisine, bitkilerin verdiği tepki. (bit)

Gri su ayak izi: Kirlenmiş suyun temizlenmesi için harcanacak su miktarını belirleyen ölçüt. (gün)

Guanin: DNA ve RNA molekülünde bulunabilen azotlu organik baz. (nük)

Gut hastalığı: Aşırı proteinli gıda tüketimi sonucu ortaya çıkan ağrılı eklem hastalığı. (isk)

Gutasyon: Damlama. Bitkilerin suyu sıvı formda atması. (bit)

Gübre: Bitki gelişimini arttırmak için toprağa ilave edilen madde. (gün)

Gübreleme: Gübreyi toprağa katmak. (gün)

 

H bandı: Sarkomerde, miyozin ve aktinin üst üste gelmeyen bölümü. (kas)

H2S: Bazı bakterilerin fotosentezde kullandığı molekül. (fot)

Habitat: Canlının yaşamını en verimli şekilde sürdürebildiği alan. (eko)

Haploit: Birer takım kromozoma sahip hücre. (mit, may)

Hastalığın geçirilmesi: Vücutta antikor oluşumasını sağlayan deneyim. (dol)

Hava kirliliği: Atmosferdeki gaz çeşidi ve oranının ideal değerleri dışına çıkması. (gün)

Havalandırma parankiması: Bazı bitkilerde gaz depolayabilen parankima çeşidi. (bit)

Havers kanalları: Kemiklerde, içerisinde kan damarı ve sinirlerin uzandığı boyuna kanallar. (isk)

Havuz hücre: Kaynak hücreden gönderilen maddelerin iletildiği hücre. (bit)

Havuzcuk: Pelvis. Nefronlarda oluşan süzüntünün geçici olarak tutulduğu bölüm. (üri)

Hayat ağacı: Beyincik. (sin)

Hayat düğümü: Omurilik soğanı.(sin)

Hayatta kalma eğrisi: Türlerin hangi yaş aralığında hangi oranlarda hayatta kaldığını gösteren grafik. (pop)

Hayvan: En gelişmiş canlıları kapsayan alem. (sın)

Hedef organ: Kana verilen hormonun etki edeceği organ. (end)

Heksoz: Altı karbonlu karbonhidrat molekülü. (bes)

Helikaz: DNA’nın sarmal formunu düz bir yapı haline dönüştüren enzim. (nük)

Hemodiyaliz: Kandaki üreyi süzmek için kullanılan yöntem. (üri)

Hemofili: X kromozomuna bağlı olarak aktarılan, kanın pıhtılaşmasını engelleyen kalıtsal hastalık. (kal)

Hemoglobin: Alyuvarların oksijen ve karbondioksit taşıyabilmesini sağlayan ve kana kırmızı renk veren molekül. (sol)

Hemoliz: Aşırı su alan çepersiz hücrelerin parçalanması. (alver)

Hemoroit: Kalın bağırsağın son bölümünde görülen kılcal damar genişlemeleri. (sind)

Henle kulpu: Nefronun proksimal ve distal tüp arasında kalan bölümü. (üri)

Hepatit: Karaciğerde görülen işlev bozukluğu sonucu ortaya çıkan hastalık. (dol)

Herbisit: Bitkisel canlıları zararlılardan korumak için kullanılan zirai ilaç. (gün)

Herbivor: Otçul beslenen hayvan türleri. (eko)

Hermafrodit: Kendi kendine dölleme yapabilen canlılar. (may)

Heterokromi: Farklı renkli iris tabakası durumu. (duy)

Heterotrof: Tüketici. İhtiyaç duyduğu besini üretilmiş olarak elde eden canlılar. (eko)

Heterozigot: Karakteri oluşturan genlerden birinin baskın diğerinin çekinik olması durumu. (kal)

Hidatot: Su savakları. Bitkilerin suyu damlama yöntemi ile attığı gözenekler. (bit)

Hidra: Sölenter sınıfında bulunan ve suda yaşayan canlı türü. (sın)

Hidrofilik: Bir molekülün suya ilgi duyan bölümü. (bes)

Hidrofobik: Bir molekülün suya ilgi duymayan bölümü. (bes)

Hidrojen bağı: İki organik baz arasında oluşan bağ. (nük)

Hidrojen peroksit: H2O2. Karaciğerde su ve oksijene dönüştürülen molekül. (sind)

Hidrokarbon: Karbon ve hidrojenden oluşan organik molekül.

Hidroksil: Bir amoniasitin asidik karakter gösteren bölümü. (bes)

Hidroliz: Sindirim. (bes)

Hidrotropizma: Bitkinin su kaynağına verdiği tepki. (bit)

Hif: Mantarlarda, yapısında spor bulunduran ipliksi yapılar. (sın)

Hill reaksiyonu: Fotosentezin ışıktan bağımsız tepkimeleri. (fot)

Hiperglisemi: Kan şekerinin yüksek seviyede olması. (dol)

Hipermetropi: Yakındaki cismin net görülememesi. (duy)

Hipertansiyon: Kan damarı duvarına uygulanan basıncın ideal değerlerden fazla olması. (dol)

Hipertonik ortam: Hücrenin bulunduğu ortam yoğunluğunun hücreden daha fazla olması. (alver)

Hipofiz: Ara beyinde bulunan hormonal bez. (end)

Hipoglisemi: Kan şekerinin düşük seviyede olması . (dol)

Hipokampüs: Davranışların kontrolünde görev alan beyin merkezi. (sin)

Hipotalamus: Ara beyinde, metabolizmanın düzenlenmesinde görev alan merkez. (sin)

Hipotez: Bir probleme geçici çözüm getiren önerme. (bil)

Hipotonik ortam: Hücrenin bulunduğu ortam yoğunluğunun hücreden daha az olması. (alver)

His demeti: Kalp karıncık duvarında, kalbin düzenli çalışmasında görev alan sinirsel yapı. (dol)

Histamin: Nöronlar arası uyartı iletiminde etkili olan madde. (dol)

Histon: DNA’nın kısalıp kalınlaşarak kromozoma dönüşmesini sağlayan protein. (nük)

Hiyalin kıkırdak: Sonrasında kemiğe dönüşen kıkırdak çeşidi. (isk)

Holoenzim: Bileşik enzim. Apoenzim ve koenzim /  kofaktör birleşimi sonucu oluşan enzim. (bes)

Holozoik canlı: Besinini büyük parçalar halinde alan hayvansal canlılar. (eko)

Homeostazi: Canlının koruması gereken kararlı iç denge. (ort)

Homojen: Çözünen maddenin çözücü içerisinde eşit olarak dağılması.

Homolog organ: Embriyonik kökeni aynı olan organlar. (sın)

Homozigot: Karakteri oluşturan genlerden birinin baskın diğerinin çekinik olması. (kal)

Horizon: Toprak tabakaları. (gün)

Hormon: Hedef organa kan yolu ile iletilen düzenleyici organik molekül. (end)

Human papilloma virüs: HPV. Cinsel yolla bulaşan virütik hastalık. (üre)

Humoral bağışıklık: Antikorların aktif olarak rol aldığı sıvısal bağışıklık. (dol)

Hurler sendromu: Gelişim bozukluğuna sebep olan bir tür kalıtsal hastalık. (kal)

Hücre: Canlıyı meydana getiren, organize olmuş en küçük yapı birimi. (hüc)

Hücre döngüsü: Bölünme sonucu oluşan bir hücrenin tekrar bölünme evresine girmesi arasındaki süreç. (mit, may)

Hücresel bağışıklık: T lenfosit hücrelerinin etkin olduğu bağışıklık çeşidi. (dol)

Hücresel solunum: Enerji üretimi amacı ile gerçekleştirilen hücre içi tepkimeler zinciri. (hsol)

 

I bandı: Sarkomerde, Z çizgisi ile miyozin arasındaki bölüm. (kas)

Irganım: Nasti. Bitkilerin çeşitli uyarılara karşı, uyarının yönüne bağlı olmaksızın verdiği tepki. (bit)

Işığa bağımlı reaksiyonlar: Işık etkisi ile ATP üretilen fotosentetik tepkimeler. (fot)

Işık dalga boyu: Işık fotonlarının belli bir aralıkta hareket etmesi. (fot)

Işıktan bağımsız reaksiyonlar: Fotosentezde sonucunda organik besin üretilen tepkimeler. (fot)

 

İç döllenme: Sperm hücresinin yumurta hücresini dişi bireyin üreme sisteminde döllemesi. (üre)

İç kambiyum: Çok yıllık odunsu bitkilerin gövde iç kısımlarındaki kambiyum çeşidi. (bit)

İç kulak: Yapısında salyangoz ve yarım daire kanalları bulunan kulak bölümü. (duy)

İç solunum: Solunum gazlarının dolaşım sıvısı vasıtası ile hücrelere iletilmesi faaliyeti. (sol)

İçyağı: Memeli hayvanların vücut içerisinde bulunan yağ. (bes)

İçe göç: Popülasyon dışından, popülasyon içerisine alınan göç. (pop)

İdrar: Böbreklerin kanı süzmesi sonucu oluşan boşaltım sıvısı. (üri)

İdrar kanalı:  Üreter. (üri)

İdrar torbası: Mesane. İdrarın dışarı atılmadan önce biriktiği kese. (üri)

İdrar yolu enfeksiyonu: İdrar kanallarında meydana gelen iltihaplanma. (üri)

İğ iplikleri: Hücre bölünmelerinde kromozom veya kromatitleri kutuplara çeken oluşumlar. (mit, may)

İki evcikli bitki: Dioik. Yalnızca erkek veya dişi organlı çiçek bulunduran bitki türü. (bit)

İki yaşamlılar: Amphibia. Kurbağa ve semenderlerin içinde bulunduğu omurgalı sınıfı. (sın)

İkili kapakçık: Sol kulakçıktan sol karıncığa açılan ikili kapakçık. (dol)

İkili hidrojen bağı: Adenin ve timin bazları arasında oluşan çift bağ.(nük)

İkincil bağışıklık: Hastalık etkeninin vücuda ikinci kez girmesi sonucu oluşturulan bağışıklık. (dol)

İkincil oosit: Oogenezin mayoz 1 aşaması sonucu oluşan hücre. (üre)

İkincil spermatosit: Spermatogenezin mayoz 1 aşaması sonucu oluşan hücre. (üre)

İkincil tüketici: Birincil tüketicilerle beslenen canlı grubu. (eko)

İletim doku: Bitkilerde organik veya inorganik maddelerin gerekli hücre, doku ve organlara iletilmesini sağlayan kanal sistemi. (bit)

İletim parankiması: Yaprak ve soymuk borusu (floem) arası madde iletimini sağlayan parankima çeşidi. (bit)

İleum: Kıvrım bağırsak. İnce bağırsağın son bölümü. (sind)

İltihaplanma: İnflamasyon. Doku veya hücrelerin antijenik maddelere karşı verdiği tepki. (dol)

İmplantasyon: Embriyonun rahim duvarına gömülmesi. (üre)

İmpuls: Nöronların ilettiği uyartı. (sin)

İn vitro fertilizasyon: İVF. Tüp bebek. Suni döllenme. (üre)

İnaktif: Aktif olmayan. (bes)

İnce bağırsak: Mide ile kalın bağırsak arasında uzanan sindirim sistemi organı. (sind)

İnce zar: Beyni koruyan tabakalardan, yapısında bol miktarda kan damarı bulunduran zar. (sin)

İndikatör: Belirteç. pH-pOH değerine göre renk değiştiren organik yapılı moleküller. (bes)

İnhibitör: Enzimin çalışma hızını yavaşlatan veya enzimi durduran etmen. (bes)

İnorganik: Yapısında, karbon, hidrojen ve oksijen atomlarından çeşit olarak en fazla ikisini bulunduran molekül. (bes)

İnseminasyon: Aşılama. (dol)

İnsülin: Kan şekeri miktarını düşüren hormon. (end)

İnterfaz: Hücre bölünmelerinin hazırlık evresi. (mit, may)

İnterferon: Virüslere karşı etkili olan savunma etkeni. (dol)

İnternodyum: Tomurcuklar arası bölge. (bit)

İris tabakası: Göze renk veren ve göz bebeği büyüklüğünü ayarlayabilen doku. (duy)

İshal: Dışkının normalden fazla miktarda su ile atılması durumu. (sind)

İstemli refleks yayı: Uyarının beyinden geçtikten sonra tepki organına iletilmesi ile oluşan refleks yayı. (sin)

İyi huylu tümör: Oluştuğu doku veya organ dışına yayılmayan (metastaz yapmayan) tümör çeşidi. (mit)

İzomer: Kapalı formülü aynı, açık formülü farklı olan moleküller. (bes)

İzotipi yasası: Benzerlik yasası. Homozigot iki bireyin çaprazlanması sonucu devamlı aynı genetik yapılı bireyin oluşması. (kal)

İzotonik ortam: Hücre ile aynı yoğunluğa sahip ortam. (alver)

İzotop: Proton sayısı aynı, nötron sayısı farklı olan elementler.

 

J tipi büyüme: Sınırsız kaynak imkanına sahip popülasyonlarda görülen büyüme şekli. (pop)

Jejunum: İnce bağırsağın orta bölümü. (sind)

 

K vitamini: Kan pıhtılaşması üzerinde etkili olan vitamin çeşidi. (bes)

Kabızlık: Su oranı düşük dışkılama durumu. (sind)

Kabuklular: Midye, yengeç gibi türleri içine alan eklem bacaklı takımı. (sın)

Kaburga: Akciğer ve kalbi içine alan ve göğüs kafesini oluşturan kemikler. (isk)

Kalbur plağı: Floemin yalnızca kalburlu boru tabakasını bulunduran bölümü. (bit)

Kalburlu boru: Çeperlerinin tümü erimemiş, gözenekli yapılardan oluşan kanal sistemi. (bit)

Kalın bağırsak: İnce bağırsak ile anüs arasında uzanan sindirim sistemi organı. (sind)

Kalıp iplik: Protein sentezine şifre veren DNA zinciri. (pro)

Kalıp olmayan iplik: Kalıp zincirin karşısında konumlanmış tamamlayıcı zincir. (pro)

Kalıtım: Kalıtsal özelliklerin atasal bireylerden yavrulara aktarılması. (kal)

Kalıtsal refleks: Doğuştan var olan refleks çeşidi. (sin)

Kalıtsal varyasyon: Genlere bağlı olarak ortaya çıkan çeşitlilik. (kal)

Kaliptra: Köklerin en ucunda bulunan koruyucu tabaka. (bit)

Kallus: Bitkilerin kullanıldığı doku kültürü yönteminde, bitkilerden alınan dokuların belli düzeyde artması sonucu oluşan içerik. (mit)

Kalp: Kanı, vücuda veya akciğere pompalayan organ. (dol)

Kalp kası: Kalb yapısında bulunan kas çeşidi. (dol)

Kalp krizi: Kalp kaslarının yeterince oksijen alamaması sonucu ortaya çıkan kalp rahatsızlığı. (dol)

Kalsitonin: Tiroit bezinden salgılanan ve kandaki kalsiyumu kemiklere gönderen hormon. (end)

Kalsiyum fosfat: Kemik yapısında bulunan mineral. (isk)

Kalsiyum oksalat: Böbrek taşının bileşeni. (üri)

Kalvin döngüsü: Fotosentezin ışıktan bağımsız tepkimeleri. (fot)

Kambiyum: Gelişmiş bitkilerin gövdelerinde bulunan yaş halkaları. (bit)

Kan: Oksijen, karbondioksit ve çeşitli besin monomerlerini vücudun gerekli bölgelerine taşıyan dolaşım sıvısı. (dol)

Kan basıncı: Karıncık kasılması sonucu oluşan enerjinin damar duvarına yaptığı baskı. (dol)

Kan dolaşımı: Kalpten çıkan kanın organlara iletildikten sonra kalbe geri gelmesi. (dol)

Kan grupları: Alyuvar üzerindeki bazı proteinler dikkate alınarak yapılan kan sınıflandırması. (kal)

Kan kanseri: Lösemi. Kontrolsüz akyuvar artışı ile ortaya çıkan hastalık. (dol)

Kan pıhtılaşması: Damar dışına çıkan kanın çeşitli faktörlerin etkisi ile dönüşüme uğraması. (dol)

Kan pulcukları: Trombosit. Kanın pıhtılaşmasında etkili olan kan hücreleri. (dol)

Kanal proteinleri: Hücre zarı yapısında bulunan ve madde iletiminde etkili olan proteinler. (hüc)

Kangren: Doku veya organların atardamarlar tarafından yeterince beslenememesi sonucu ortaya çıkan rahatsızlık. (dol)

Kanser: Hücrenin kontrolsüz bir biçimde bölünmesi ile başlayan ve ölümcül sonuçlara sebebiyet verebilen hastalık. (mit)

Kansızlık: Alyuvarın sayıca yetersiz olması. (dol)

Kalp kapakçıkları: Kalp odacıklarını birbirinden ayıran ve kan akışının tek yönlü olmasını sağlayan yapılar. (dol)

Kapalı kan dolaşımı: Kanın damar dışına çıkmadığı dolaşım çeşidi. (dol)

Kapalı tohumlu: Tohumları, meyve gibi yapılar tarafından korunan gelişmiş bitki türleri. (bit)

Kapı toplardamarı: İnce bağırsaktan kan kılcallarına geçiş yapan besin içeriğini karaciğere ileten damar. (sind)

Kapiler damar: Kılcal damar. (dol)

Karaciğer: Göğüs boşluğu ve karın bölgesi arasında konumlanmış organ. (sind)

Karaciğer atardamarı: Karaciğere, alt ana atardamardan ayrılan ve oksijence zengin kan taşıyan damar. (dol)

Karaciğer üstü toplardamar: Karaciğerden çıkan ve alt ana toplar damar ile birleşen damar. (sind)

Karakter: Genler tarafından kontrol edilen özellikler bütünü. (kal)

Karboksil grubu: COOH. Aminoasitlerin asidik karakter gösteren yan grubu. (bes)

Karboksipeptidaz: Protein sindiriminde etkili olan enzim çeşidi. (sind)

Karbomino hemoglobin: HbCO2. Karbondioksit molekülü ile birleşmiş hemoglobin. (sol)

Karbon ayak izi: İnsanın bir yıllık zaman diliminde doğaya bıraktığı karbondioksit miktarı. (gün)

Karbon döngüsü: Karbon atomunun veya karbon atomu bulunduran bileşiklerin doğadaki sirkülasyonu. (eko)

Karbonhidrat: Canlıların temel organik bileşenlerinden birisi. (bes)

Karbonhidraz: Polisakkaritleri sindiren enzim. (sind)

Karbonik anhidraz: Kandaki CO2 ve H2O moleküllerinin birleşmesini ve ayrışmasını sağlayabilen tersinir özellikli enzim. (sol)

Karbonik asit: H2CO3. CO2 ve H2O moleküllerinin karbonik anhidraz enzimi etkisi ile birleşmesi sonucu oluşan molekül. (sol)

Karbonmonoksit: CO. Hemoglobine ilgisi oksijenden daha çok olan zehirleyici gaz. (sol)

Kardeş kromatit: Kromozomu oluşturan ve aynı gen çeşidi ve dizilimine sahip nükleoprotein yapılar. (mit, may)

Kardia: Yemek borusunun mideye giriş yaptığı bölüm. (dol)

Karıncık: Kalbin alt bölümünde, kanı vücuda veya akciğere gönderen odacıklar. (dol)

Karnivor: Etçil beslenen canlı grubu. (eko)

Karoten: Turuncu renk verme özelliğine sahip karotenoit türü. (hüc)

Karotenoit: Sarı, turuncu ve kırmızı renk pigmentine sahip kromoplast grubu. (hüc)

Karyokinez: Çekirdek bölünmesi. (mit, may)

Karyotip: Kromozomların çiftler halinde büyükten küçüğe dizilmesi. (kal)

Kas: İstemli veya istemsiz kasılarak vücudun hareket etmesi veya organların çalışması üzerinde etkili olan doku. (kas)

Kas esnekliği: Kasların vücudu hareket ettirebilme yeteneği. (kas)

Kas kirişleri: İskelet kaslarının kemikler ile bağlantı kurduğu bağ doku oluşumları. (kas)

Kas tonusu: Kasın en düşük seviyede kasılı olması durumu. (kas)

Kasılma evresi: Kasın uyarıyı almasından sonra kasılmaya başladığı evre. (kas)

Kaspari şeridi: Ksileme ulaşan suyun geri dönmesini önleyen hücre tabakası. (bit)

Katabolizma: Yadımlama, yıkım. Parçalama ile sonuçlanan biyokimyasal tepkimeler. (ort)

Katalaz: Karaciğer hücrelerinde, hidrojen peroksiti su ve oksijene ayrıştıran enzim. (sind)

Katarakt: Göz merceği saydamlığının azalması sonucu oluşan görme bozukluğu. (duy)

Kayan iplikler modeli: Aldous HUXLEY’in ortaya attığı kas kasılması teorisi. (kas)

Kaynak hücre: Soymuk (floem) borularında taşınan madde içeriğini havuz hücrelere gönderen hücreler. (bit)

Kazanılmış bağışıklık: Doğuştan elde edilmiş bağışıklık. (dol)

Kazanılmış refleks: Doğuştan elde edilmiş refleks. (sin)

Kazık kök: Çok yıllık odunsu bitkilerin kök yapısı. (bit)

Kemik: Vücuda desteklik veren ve vücuda hareket yeteneği kazandıran iskelet sistemi organları. (isk)

Kemik zarı: Periost. Kemiği koruyan ve kemiğin enine büyümesini sağlayan tabaka. (isk)

Kemiosmotik görüş: Hidrojen iyonlarının organel içerisindeki zarlardan geçişi ve sonuçlarını açıklayan görüş. (hsol)

Kemoototrof: Kemosentetik tepkimeleri gerçekleştirerek kendi besinini üretebilen canlılar. (eko)

Kemoreseptör: Kimyasal uyarıları algılayabilen almaçlar. (duy)

Kemosentez: İnorganik moleküllerin oksitlenmesi sonucu açığa çıkan enerjinin organik besin üretiminde kullanılması. (fot)

Kemoterapi: Çeşitli ilaçlar kullanılarak uygulanan kanser tedavisi yöntemi. (mit)

Kemotropizma: Kimyasal uyaranlara karşı bitkilerin verdiği tepki. (bit)

Kendi kendine tozlaşma: Polenin, oluştuğu çiçekteki dişicik tepesine konması. (bit)

Kendileştirme: Aynı genetik yapıya sahip iki bireyin aralarında çaprazlanması. (kal)

Kesecik: Kulağın denge merkezinde, içerisinde otolit taşları bulunan bölümü. (duy)

Kıkırdak doku: Omurgalılarda rastlanan destek doku elemanı. (isk)

Kıkırdak halkalar: Soluk borusu duvarında bulunan ve hava iletiminin kesintiye uğramamasını sağlayan kıkırdak yapılar. (sol)

Kıl: Alt deriden (dermis) köken alan, memelilere özgü oluşum. (sın)

Kılcal damar: Atar ve toplar damar arasında bulunan, görevi kan ve dokular arası madde alış verişi yapmak olan damar çeşidi. (dol)

Kırmızı kemik iliği: Tüm kemik çeşitlerinde bulunan ve özellikle alyuvar üretiminde görev alan kemik bölümü. (isk)

Kısa gün bitkileri: Gece uzunluğu gündüz uzunluğundan fazla olan durumlarda çiçek açan bitki türleri. (bit)

Kısa kemik: El, ayak tarak kemiklerinde görülen kemik çeşidi. (isk)

Kısırlık:  Dölleme yeteneğine sahip olmayan canlı. (üre)

Kısmi renk körlüğü: Kırmızı ve yeşil renk ayrımı yapılamayan ve X kromozomunda çekinik olarak taşınan kalıtsal hastalık. (kal)

Kış uykusu: Bitkilerin zor kış koşullarından etkilenmemek için hormonal etkilerle girdiği döngü. (sın)

Kıvrım bağırsak: İleum. İnce bağırsağın son bölümü. (sind)

Kilus: İnce bağırsak ortamında bulunan, kısmen sindirilmiş besin içeriği. (sind)

Kimerizm: Ayrı yumurta ikizi. (üre)

Kimotripsin: Kimotripsinojenin aktif hale gelmesi ile oluşan, protein sindiriminde etkili enzim. (sind)

Kimotripsinojen: Protein sindiriminde etkili olan kimotripsin enziminin pasif formu. (sind)

Kimus: Mide ortamında bulunan yarı sindirilmiş besin içeriği. (sind)

Kimyasal sindirim: Besinlerin enzim etkisi ile kimyasal dönüşüme uğradığı sindirim şekli. (sind)

Kinetik enerji: Hareketten kaynak alan enerji çeşidi.

Kinetokor: İğ ipliklerinin kromozomlara tutunduğu bölge. (mit, may)

Kistik fibrozis: Dış salgı bezlerinde rastlanan kalıtsal bir hastalık. (kal)

Kitapsı akciğer: Bazı eklem bacaklılarda rastlanan solunum organı. (sın)

Kitin: Azotlu polisakkarit. (bes)

Kiyazma: Krossing over sırasında, kardeş olmayan kromatitlerin birbirine temas ettiği bölgeler. (may)

Klimaks: Komünitenin dengeye ulaşması. (kom)

Klimatoloji: İklim bilimi. (kom)

Klon: Kopyalama yöntemi ile oluşturulmuş canlı. (biy)

Klonlama: Canlı kopyalama yöntemi. (biy)

Klorofil: Fotosentez için gerekli olan ışığı soğurabilen yeşil renkli pigment. (fot)

Kloroplast: Fotosentez yapabilen ökaryotik canlılarda fotosentezin gerçekleştiği organel. (hüc)

KOAH: Kronik obstrüktif akciğer hastalığı. Soluk alma ve vermede güçlük çekilen hastalık. (sol)

Kodon: mRNA yapısında bulunan üç nükleotitlik şifre. (pro)

Koenzim: Bileşik enzimlerin organik yapıda olan yardımcı grubu. (bes)

Kofaktör: Bileşik enzimlerin inorganik yapıda olan yardımcı grubu. (bes)

Koful:  Çeşitli görevler alabilen zarlı organel. (hüc)

Kohezyon gerilim teorisi: Ksilemdeki suyun kesintisiz olarak taşınmasını açıklayan teori. (bit)

Kohezyon kuvveti: Su moleküllerinin birbirlerini çekmesi sonucu oluşan kuvvet. (bit)

Kohlear kanal: Kulakta bulunan salyangoz (kohlea) içerisinde sonu korti ile biten sıvı dolu kanal. (duy)

Koku çomakçıkları: Burun koku soğancığında bulunan ve kokuya hassas almaçlar içeren yapı. (duy)

Kolaylaştırılmış difüzyon: Zar kanal proteinleri yardımı ile gerçekleştirilen difüzyon. (alver)

Kolaylaştırma: Nöronlar arası uyartı iletiminin çeşitli unsurlarla daha kolay olmasının sağlanması. (sin)

Koleoptil: Açılmamış yaprağı saran tabaka. (bit)

Kolesistokinin: İnce bağırsaktan salgılanan bir tür hormon. (sind)

Kolesterol: Hücre zarı yapısında bulunan bir lipit çeşidi. (bes)

Kolit: İnce bağırsak iltihaplanması. (sind)

Kollajen lif: Bağ dokusu lifleri. (isk)

Kollenkima: Bitki yapısında bulunan temel doku çeşidi. (bit)

Kollajen: İskelet sistemi elemanlarını oluşturan yapı. (isk)

Koloni: Ökaryot yapılı bazı tek hücreli türlerinin bir araya gelerek oluşturdukları organizma. (sın)

Kommensalizm: Bir tarafın yarar sağladığı, diğer tarafın bu durumdan olumlu veya olumsuz ekilenmediği birliktelik. (kom)

Komşu hücre: Stomayı oluşturan bekçi hücrelerini saran epidermis hücreleri. (bit)

Komünite: Bir yaşama alanındaki tüm canlıları temsil eden kavram. (kom)

Konak: Parazit canlının zarar verdiği organizma. (kom)

Konakçı: Parazit. Konak canlıya zarar veren organizma. (kom)

Kondrin: Kıkırdak hücreleri arasındaki boşluğu dolduran yapı. (isk)

Kondrosit: Kıkırdak hücresi. (isk)

Koni hücreleri: Göz ağ tabakasında bulunan ve özellikle sarı nokta ve etrafında yoğunlaşmış, renkli görmeyi sağlayan hücreler. (duy)

Konjugasyon: Tek hücreli iki canlının yan yana gelerek aralarında gen alış verişi yapması. (may)

Kontraktil koful: Tatlısu tek hücrelilerinde, hücreye giren fazla suyu atan koful çeşidi. (hüc)

Kontrol çaprazlaması: Dominant fenotipe sahip bireyin homozigot veya heterozigot olduğunu ortaya çıkarmak için resesif fenotipli birey ile çaprazlanması. (kal)

Kontrol grubu: Deneysel çalışmalarda kullanılan, verileri sabit olan grup. (bil)

Kontrol noktaları: Hücre bölünmelerinde meydana gelebilecek hataların kontrol edildiği bölümler. (mit, may)

Kontrollü deney: Bağımlı ve bağımsız değişken kullanılan deney. (bil)

Kordata: Omurgalılar. Kıkırdak veya kemik yapılı iskelete sahip canlılar. (sın)

Kordosentez: Fetüs göbek bağından alınan örnek ile genetik bozukluğun tespit edilmeye çalışılması. (üre)

Kornea: Gözün ön kısmında bulunan saydam tabaka. (duy)

Koroner damar: Kalp kaslarını kan ile besleyen damarlar. (dol)

Korpus luteum: Folikülde oluşan yumurtanın atılması sonucu geriye kalan sarı madde. (üre)

Korpus luteum evresi: Menstrüal döngünün son 14 günlük evresi. (üre)

Korteks: Kabuk. (üri)

Korti organı: Kohlear kanalın son kısmında bulunan ve duyma sinirleri ile temas kuran merkez. (duy)

Kortizol: Böbrek üstü bezleri kabuk bölgesinden salgılanan, vücudun organik madde dengesi üzerinde etkili olan hormon. (end)

Korun tabakası: Üst derinin canlı olmayan hücrelerden oluşan bölümü. (duy)

Koruyucu doku: Bitkilerin dıştan görebileceği zararlara karşı bitkiyi koruyan tabaka. (bit)

Koruyucu yaprak: Bitkilerde oluşacak tomurcukları koruyan yapılar. (bit)

Koryon villus biyopsisi: Plasentadan doku örneği alma yöntemi. (üre)

Koryon zarı: Memelilerde plasenta oluşumunda görev alan zar. (üre)

Kovucuk: Lentisel. Bitki gövde ve dallarında bulunan ve gaz alış verişinde görev alan gözenekler. (bit)

Kök: Bitkilerin topraktan su ve mineral almasını sağlayan yapılar. (bit)

Kök basıncı:  Bitkilerde suyun yukarıya taşınmasında etkili olan basınç. (bit)

Kök hücre: Aktif olmayan genleri kullanılarak yeni hücre, doku ve organ üretilebilen hücre tipi. (biy)

Kök sistemi: Bitkinin toprak altı bölümü. (bit)

Köpek dişi: Besinlerin koparılması ve parçalanmasında etkili olan dişler. (sin)

Kör bağırsak: İnce bağırsağın kalın bağırsak ile birleştiği bölgeye yakın ve apandisin konumlandığı bölge. (sind)

Kör nokta: Göz ağ tabakasında ışığa hassas almaçların olmadığı bölge. (duy)

Köşe kollenkiması: Yaprak ve dalların gövde ile birleştiği bölgelerde bulunan kollenkima çeşidi. (bit)

Kötü huylu tümör: Metastaz (yayılma) yapma kapasitesi olan kanserli doku. (mit)

Kramp: Kasların istemsiz bir biçimde kasılması. (kas)

Krause cisimciği: Derinin soğuğu algılamasını sağlayan reseptör çeşidi. (duy)

Kreatin fosfat:  Çizgili kaslarda ATP üretiminde etkili olan molekül. (kas)

Krebs döngüsü: Oksijenli solunumun mitokondri matriksinde gerçekleşen basamağı. (hsol)

Kretenizm: Tiroksin yetersizliğinden kaynaklanan hastalık. (end)

Krista: Mitokondri iç zarının içe doğru uzanan kıvrımları. (hsol)

Kritik gece uzunluğu: Kısa gün bitkilerinin çiçek açabilmesi için gerekli olan karanlık ortam süresi. (hsol)

Kritik gün uzunluğu: Uzun gün bitkilerinin çiçek açabilmesi için maruz kalması gereken minimum ışıklı süre. (bit)

Kromatin iplik: DNA molekülünün kısalıp kalınlaşmamış formu. (mit, may)

Kromoplast: Bitkilere sarı, turuncu veya kırmızı renk verebilen pigment bulunduran organel. (hüc)

Kromozom: DNA’nın kısalıp kalınlaşması sonucu oluşan nükleoprotein yapı. (mit, may)

Krossing over: Kardeş olmayan kromatitler arası gen değişimi . (may)

Ksantofil: Bitkilere sarı renk veren pigment. (hüc)

Ksilem: Odun borusu. Damarlı bitkilerde su ve mineralin iletimini sağlayan kanal sistemi. (bit)

Kuduz: Merkezi sinir sistemi tahribatına neden olan virütik hastalık. (sin)

Kulak: Ses titreşimine hassas almaçlara sahip duyma organı. (duy)

Kulak kıllılığı: Erkeklere özgü, Y kromzomundan kalıtılan anomalilik. (kal)

Kulakçık: Kalbin üst kısmında bulunan bir çift odacık. (dol)

Kuluçka: Özellikle kuşlara ait yumurtalardan yavru çıkması için geçirilmesi gereken süreç. (sın)

Kuş: Tüy yapılarına sahip omurgalı sınıfı. (sın)

Kutuplaşma: Polarizasyon. (sin)

Küçük alt birim: Protein sentezinde görev alan ribozomun nisbeten daha küçük olan parçası. (pro)

Küçük kan dolaşımı: Sağ karıncıktan çıkış yapan kirli kanın akciğerde temizlenerek sol kulakçığa iletilmesi. (dol)

Küçük tansiyon: Sol karıncık gevşemesi sonucu atardamar çeperinde hissedilen tersine basınç. (dol)

Küf: Bazı mantar türlerinin gıdalar üzerinde oluşturdukları yapılar. (sın)

Kükürt bakterisi: Fotosentez tepkimelerinde hidrojen kaynağı olarak H2S molekülünü kullanan üretici bakteri. (fot)

Küme meyve: Agregat meyve. (bit)

Kümeli dağılım: Popülayonda bulunan bireylerin gruplar halinde dağılım göstermesi. (pop)

Küresel ısınma: Atmosfer karbon oranının artmasına bağlı olarak dünya ortalama ısısının yükselmesi. (gün)

Küresel iklim değişikliği: Küresel ısınma ve çeşitli diğer normal olmayan değişimler sonucu yerel veya genel olarak iklim koşullarının değişmesi. (gün)

Küstüm otu: Sarsıntı durumunda yapraklarını kapatabilen bir bitki çeşidi. (bit)

Kütikula tabakası: Yaprağın üst epidermis tabakası tarafından salgılanan ve su kaybını azaltan mumsu tabaka. (bit)

Kütin: Kütikula tabakasını oluşturan mumsu madde. (bit)

Laktaz: Laktoz molekülünü sindirebilen enzim. (sind)

Laktik asit: Bazı bakteri türleri ve çizgili kaslarda, fermantasyon tepkimeleri sonucu oluşan molekül. (hsol)

Laktik asit fermantasyonu: Sonucunda laktik asit molekülü meydana gelen fermantasyon tepkimeleri. (hsol)

Laktoz: Bir glikoz ve bir galaktoz molekülünün biyokimyasal tepkimeler ile birleşmesi sonucu oluşan disakkarit çeşidi. (sind)

Lakün: Kemik hücrelerinin yerleşim gösterdiği boşluklar. (isk)

Larenjit: Gırtlak bölgesinin tahriş olması sonucu meydana gelen hastalık. (sol)

Larva: Bazı hayvansal canlı çeşitlerinin yumurtalarından oluşan erginlik dönemi öncesi form. (sın)

Lateral simetri: Yatay simetri. (sın)

Lenf: Akkan. Vücutta dolaşan renksiz sıvı. (dol)

Lenf damarı: Lenf sıvısının içerisinde dolaştığı damar. (dol)

Lenf dolaşımı: Lenf sıvısı, damarı ve düğümlerini içeren dolaşım sistemi. (dol)

Lenf düğümü: Lenf sıvısının üretildiği ve depolanabildiği yapılar. (dol)

Lenf toplardamarı: Lenf sıvısının dolaşımını sağlayan damarlar. (dol)

Lenfosit: Lenf sisteminde üretilen ve etki gösteren akyuvar çeşidi. (dol)

Lentisel: Kovucuk. Bitki gövde ve dallarında bulunan, gaz alışverişinde etkili gözenekler. (bit)

Levha kollenkiması: Odunsu bitkilerin gövdelerinde yüzey oluşturan kollenkima çeşidi. (bit)

Leydig hücreleri: Seminifer tüpçüklerde testosteron salgılayan hücreler. (end)

LH: Luteinleştirici hormon. (end)

Lignin: Bitkiye odunsu yapısını veren hücre çeperi oluşumu. (bit)

Liken: Alg ve mantarın bir arada olduğu sıkı mutualist yaşam şekli. (kom)

Likopen: Bitkilere kırmızı renk veren pigment. (hüc)

Linnaeus sınıflandırması: Taksonomi. Türden aleme sıralanmış sınıflandırma sistemi. (sın)

Lipaz: Yağların kimyasal sindiriminde etkili olan pankreas enzimi. (sind)

Lipit: Yağ. (bes)

Lipoprotein: Yağ ve protein birleşmesi sonucu oluşan molekül. (bes)

Lizozim: Tükrük ve göz yaşında bulunan, koruyucu özelliğe sahip enzim. (sind)

Lizozom: Hücre içi sindirimde görev alan tek zarlı organel. (hüc)

Logaritmik artış evresi: Popülasyonun birey sayısı değişimi sürecinde çok hızlı artış görülen aşaması. (pop)

Lokus: Kromozomlar üzerindeki gen bölgeleri. (kal)

Lökoplast: Bitkilerde madde depolama görevini yerine getiren, pigmente sahip olmayan organel. (hüc)

Lökosit: Akyuvar. (dol)

Lösemi: Akyuvar hücrelerinin normalden fazla çoğalması sonucu ortaya çıkan kanser türü. (dol)

 

M kontrol noktası: Metafazda iğ ipliklerinin tüm kromozomlara tutunup tutunmadığının kontrol edildiği nokta. (mit, may)

Madde döngüsü: Ekosistemde maddelerin devir daimi. (eko)

Makro element: Bitkilerin birincil derecede ihtiyaç duyduğu elementler. (bit)

Makrofaj: Hücreler arası ortamda bulunan, zararlı olabilecek maddeleri fagosite edebilen savunma hücresi. (dol)

Makroklima: Makroiklim. Benzer iklim şartlarına sahip kuşaklar. (eko)

Malpighi tabakası: Epidermisin (üst deri) canlı tabakası. (duy)

Malpigi cisimciği: Glomerulus ve bowman kapsülünün birlikte oluşturduğu yapı. (üri)

Malpigi piramitleri: Böbreğin öz bölgesinde bulunan piramit şekilli yapılar. (üri)

Maltaz: Maltoz molekülünü sindiren enzim. (sind)

Malthus hipotezi: Popülasyonların sabit oranda büyüdüğünü ileri süren teori. (pop)

Maltoz: İki glikoz molekülünden oluşan disakkarit. (sind)

Mantar: Fungi. Bitki ve hayvanlar arasındaki canlıları içeren alem. (sın)

Mantar doku: Epidermis veya epidermis altı tabakaların sonradan bölünme özelliği kazanması sonucu oluşan doku. (bit)

Mantar kambiyumu: Çok yıllık odunsu bitkilerin gövde ve dallarını kaplayan koruyucu tabaka. (bit)

Margarin: Doğal olmayan yöntemlerle katılaştırılmış bitkisel yağ. (bes)

Mast hücresi: Bağışıklık sisteminde görev alan hücre çeşidi. (dol)

Matriks: Mitokondri iç zarının çevrelediği sıvı ortam. (hsol)

Matriks sıvısı: Mitokondri iç zarı içerisindeki sıvı. (hsol)

Mavi su ayak izi: Bir yıl içerisinde bir kişinin harcadığı içilebilir su miktarı. (gün)

Mayalanma: Fermantasyon. (hsol)

Mayoz: Üreme hücresi oluşumunu sağlayan iki aşamalı bölünme çeşidi. (may)

Medulla: Öz bölge. (üri)

Medüz:  Tomurcuklanma yolu ile hidradan oluşan canlı formu. (sın)

Megaspor: Megaspor ana hücresinin mayoz bölünme geçirmesi sonucu oluşan haploit hücre. (bit)

Megaspor ana hücresi: Çiçek ovaryumunda bulunan diploit yapılı hücre. (bit)

Meissner cisimciği: Dokunma uyarısına hassas deri reseptörü. (duy)

Mekanoreseptör: Mekanik uyarılara karşı hassas almaçlar. (duy)

Melanin pigmenti: Deriye renk veren pigment. (duy)

Melanosit: Melanin pigmentini üreten hücreler. (duy)

Melez: Aynı karaktere ait özelliklerden aynı anda birden fazlasına sahip olmak. (kal)

Memeli: Yavrularını sütle besleyen omurgalı sınıfı. (sın)

Menenjit: Beyin ve omuriliği saran zarlardaki iltihaplanma sonucu ortaya çıkan hastalık. (sin)

Meninges: Beyin ile kafatası arasında bulunan zar oluşumları. (sin)

Menisküs yırtığı: Diz ekleminde bulunan menisküs kıkırdağının zarar görmesi. (isk)

Menopoz: Genelde ellili yaşlardan sonra dişilerin yumurta üretememesi. (üre)

Menstrual döngü: Yumurta hücresinin döllenme yeteneği kazandığı ve folikülden döllenme kanalına atıldığı süreç. (üre)

Menstrüasyon: Döllenme kanalındaki yumurtanın belirli günler arasında döllenmemesi sonucu meydana gelen bozulma süreci. (üre)

Mera: Küçük ve büyükbaş hayvanların otlayabileceği alanlar. (gün)

Mercan: Kabuklular takımının çeşitli türlerine sahip üyesi. (sın)

Meristem doku: Bitkide, bölünme yeteneğine sahip doku. (bit)

Merkel diskleri: Dokunma uyarısına hassas deri reseptörü. (duy)

Merkezi silindir: Kök merkezinde iletim demetlerinin bulunduğu bölüm. (bit)

Mesajcı RNA: DNA’dan aldığı şifreyi ribozoma ileten RNA çeşidi. (nük)

Mesane: İdrar kesesi. (üri)

Metabolik su: Yağların vücutta kullanılması sonucu açığa çıkan su. (bes)

Metabolizma: Canlıda meydana gelen yapım ve yıkım olaylarının tümü. (ort)

Metafaz: Kromozomların dizilim gösterdiği hücre bölünmesi aşaması. (mit, may)

Metafaz plağı: Kromozomların ekvatoral düzlemde dizilmesi sonucu oluşan görüntü. (mit, may)

Metamorfoz: Başkalaşım. (sın)

Metastaz: Kanser etkeninin vücutta ilk oluştuğu yerden vücudun farklı yerlerine yayılması. (mit)

Metiyonin: AUG. Protein sentezinin başlamasını sağlayan kodon. (pro)

Meyve: Kapalı tohumlu bitkilerde tohumu koruyan farklı renk ve tatta oluşan yapı. (bit)

Mezofil tabakası: Yaprağın üst ve alt epidermis tabakası arasında kalan bölümü. (bit)

Mide: Yemek borusu ve on iki parmak bağırsağı arasında kalan vücudun en büyük iç boşluğu. (sind)

Mide öz suyu: Mide duvarından salgılanan ve içeriğinde H, Cl ve pepsinojen bulunan sıvı. (sind)

Mide ülseri: Mide iç duvarında, bir tür bakterinin sebep olduğu yaralarla kendini gösteren hastalık. (sind)

Mikoriza: Bitki köklerine tutunarak bitki ile mutualist yaşayan mantarların meydana getirdiği oluşumlar. (eko)

Mikro element: Bitkilerin ikincil derecede ihtiyaç duyduğu elementler. (bit)

Mikrobiyoloji: Mikroskobik canlıların incelendiği, biyolojinin bir atl bilimi.

Mikrocisimcik: Peroksizom. (hüc)

Mikroenjeksiyon yöntemi: Özel cihazlarla spermin yumurtaya yerleştirilmesi. (üre)

Mikrofibril: Selüloz yapılı hücre duvarını oluşturan iplikçikler. (hüc)

Mikrofilament: En ince yapıya sahip hücre iskeleti çeşidi. (hüc)

Mikrohabitat: Çok küçük alanı kapsayan yaşam alanı. (eko)

Mikroklima: İklim koşullarının minimum düzeyde değişmesine bağlı olarak meydana gelen sınırlı iklimsel değişimler. (eko)

Mikroorganizma: Mikroskobik büyüklükteki canlılar.

Mikropil: Bitki sperm hücresinin embriyo kesesine giriş yaptığı açıklık. (bit)

Mikrosefali: Bir tür virüsten kaynaklanan, kafatasının fetüs döneminde yeterli düzeyde gelişememesi. (üre)

Mikrospor: Mikrospor ana hücresinin mayoz bölünme geçirmesi sonucu oluşan haploit hücre. (bit)

Mikrospor ana hücresi: Polen kesesinde, mayoz geçirdiğinde mikrospora dönüşen diploit hücre. (bit)

Mikrotübül: Tüp yapılı, en geniş çapa sahip hücre iskeleti çeşidi. (hüc)

Mikrovillus: İnce bağırsak iç yüzeyindeki villusları saran silindirik epitel tabakası. (sind)

Miksodema: Kortizol hormonu eksikliğine bağlı olarak gelişen hastalık. (end)

Mimikri: Canlıların, doğada kamufle olabilmek için başka canlıları taklit etmesi. (çev)

Mineral: İnorganik yapılı, kristal veya suda çözünmüş element veya moleküller. (bes)

Minimum kuralı: Bitki gelişimini etkileyen faktörlerden en düşük seviyeli olan ve bitki gelişimini sınırlayan etmen. (bit)

Miselyum: Mantarların toprak altı bölümü. (sın)

Mitokondri: Ökaryotik hücrelerde, oksijenli solunum tepkimelerinin büyük bir bölümünün gerçekleştiği çift zarlı organel. (hüc)

Mitotik evre: Çekirdek bölünmesinin gerçekleştiği evreler bütünü. (mit)

Mitoz: Aynı kalıtsal yapıya sahip iki hücrenin oluştuğu hücre bölünmesi. (mit)

Miyofibril: Kasların kasılmasını sağlayan ipliksi yapılar. (kas)

Miyoglobin: Çizgili kasların yapısında bulunan, kırmızı renk pigmentine sahip protein molekülü. (kas)

Miyokart: Kalbin kas ve koroner damarlardan oluşan orta tabakası. (dol)

Miyom: Rahim kaslarında rastlanan zararlı oluşumlar. (üre)

Miyopi: Uzaktaki cisimlerin net görülememesine sebebiyet veren göz kusuru. (duy)

Model organizma: Biyoteknolojik çalışmalarda kullanılması uygun olan canlılar. (biy)

Modifikasyon: Çevre etkisi ile genlerde meydana gelen ve kalıtsal olmayan işleyiş değişimleri. (çev)

Moleküler azot: İki azot atomundan oluşan molekül. (eko)

Moleküler biyoloji: Canlıları moleküler düzeyde inceleyen biyolojinin alt bilim dalı.

Monohibrit: Tek karakter üzerine yapılan çaprazlama. (kal)

Monoik çiçek: Tek evcikli çiçek. (bit)

Monomer: Besinlerin sindirime uğramayan en küçük yapıtaşları. (bes)

Monosakkarit: Bir monomerden oluşan karbonhidratlar. (bes)

Mor ışık dalga boyu: Görülebilen ışık aralığında dalga boyu en az olan renk. (fot)

Morfoloji: Canlıların dış görünüşünü inceleyen bilim dalı.

Motor nöronlar: Aldığı uyarıları tepki organına ileten nöron çeşidi. (sin)

MR: Manyetik rezonans.

MS: Multipl skleroz. Beyin ve omurilik fonksiyonlarını baskılayan otoimmün hastalık. (sin)

MSH: Melanosit uyarıcı hormon. Melanin pigmenti üreten hücreleri uyaran hormon. (end)

Mukoza: Mukus üreten tabaka. (sind)

Mukus: Mukoza tabakası hücrelerindeki goblet hücrelerinin ürettiği kaygan ve yapışkan sıvı. (sol)

Multipl skleroz: MS (sin)

Mutajen: Mutasyona sebebiyet veren unsur. (kal)

Mutant: Mutasyona uğramış organizma. (kal)

Mutasyon: İç veya dış etkenlere bağlı olarak DNA’da bulunan genlerde meydana gelen ve olumsuz sonuçlara sebebiyet veren bozulmalar. (kal)

Mutualizm: İki canlının karşılıklı olarak birbirlerine yarar sağladıkları birliktelik. (kom)

 

Nabız: Sol karıncıkta uygulanan basıncın atardamar yüzeyine etki etmesi. (dol)

NAD: Nikotin adenin dinükleotit. Hücresel solunum tepkimelerinde kendine hidrojen atomu bağlayarak indirgenen koenzim. (hsol)

NADH: Hidrojen bağlanması sonucu indirgenmiş NAD molekülü. (hsol)

NADPH: Fotosentez tepkimelerinde NADP molekülüne hidrojen bağlanması sonucu oluşan molekül. (fot)

NADP: Fotosentez tepkimelerinde kendine hidrojen atomu bağlayarak indirgenen molekül. (fot)

Nasırlı cisim: Beyin iki yarım küresini birbirine bağlayan bölümlerden birisi. (sin)

Nasti: Irganım. Uyaranın yönü önemli olmaksızın bitkinin bu uyarana tepki vermesi. (bit)

Nefron: Böbreklerde çok sayıda bulunan kan süzücü birimler. (üri)

Negatif artış evresi: Popülasyondaki birey sayısının artış hızının azaldığı aşama. (pop)

Negatif tropizma: Bitkinin uyarana zıt tepki verdiği tropizma çeşidi. (bit)

Nicel gözlem: Sayısal verilere dayalı gözlem. (bil)

Nikotinamid adenin dinükleotit: NAD. (hsol)

Nişasta: Bitkisel hücrelerin depo polisakkariti. (bes)

Nitel gözlem: Sayısal verilere dayalı olmayan gözlem. (bil)

Nitrat: HNO3 (eko)

Nitrifikasyon: Amonyağın oksitlenmesi sonucu nitrit ve nitrata dönüşmesi. (eko)

Nitrit: HNO2 (eko)

Nitrobakter: Nitriti nitrata dönüştüren bakteri. (eko)

Nitrosomonas: Amonyağı nitrite dönüştüren bakteri. (eko)

Nitröz asit: HNO2 (eko)

Nodül: Azot bağlayıcı bakterilerin bitki köklerinde oluşturduğu yumrular. (eko)

Nodyum: Bitki dal ve gövdelerinde oluşan tomurcuklar. (eko)

Nöradrenalin: Nöroepinefrin. Böbrek üstü bezleri öz bölgesinden salgılanan hormon. (end)

Nöroglia: Miyelin üretimi yapan sinir hücresi oluşumları. (sin)

Nörotoksin: Sinir sisteminin etkin şekilde çalışmasını önleyen zehir. (sin)

Nörotransmitter: Nöronlar ararı (sinaps) madde iletimini sağlayan kimyasal maddeler. (sin)

Nötr bitkiler: Çiçeklenmesi, gün ışık alma süresine bağlı olmayan bitkiler. (bit)

Nükleik asitler: Yönetici moleküller. DNA ve RNA molekülleri. (nük)

Nüklein: Bakterileri etkisiz hale getiren madde. (sın)

Nükleotidaz: Nükleotid sindiren enzim. (sind)

Nükleotit: Nükleik asit zincirlerini oluşturan moleküller. (nük)

Nükleozit: Azotlu organik baz ve pentoz şekerinden oluşan molekül. (nük)

 

Obezite: Kilo – boy endeksi ideal değerlerin çok üzerinde olan bireyler. (sind)

Odun borusu: Ksilem. Damarlı bitkilerde su ve mineral taşınmasını sağlayan kanalllar. (bit)

Odun demetleri: Ksilemlerden oluşan yapı. (bit)

Odunsu bitki: Sert gövde yapısına sahip çok yıllık bitki. (bit)

Oksidasyon: Yükseltgenme. Bir atom veya molekülün elektron kaybetmesi. (hsol)

Oksidatif fosforilasyon: Oksijenli solunumun ETS basamağında ATP üretimi. (ene)

Oksihemoglobin: HbO2. Oksijen bağlanmış hemoglobin. (sol)

Oksijenli solunum: Oksijen kullanılarak ATP üretilen tepkimeler bütünü. (hsol)

Oksijensiz solunum: Oksijen kullanılmadan ATP üretilen tepkimeler bütünü. (hsol)

Oksin: Bitkisel hücrelerin bölünmesini teşvik eden hormon. (bit)

Oksitlenme: Yükseltgenme. Bir atom veya molekülün elektron kaybetmesi. (fot)

Oksitosin: Hipofiz bezi arka lobundan salgılanan dişilere özel hormon. (end)

Omega-3:  Doymamış yağ asidi ceşidi. (bes)

Omnivor: Hem otçul hem de etçil beslenen canlılar. (eko)

Omurga: Omurgalı canlılarda, içinden sinir kordonu geçen ve sırt kısmında bulunan iskelet oluşumu. (sın)

Omurgalı:  Kemik yada kıkırdak yapılı iç iskelete sahip hayvanların dahil olduğu şube. (sın)

Omurilik: Omurlar içerisinde ilerleyen sinir kordonu. (sin)

Omurilik soğanı: Omurilik ile pons arasında bulunan merkezi sinir sistemi organı. (sin)

Onikiparmak bağırsağı: İnce bağırsağın ilk bölümü. (sind)

Oogenez: Yumurta hücresinin oluştuğu hücre bölünmesi. (üre)

Oogonium: Oogenez geçirecek haploit hücre. (üre)

Optik kiyazma: Her iki gözden beyin görme merkezine giden optik sinirlerin çakıştığı nokta. (duy)

Optimum: En uygun, en verimli.

Optimum sıcaklık: En uygun sıcaklık. (bes)

Orak hücre anemisi: Hemoglobin molekülü bozukluğu nedeni ile orak biçimini almış alyuvar oluşumu ve hastalığı. (dol)

Organ: Benzer iş gören dokuların bir araya gelmesi sonucu oluşan işlevsel yapı. (ort)

Organel: Hücre içi faaliyetlerin gerçekleşmesinde görev alan zarlı veya zarsız yapılar. (hüc)

Organik: Yapısında hidrojen, oksijen ve karbon atomu veya atomları bulunan moleküller. (bes)

Organik baz: Nükleik asitlerin yapısında bulunan azotlu molekül. (nük)

Organizma: Organize olmuş varlık. (ort)

Orta beyin: Vücutta çeşitli görevleri yerine getiren beyin merkezi. (sin)

Orta kulak: Çekiç, örs ve üzengi kemiklerinin bulunduğu kulak bölümü. (duy)

Orta lamel: Çeperli hücrelerin sitokinez aşamasında oluşturdukları tabaka. (mit, may)

Osein: Kemik hücreleri arası dolgu maddesi. (isk)

Osmotik basınç: Suyun, yoğunluğun az olduğu ortamdan çok olduğu ortama geçme isteği. (alver)

Osmoz: Suyun, yoğunluğun az olduğu ortamdan çok olduğu ortama geçişi. (alver)

Osteomalazi: Mineral eksikliğine bağlı olarak kemik yapısının bozuluma uğraması. (isk)

Osteoporoz: Kemik protein yapısının bozuluma uğraması ile ortaya çıkan kemik erimesi hastalığı. (isk)

Osteosit: Kemik hücresi. (isk)

Otçul: Bitkisel kaynaklı beslenen canlılar. (eko)

Otobiyolojik temizleme: Kirliliğin, ortamda bulunan canlılarca temizlenmesi. (gün)

Otoimmün: Bazı savunma unsurlarının, bulunduğu organizmayı antijenik bir yapı olarak algılaması. (dol)

Otolit: İç kulakta bulunan kesecik ve tulumcukların içerisindeki denge taşları. (duy)

Otoliz: Hücrenin kendi kendini sindirmesi. (hüc)

Otonom sinir sistemi: İstem dışı uyarı ve tepkilerle çalışan sinir sistemi bölümü. (sin)

Ototrof: Kendi besinini kendisi üretebilen canlılar. (eko)

Otozom: Vücut kromozomu. (kal)

Ovaryum: Yumurtalık. İçerisinde yumurta hücresi oluşan organ. (üre)

Ovulasyon: Olgunlaşmış folikülün yumurtalıktan döllenme kanalına atılması. (üre)

Oynamaz eklem: Hareket yeteneği olmayan eklem çeşidi. (isk)

Oynar eklemler: Hareket yeteneği en fazla olan eklem çeşidi. (isk)

Ozon kirliliği: Atmosferdeki ozon oranının ideal değerlerin üzerinde olması. (gün)

Ozon tabakası: Atmosferin üst tabakalarında bulunan gaz (O3) tabakası. (gün)

 

Öd kesesi: Safra kesesi. İçerisinde safra sıvısını barındıran kese. (sind)

Ödem: Doku sıvısı birikimi ile ortaya çıkan şişlik. (dol)

Ökaryot: Çekirdek ve zarlı organellere sahip hücre. (hüc)

Ön Beyin: Uç ve ara beyinden oluşan beyin bölümü. (sin)

Ön boynuz: Ön kökün omuriliğin boz maddesine giriş yaptığı bölüm. (sin)

Ön kök: Duyu nöronunun omuriliğe giriş yaptığı bölüm. (sin)

Ön oda: Kornea ve iris arasında kalan göz bölümü. (duy)

Örs: Orta kulaktaki üç kemikten ortada bulunanı. (duy)

Örtü doku: Bitkilerde çeşitli organların yüzeyini kaplayan ve çeşitli yapı ve görevde olabilen doku. (bit)

Örtü epiteli: Vücut doku ve organlarının yüzeyini kaplayan epitel doku. (duy)

Örümceksi zar:  Beyin meninges zarlarının ortada konumlanmış olanı. (sin)

Östaki borusu: Orta kulaktan yutağa açılan kanal. (duy)

Östrojen: Dişi üreme sisteminden salgılanan hormon. (end)

Ötrofikasyon: Su ekosistemlerinde aşırı organik madde birikimi sonucu ortaya çıkan durum. (eko)

Özellik: Karakterleri oluşturan unsurlardan her biri. (kal)

Özgül bağışıklık: Vücuda giren antijenik yapıya özel olarak oluşturulan bağışıklık. (dol)

Özgül ısı: Öz ısı. Maddenin bir gramının sıcaklığını bir derece arttırmak için gereken ısı enerjisi miktarı. (bes)

Özgül olmayan bağışıklık: Vücuda giren antijenik yapının türü ve çeşidine bakılmaksızın oluşturulan bağışıklık. (dol)

Özümleme parankiması: Yapısında bulunan kloroplastlar sayesinde fotosentez yapabilen parankima çeşidi. (bit)

 

Pacini: Alt deride, basınç hissinin oluşmasında görev alan almaç. (duy)

Paleontoloji: Tarihte yaşamış canlı türlerinin fosillerini inceleyen bilim dalı.

Palizat parankiması: Yaprak mezofilinin üst bölümlerinde bulunan ve fotosentez yapabilen parankima çeşidi. (bit)

Pamukçuk: Bir mantar türünün sebep olduğu ağız içi iltihaplanması. (sind)

Pankreas: Enzim ve hormon üreterek bunları salgılayabilen karma bez. (sind)

Papilla: Dil üzerindeki tat tomurcuklarının içerisinde bulunan ve yapısında tat sinirlerini bulunduran oluşumlar. (duy)

Paralel damarlanma: Otsu bitkilerin yapraklarında görülen damarlanma şekli. (bit)

Paramesyum: Sahip olduğu siller sayesinde bulunduğu su ortamında hareket edebilen ökaryotik tek hücreli. (sın)

Parankima: Bitkilerde çeşitli görevleri yerine getirebilen temel doku çeşidi. (bit)

Parathormon: Paratiroit bezinden salgılanan ve kan kalsiyum değeri üzerinde etkili olan hormon. (end)

Paratiroit:  Tiroit bezine gömülü olarak bulunan dört parçalı endokrin bez. (end)

Parazit: Birlikte yaşadığı organizmaya zarar veren canlı. (kom)

Parazitizm: Bir tarafın zarar, diğer tarafın yarar gördüğü yaşama birlikteliği. (kom)

Parazitoit: Zararlı böceklerle beslenen canlı türü. (kom)

Parental döl: Parental kuşak. Erkek ve dişi bireyden oluşan nesil. (kal)

Parkinson: Beyin boz maddesinde görülen bozulmalarla ortaya çıkan hastalık. (sin)

Partenogenez: Eşeyli üreyebilen canlılarda, döllenme faaliyeti olmaksızın yeni bir bireyin oluşması. (mit)

Pasif bağışıklık: Sonucunda antikor oluşturulmayan bağışıklık. (dol)

Pastörizasyon: Gıdaların belli bir dereceye kadar ısıtılıp aniden soğutulması işlemi. (bes)

Patojen: Hastalığa sebebiyet veren herhangi bir unsur. (dol)

PCR: Polimeraz chain reaction. Polimeraz zincir reaksiyonu. (biy)

Pek doku: Kollenkima. (bit)

Peke sarnıcı: Göğüs ve karın bölgesi arasında konumlanmış, lenf sisteminin en büyük düğümü. (dol)

Pelikula: Bazı protista türlerinde rastlanan koruyucu amaçlı hücre zarı oluşumları. (sın)

Pellegra: B vitamini eksikliği ile ortaya çıkan hastalık. (bes)

Penis: Erkek üreme organı. (üre)

Pentoz: Beş karbonlu karbonhidrat monosakkariti. (bes)

Pepsinojen: Mide duvarından salgılanan inaktif enzim. (sind)

Peptidoglikan: Bakteri hücre duvarının yapısını oluşturan molekül. (sın)

Peptit bağı: İki aminoasit molekülü arasında oluşan bağ. (bes)

Pepton: Birkaç aminoasitten oluşan molekül. (sind)

Periderm: Yaşlı veya ölü hücrelerden oluşan bitkisel örtü doku çeşidi. (bit)

Perikart: Kalbin dışını saran iki tabakalı zar. (dol)

Periost: Kemiklerin dış kısmını saran canlı tabaka. (isk)

Perisikl: Kaspari şeridi ve ksilem arasında bulanan bitkisel tabaka. (bit)

Peristaltik hareket: Maddelerin, içerisinde bulundukları ortamda ilerlemelerini sağlayan dalgalı hareket. (sind)

Periton: Karın ve göğüs boşluğu arasındaki zar tabaka. (sol)

Peroksizom: Hücrelerde oluşan hidrojen peroksiti su ve oksijene ayrıştıran organel. (hüc)

Pestisit: Tarımsal faaliyetlerde zararlı organizmalara karşı kullanılan kimyasallar. (gün)

PGAL: Fosfogliser aldehit. Fotosentezin ışıktan bağımsız tepkimelerinde üretilen organik besinin öncül maddesi. (hsol)

Pıhtı: Pıhtılaşma sonucu oluşan kan pulcuğu topaklanması. (dol)

Pıhtılaşma: Kanın damar dışına çıkması durumunda yapısında bulunan fibrinojenin fibrine dönüşmesi. (dol)

Pigment: Renk veren madde.

Pilor: Midenin ince bağırsağa açılan bölümü. (sind)

Pilus: Bakteri konjugasyonunda iki bakteri arasında geçici olarak oluşan bağlantı. (sın)

Pirimidin: Timin, sitozin ve urasil bazları. (nük)

Pirojen: Vücut ısısının artmasına sebep olan madde. (dol)

Pirüvat: Pirüvik asit. Glikoliz tepkimesi sonucu oluşan üç karbonlu molekül. (hsol)

Pityalin: Tükrük amilazı. Tükrük sıvısında bulunan, nişasta ve glikojen sindiriminde etkili enzim. (sind)

Planarya: Yassı solucan türü. (sın)

Plasenta: Fetüs döneminde anne ile fetüs arasındaki madde alış verişini denetleyen yapı. (üre)

Plastit: Kloroplast, kromoplast ve lökoplast. Yaygın olarak bitkilerde bulunan ve çeşitli görevleri yerine getirebilen organeller. (hüc)

Plazma: İçerisinde organik ve inorganik madde bulundurabilen sıvı ortam. (dol)

Plazma hücreleri: Enfeksiyonlara karşı antikor üreten savunmanın ikinci hattı hücreleri. (dol)

Plazma proteinleri: Albümin, globülin. Kanın sıvı kısmında bulunan ve kan ozmotik basıncını ayarlayan proteinler. (dol)

Plazmid: Prokaryotik hücre halkasal DNA’sı. (sın)

Plazmodyum: Sıtma hastalığına sebep olan bir protista türü. (sın)

Plazmoliz: Kendinden daha yoğun ortamdaki hücrenin su kaybetmesi. (alver)

Plevra: Akciğerleri saran zar tabaka. (sol)

Pnömoni: Verem. Bakteri kaynaklı akciğer hastalığı. (sol)

Polar çekirdek: Embriyo kesesinin orta bölümünde konumlanan bir çift hücre. (bit)

Polen: Polen kesesinde oluşan ve tozlaşmada dişicik tepesine yapışan oluşum. (bit)

Polimer: Aynı yapıdaki çok sayıda monomerin oluşturduğu zincir. (bes)

Polimeraz zincir reaksiyonu: PCR. (biy)

Polimerizasyon: Çok sayıda monomerin birleşerek uzun bir zincir oluşturması. (bes)

Polimerleşme: Sonucunda polimer oluşan tepkimeler. (bes)

Polinükleotit: Nükleotit zinciri. (nük)

Polip: Özellikle kalın bağırsak iç duvarında rastlanan çıkıntılı oluşumlar. (sind)

Polipeptit: Çok sayıda aminoasitten oluşan polimer zincir. (bes)

Poliploidi: İkiden daha fazla kromozom takımına sahip organizma. (biy)

Poliribozom: İki veya daha fazla ribozom organelinin yan yana dizilmesi ile oluşan yapı. (pro)

Polisakkarit: Nişasta, glikojen. İkiden fazla glikoz molekülünün oluşturduğu polimer zincir. (bes)

Polizom: Poliribozom kavramının kısaltılmış yazımı. (pro)

Pompe hastalığı: Glikojenin hücre içinde sindirilememesine sebep olan kalıtsal hastalık. (kal)

Pons: Varol köprüsü. Beyin, beyincik ve omurilik soğanı arasındaki merkezi sinir sistemi organı. (sin)

Popülasyon: Tek türden oluşmuş canlı topluluğu. (pop)

Popülasyon dağılımı: Popülayonu oluşturan bireylerin doğadaki yayılımı. (pop)

Popülasyon ekolojisi: Popülayonların özelliklerini inceleyen ekoloji dalı. (pop)

Popülasyon dinamikleri: Poplülsyondaki değişimlerin üzerinde etkili olan unsurlar. (pop)

Potansiyel enerji: Durgun enerji.

Pozitif artış evresi: Popülayondaki birey sayısının artış hızının artması. (pop)

Pozitif tropizma: Bitkilerin farklı bölümlerinin uyarana doğru gösterdiği hareket tepkisi. (bit)

Presbitlik: Göz uyumunun ideal bir şekilde sağlanamaması. (duy)

Primer meristem: Birincil meristem. Bitkilerin boyuna uzamasını sağlayan meristem çeşidi. (bit)

PRL: Prolaktin, LTH. Hipofiz bezi ön lobundan salgılanan, dişilere özgü hormon. (end)

Profaz: Mitotik evrenin ilk basamağı. (mit, may)

Progesteron: Dişi üreme sisteminden salgılanan hormon. (end)

Prokaryot: Çekirdek ve zarlı organellere sahip olamayan ilkel hücre. (hüc)

Proksimal tüp: Nefronda, bowman kapsülü ile henle kulpu arasındaki bölüm. (üri)

Prostat bezi: Erkek üreme sisteminde, idrar kesesi çıkışında bulunan bez. (üre)

Proteaz: Proteinlerin sindiriminde etkili olan enzimler. (sind)

Protein: Aminoasit zincirinin (polipeptit) işlev kazanmış formu. (bes)

Protein sentezi: Tüm hücrelerde gözlenen protein üretim mekanizması.(pro)

Proteinaz: Proteinlerin sindiriminde etkili olan enzimler. (sind)

Protista: Tek hücreli ökaryotik canlı alemi. (sın)

Protrombin: Kan pıhtılaşma mekanizmasında rol alan molekül. (dol)

Provitamin:  Vitamini öncülü. (bes)

Pul: Balık ve sürüngenlerde rastlanan oluşumlar. (sın)

Pulpa: Dişin canlı olan öz bölgesi. (sind)

Punnett karesi: Çaprazlama işlemlerinde kullanılan tablo yöntemi. (kal)

Pürin: Adenin ve guanin bazları. (nük)

 

Radikal grup: Aminoasitlerin değişkenlik gösteren bölümü. (bes)

Radyasyon: Işınım. Elektromanyetik dalgaların yayılım göstermesi.

Radyoaktif kirlilik: Radyasyondan kaynaklanan kirlilik. (gün)

Radyoterapi: Farklı dalga boyundaki ışınlarla uygulanan kanser tedavisi.

Rahim: Döl yatağı, uterus. Fetüsün gelişim gösterdiği ortam. (üre)

Rahim ağzı: Serviks. Döl yatağının giriş bölümü. (üre)

Rastgele dağılım: Popülasyondaki bireylerin farklı yoğunlukta dağılım göstermesi. (pop)

Raşitizm: D vitamini eksikliğine bağlı olarak gelişen kemik gelişim bozukluğu.(bes)

Refleks: İstem dışı verilen tepkiler. (sin)

Refleks yayı: Uyarının alınmasından refleks tepkisinin verilmesine kadar katedilen yol. (sin)

Reflü: Mide girişindeki büzgen kasların görevini tam yerine getirmemesi sonucu mide içeriğinin yemek borusuna ulaşması. (sind)

Rejenerasyon: Yenilenme. (mit)

Rekabet: Tür içi veya türler arası görülebilen, kazanmaya yönelik ilişki. (kom)

Rekabette elenme prensibi: Rekabete giren canlının yenik ayrılması. (kom)

Rekombinant DNA: Nükleotit veya gen dizilişi değişmiş DNA. (biy)

Rekombinasyon: DNA nükleotit veya gen diziliminin doğal veya yapay yollarla değişmesi. (biy)

Rektum: Kalın bağırsağın son bölümü. (sind)

Renatürasyon: Denatüre olmuş bir proteinin natüre halini geri kazanması. (bes)

Renk körlüğü: Kalıtsal nedenlerden kaynaklanan, kişinin renkleri algılayamama durumu. (kal)

Renkli dobler ultrasonu: Ultrasonik görüntüleme yöntemi.(üre)

Replikasyon: Eşlenme. (nük)

Replikasyon çatalı: DNA replikasyonu sırasında DNA çift zincirinin açıldığı durumda aldığı şekil. (nük)

Replikasyon orjini: DNA replikasyonunda, eşlenmenin başladığı bölge. (nük)

Reseptör: Almaç. Çeşitli uyarıları algılayabilen yapı. (duy)

Resesif: Çekinik. Karakteri belirleyen genlerden eğer varsa çekinik olanı. (kal)

Resif: Sıcak ve sığ deniz bölgelerinde görülen, içerisinde canlıların barındığı kaya oluşumları.

Retina: Ağ tabaka. Gözün ışık ışınlarını algılayabilen iç tabakası. (duy)

RF: Releasing factor. Salgılatıcı faktör. Hipotalamus tarafından hipofiz bezlerinin hormon salgılamasını uyaran etmen. (end)

Rh faktörü: Kan gruplarını belirlemede kullanılan bir unsur. (dol)

Ribonükleikasit: RNA. Protein sentezinde görev alan tek nükleotit zincirli nükleik asit. (nük)

Ribozom: Protein sentezinde görev alan zarsız organel. (hüc)

Ribozomal RNA: Ribozom organeli yapısında bulunan RNA çeşidi. (nük)

Rizom: Basit kök ve gövde oluşturabilen bitkisel yapı. (mit)

RNA: Ribonükleik asit. Protein sentezinde görev alan tek nükleotit zincirli nükleik asit. (nük)

RNA polimeraz: RNA nükleotit zincirinin oluşturulmasında görev alan enzim. (nük)

RNAaz: RNA nükleotit zincirini parçalara ayıran enzim. (nük)

Rodopsin: Gözün ağ tabakasında bulunan ve az ışıkta görebilmeyi sağlayan molekül. (duy)

Rolando yarığı: Beyin yarım kürelerini enine ayıran yarık. (sin)

 

S tipi büyüme: Pozitif ve negatif artışın görüldüğü büyüme tipi .(pop)

Saçak kök: Genelde tek çenekli bitkilerin sahip olduğu kök tipi. (bit)

Safra kesesi: İçerisine safra sıvısını toplayan, karaciğerin alt kısmındaki kese. (sind)

Safra pigmenti: Billurubin. Safraya sarımsı rengi veren yapı. (sind)

Sağ karıncık: Kalpteki kirli kanı akciğere gönderen odacık. (dol)

Sağ köprücük altı toplardamar: Alt ve üst ana toplar damarın birleştiği damar. (dol)

Sağ kulakçık: Vücuttan kalbe gelen kirli kanı sağ karıncığa gönderen odacık. (dol)

Sakkaroz: Sükroz. Glikoz ve fruktoz moleküllerinin birleşimi sonucu oluşan disakkarit. (bes)

Salgı epiteli: Salgılama yapabilen epitel çeşidi. (duy)

Salgılama: Nefron kanalını saran toplardamar kılcallarından bazı maddelerin nefron kanalına gönderilmesi. (üri)

Salyangoz: Kohlea. İç kulakta bulunan ve ses titreşimlerini duyma sinirlerine ileten yapı. (duy)

Sandhoff hastalığı: Beyin ve omurilikteki hücrelerin yıkıma uğradığı kalıtsal hastalık. (kal)

Sanfilippo sendromu: Merkezi sinir sistemini olumsuz etkileyen kalıtsal bir hastalık. (kal)

Sapan kemiği: Burun kıkırdağı ile birleşen yüz kemiği. (isk)

Sapçık: Çiçekte bulunan erkek organın başçık (polen kesesi) kısmının tutunduğu yapı. (bit)

Sarı bölge: Burun içindeki koku soğancığında, koku sinirlerinin yoğunlaştığı bölge. (duy)

Sarı nokta: Göz ağ tabakasında görme sinirlerinin en yoğun olduğu bölge. (duy)

Sarkolemma: Kas hücresi zarı. (kas)

Sarkomer: Z çizgileri ile sınırları belirlenmiş kasılma birimi. (kas)

Sarkoplazma: Kas hücresi sitoplazması. (kas)

Sarkoplazmik retikulum: Çizgili kas hücrelerinin endoplazmik retikulumu. (kas)

Sarkozom: Kas hücresinde bulunan mitokondri organeli. (kas)

Savunmanın birinci hattı: Antijenik yapıyı organizmaya girmeden etkisiz hale getiren savunma hattı. (dol)

Savunmanın ikinci hattı: Antijenik yapıyı organizmaya girdikten sonra etkisiz hale getiren savunma hattı . (dol)

Saydam tabaka: Kornea. Gözün ön bölümünde, ışığa geçirgen tabaka. (duy)

Schwann hücresi: Çevrresel sinir sistemi nöronlarına miyelin kılıf üreten hücre. (sin)

Segmentasyon: Embriyonik gelişim basamaklarının ilki. (üre)

Sekresyon: Salgılama. (üri)

Sekretin: İnce bağırsaktan salgılanan ve pankreasın çalışması üzerinde etkili olan hormon. (sind)

Selüloz: Bitkisel hücrelerin çeper yapısını oluşturan polisakkarit. (bes)

Semender: Amphibia (çift yaşamlılar) sınıfına dahil olan canlı çeşidi. (sın)

Semilunar kapakçık: Karıncıklardan çıkan kanın kalbe dönmesini önleyen yarımay kapakçığı. (dol)

Seminal kesecik: Seminal sıvı üreten kese. (üre)

Seminifer tüpçük: Testislerin içerisinde sperm üretiminin gerçekleştirildiği kanal sistemi. (üre)

Sentromer: Kromozomların orta bölgesine yakın konumlanmış yapı. (mit, may)

Sentrozom: Hayvansal hücrelerde iğ ipliği üretiminden sorumlu zarsız organel. (hüc)

Sera etkisi: Dünyadan yansıyan güneş ışınlarının atmosfer gazları tarafından tutulması. (gün)

Serbest azot: Atmosferde yüksek oranda bulunan azot gazı. (eko)

Serotonin: Nöronlar arası sinaps bölgelerinde impuls iletiminde etkili bir kimyasal. (sin)

Sert doku: Sklerenkima. Ölü hücrelerden oluşmuş temel doku çeşidi. (bit)

Sert tabaka: Sklera. Gözün dış kısmındaki tabaka. (duy)

Sert zar: Beyni saran meninges zarlarından en dışta olanı. (sin)

Sertoli hücresi: Seminifer tüpçüklerde üretilen, spermleri besleyen hücreler. (üre)

Serum: Kanın hücre ve fibrinojenden arındırılmış bölümü. (dol)

Serviks: Rahim ağzı. Döl yatağının giriş bölümü. (üre)

Ses kirliliği: Doğal olmayan, rahatsız edici ses dalgalarından kaynaklanan durum. (gün)

Sıcakkanlı: Vücut sıcaklığı belli bir dereceye kadar ortam sıcaklığından etkilenmeyen omurgalı canlılar. (sın)

Sıkı kemik doku: Periost, kemik zarı. (isk)

Sıkı mutualizm: Yararlı birlikteliğin hayati öneme sahip olan çeşidi. (kom)

Sınıf: Takım ve şube arasında konumlanmış sınıflandırma birimi. (sın)

Sınıflandırma: Canlıların benzer özelliklerine göre gruplandırılması. (sın)

Sıralı değişim: Süksesyon, ardıllık. Komünitedeki baskın türün sıralı bir şekilde değişmesi. (kom)

Sifiliz: Frengi. Cinsel yolla bulaşan bakteriyel hastalık. (üre)

Silindirik epitelyum: Daha çok, emilim görevi gören organların iç yüzeyini kaplayan örtü tabaka. (isk)

Silli epitelyum: Soluk borusu iç yüzeyini kaplayan epitel türü. (sol)

Simbiyotik ilişki: İki canlı türünün karşılıklı yarar sağladığı veya zarar gördüğü birliktelik. (kom)

Sinaps: Sinir hücreleri arası uyartı aktarımı yapılan bölgeler. (sin)

Sinaps boşluğu: Sinaps bölgesinde, iki sinir hücresi arasındaki boşluk. (sin)

Sinapsis: Kardeş olmayan kromatitlerin profaz-1 evresinde birbirlerine sarılması. (may)

Sinaptik direnç: Sinaps bölgesinde impuls iletiminin zorlaştırılması. (sin)

Sinaptik kesecik: Sinaptik yumruda, içerisinde nörotransmitter maddelerin bulunduğu yapılar. (sin)

Sinaptik yumru: Sinir hücresinin son bulduğu genişlemiş bölge. (sin)

Sindirim: Besinlerin enzim ve su yardımı ile yapıtaşlarına ayrıştırılması. (sind)

Sinerjist kaslar: Birbirleri ile aynı anda ve aynı amaçla kasılan kaslar. (kas)

Sinerjit çekirdek: Embriyo kesesinde, yumurta hücresinin sağında ve solunda konumlanan bir çift hücre. (bit)

Sinir düğümü: Gangliyon. Birden fazla nöronun bir araya gelmesi ile oluşan yapı. (sin)

Sinir kordonu: Omurgalıların sırt bölümünde bulunan sinir hattı. (sin)

Sinir – kas sinapsı: Nöron ile kas arasındaki bağlantı. (sin)

Sinoatrial (SA) düğüm: Kalp kulakçıklarının düzenli çalışmasında etkili olan sinir düğümü. (dol)

Sinüs: Burun içi ve alındaki, yüzeyinde sinir hücreleri bulunan boşluklar. (duy)

Sinüzit: Sinüslerde görülen iltihaplanmalar. (duy)

Siroz: Karaciğer faaliyetlerinin yerine getirilememesi ile sonuçlanan hastalık. (sind)

Sismonasti: Bazı bitki türlerinin sarsıntı durumunda yapraklarını kapatması. (bit)

Sistematik: Sınıflandırma bilimi. (sın)

Sistol: Kalp odacıklarının kasılması durumu. (dol)

Sistolik kan basıncı: Kalp odacıklarının kasılması ile damar çeperine uygulanan basınç. (dol)

Sitokinez: Sitoplazma bölünmesi. (mit, may)

Sitokinin: Bitkisel hücrelerin bölünmesini teşvik eden hormon. (end)

Sitoloji: Hücre bilimi.

Sitozin: Azotlu organik baz çeşidi. (nük)

Siyanobakteri: Mavi renk pigmentine sahip fotosentetik bakteri. (fot)

Siyatik: Omurilikten çıkış yaparak sağ bacak boyunca uzanan sinir. (sin)

Sklerit: Gözün beyaz tabakasında görülen iltihaplanma. (duy)

Sklerenkima: Sert doku. Ölü hücrelerden oluşan temel doku çeşidi. (bit)

Sklerenkima lifleri: Sarımsak sapı, keten gibi bitkilerde bulunan ipliksi yapılar. (bit)

Skorbüt: C vitamini eksikliğine bağlı diş eti hastalığı. (bes)

Skrotum: Testis torbası. (üre)

Soğurulma: Emilim, absorbe. (fot)

Sol karıncık: Sol kulakçıktan gelen temiz kanı vücuda gönderen kalp odacığı. (dol)

Sol köprücük altı toplardamar: İnce bağırsaktan lenfe emilen maddelerin kan dolaşımına dahil olduğu damar. (dol)

Sol kulakçık: Akciğer toplar damarındaki kanın iletildiği odacık. (dol)

Solucan: Omurgasız canlılar şubesinin bir sınıfı. (sın)

Soluk alma: Nefes alma. Atmosferdeki havanın akciğerlere alınması. (sol)

Soluk borusu: Gırtlak ile akciğerler arası bağlantı kuran organ. (sol)

Soluk verme: Akciğerde bulunan havanın atmosfere verilmesi. (sol)

Solungaç: Sudaki çözünmüş oksijenin kana geçmesini sağlayan solunum organı. (sın)

Solunum sistemi: Solunum gazlarının alış verişini sağlayan sistem. (sol)

Somatik sinir sistemi: Bilinçli olayları gerçekleştirmemizi sağlayan sinir sistemi. (sin)

Sonlandırıcı kodon: Bitirici kodon. UAA, UAG, UGA. Protein sentezinin sona ermesini sağlayan kodon. (pro)

Soyağacı: Aile ağacı. Bir kişinin soyunu gösteren çizelge. (kal)

Soymuk borusu: Floem. Bitkilerde organik maddelerin iletimini sağlayan kanal sistemi. (bit)

Sölenter: Omurgasız canlılar şubesinin bir sınıfı. (sın)

Sperm: Erkek üreme hücresi. (üre)

Sperm ana hücresi: Spermatogonyum. Spermatogenez geçirme yeteneğine sahip diploit hücre. (üre)

Spermatit: Spermatogenez sonucu oluşan sperm hücresi öncülü. (üre)

Spermatogenez: Sperm hücresi oluşumu ile sonlanan mayoz bölünme. (üre)

Spermatogonyum: Sperm ana hücresi. Spermatogenez geçirme yeteneğine sahip diploit hücre. (üre)

Spor: Sporla üreyebilen canlıların oluşturduğu üreme hücresi. (mit)

Sekonder büyüme: Gelimiş bitkilerde enine büyümeyi sağlayan doku. (bit)

Steroit: Lipit bazlı hormonların yapısında bulunan molekül. (bes)

STH: Somatotropik hormon. Büyüme hormonu. (end)

Stigma: Tepecik. Çiçek dişi organının tepe kısmı. (bit)

Stolon: Sürünücü gövde. (mit)

Stoma: Bitkilerde gaz alış verişi ve terlemeyi sağlayan açılıp kapanabilen gözenekler. (bit)

Stroma: Kloroplastın iç zarının çevrelediği sıvı ortam. (hüc)

Su ayak izi: Bir kişinin bir sene boyunca tükettiği su miktarı. (gün)

Su döngüsü: Karasal veya sucul ortamdaki su moleküllerinin buharlaştıktan sonra yoğunlaşarak yeryüzüne yağması. (eko)

Su kirliliği: Suyun istenmeyen maddelerce kullanım kalitesinin düşmesi. (gün)

Su savağı: Hidatot. Bitkilerde damlama (gutasyon) faaliyetini gerçekleştiren yapılar. (bit)

Substrat: Enzimin etki ettiği madde. (bes)

Substrat düzeyinde fosforilasyon: Enzim kullanılarak gerçekleştirilen ATP üretimi. (hsol)

Suni döllenme: İnsan müdahalesi ile gerçekleştirilen döllenme. (biy)

Suni tozlaşma: İnsan müdahalesi ile gerçekleştirilen tozlaşma. (biy)

Süberin: Bitki hücre çeperinde bulunabilen bir bileşen. (bit)

Sükraz: Sükroz molekülünü sindiren enzim. (sind)

Süksesyon: Ardıllık. Sıralı değişim. Komünitedeki baskın türün yerini başka türe bırakması. (kom)

Sünger: Omurgasız canlılar şubesinin gelişmişlik bakımından en basit sınıfı. (sın)

Sünger parankiması: Yaprak mezofilinin alt bölümünde bulunan ve fotosentez yapabilen parankima çeşidi. (bit)

Süngerimsi kemik doku: Uzun kemiklerin uç kısımlarında, kan hücresi üretiminde görev alan gözenekli bölge. (isk)

Sürdürülebilirlik: Doğal kaynakların tüketilmeden kullanılabilir düzeyde değerlendirilmesi. (gün)

Sürgün sistemi: Bitkilerin toprak üstü bölümü. (bit)

Sürüngen: Omurgalı canlılar şubesinin bir sınıfı. (sın)

Sürünücü gövde: Stolon. Bitkilerde vejetatif üreme yöntemlerinden birisini sağlayan oluşum. (mit)

Süzülme: Glomerulus kılcalından bowman kapsülüne maddelerin geçmesi. (üri)

Süzüntü: Süzülme olayı sonucu oluşan içerik. (üri)

 

Şaşılık: Karşılıklı göz kaslarının farklı uzunluklarda olması sonucu meydana gelen durum. (duy)

Şeker hastalığı: Diyabet. İnsülin azlığına bağlı kan şekeri yüksekliği. (end)

Şeker – fosfat: Fosfodiester. Nükleotitleri alt alta birleştiren bağ. (nük)

Şekersiz şeker hastalığı: ADH hormonu eksikliğine bağlı şeker hastalığı. (end)

Şilomikron: İnce bağırsak lenf kılcallarına geçiş yapan ve lenf sıvısında rastlanan paketlenmiş yağ asiti ve gliserol. (sind)

Şube: Sınıf ve alem arasında konumlanmış taksonomik sınıflandırma birimi. (sın)

 

T lenfosit: Timüs bezinde üretilen lenfosit çeşidi. (dol)

Taç yaprak: Çiçek yapısında bulunan farklı büyüklük ve renkteki yapraklar. (bit)

Tahıl: Tek çenekli ve tek yıllık bitki örneği. (bit)

Tahmin: Hipotez kurma aşamasından sonra gelen bilimsel yöntem basamağı. (bil)

Takım: Aile ile sınıf arasında konumlanmış taksonomik sınıflandırma birimi. (sın)

Takson: Türden aleme sıralanmış birimlerin tümü. (sın)

Taksonomi: Sınıflandırma yöntemi. (sın)

Talamus: Ara beyinde, hipotalamus ve epitalamus arasındaki merkez. (sin)

Tam çiçek: Erkek ve dişi organı bir arada olan çiçek. (bit)

Tam çökelme: 0 kan grubuna AB’li kan verimesi durumunda ortaya çıkan durum. (dol)

Tam parazit: Su, mineral ve organik besin ihtiyacını başka bitkilerden karşılayan bitki. (kom)

Tam renk körlüğü: Kalıtsal bozukluktan kaynaklanan, hiçbir rengi ayırt edememe durumu. (kal)

Tampon çözelti: Bir ortamın pH-pOH değerini belli düzeyde tutan madde. (bes)

Tanımlayıcı ad: İkili (binomial) isimlendirme yönteminde kullanılan tanımlayıcı. (sın)

Tansiyon: Kan basıncının damar duvarına uyguladığı basınç. (dol)

Tarım ilaçları: Pestisit. (gün)

Taş hücreleri: Ölü hücrelerden oluşan sklerenkima (sert doku) örneği. (bit)

Taşıma kapasitesi: Popülasyonlarda bulunabilecek maksimum birey sayısı. (pop)

Taşıyıcı RNA: Aminoasitleri ribozomlara ileten RNA çeşidi. (nük)

Tat körlüğü: Tat duyusu kaybı. (duy)

Tat tomurcukları: Dilin üzerinde, içerisinde papilla yapılarının bulunduğu oluşumlar. (duy)

Tay – Sachs: Beyin omurilik hücrelerinin tahribatına neden olan kalıtsal bir hastalık. (kal)

Tek evcikli çiçek: Erkek ve dişi organa sahip çiçeklerin aynı bireyde olduğu bitki türü. (bit)

Tek yumurta ikizi: Zigotun ilk bölünmesi sonucu oluşan hücrelerin ayrı ayrı gelişim göstermesi. (üre)

Telek: Büyük, kuş tüyü. (sın)

Telofaz: Mitotik evrenin (karyokinez) son aşaması. (mit, may)

Temel amino asitler: İnsan vücudunda üretilemeyip dışarıdan hazır alınması gereken aminoasitler. (bes)

Temel bağ doku: Vücutta en çok rastlanan bağ doku çeşidi. (isk)

Tendon: Kemik ve çizgili kaslar arası bağlantı kuran bağ doku elemanı. (isk)

Tenya: Bir yassı solucan türü. (sın)

Tepecik: Çiçek dişi organının tozlaşma gerçekleşen geniş, yapışkan bölümü. (bit)

Tepkime: Reaksiyon.

Ter bezi: Terleme yaparak boşaltım görevini yerine getiren yapı. (duy)

Terleme: Suyun sıvı veya su buharı şeklinde vücuttan atılması. (bit)

Termit: Beyaz karınca. Selülozu sindirebilen böcek türü. (sın)

Termonasti: Bazı bitkilerin ortam sıcaklık değişimlerine karşı tepki vermesi. (bit)

Termoreseptör: Isıya hassas almaç. (duy)

Tersinir tepkime: İki yönlü gerçekleşen tepkimeler. (bes)

Testis: İçerisinde spermlerin üretildiği erkek üreme sistemi organı. (üre)

Testosteron: Sperm üretimini sağlayan ve ikincil eşeysel karakterleri ortaya çıkaran hormon. (end)

Tetani: Parathormon eksikliğinde ortaya çıkan kas hastalığı. (end)

Tetanos: Çizgili kasların belli bir süre boyunca kasılı kalması. (kas)

Tetrat: Dörtlü. Dört kromatitin bir araya gelmesi sonucu oluşan yapı. (may)

Tıbbi bitki: Tıbbi çalışmalarda kullanılabilen bitki. (biy)

Tigmotropizma: Temas uyarısına karşı bitkilerin gösterdiği tepki. (bit)

Tilakoit: Fotosentezin ışıktan bağımsız tepkimelerinin gerçekleştiği bölge. (fot)

Timin: RNA ve ATP’nin yapısında bulunan organik baz. (nük)

Timüs: Göğüs kafesi üzerinde bulunan endokrin bez. (end)

Tiroit bezi: Gırtlak bölgesinde bulunan endokrin bez. (end)

Tiroksin: Tiroit bezi tarafından salgılanan hormon. (end)

Tohum: Tohumlu bitkilerde üreme faaliyeti sonucu oluşan ve uygun şartlar altında çimlenebilen yapı. (bit)

Tohum kabuğu: Tohumu dıştan saran zar. (bit)

Tolerans aralığı: Bir canlının olumsuz çevre şartlarına karşı yaşamını sürdürebildiği aralık. (kom)

Tomurcuklanma: Bazı canlı türlerinin gerçekleştirebildiği, eşeysiz üreme şekli. (bit)

Toplardamarlar: Vücutta dolaşan kanı kalbe ileten damarlar. (dol)

Toprak kirliliği: Toprak içeriğinin zararlı maddeler tarafından bozuluma uğratılması. (gün)

Tozlaşma: Polenin dişicik tepesine ulaşması. (bit)

Trahom: Göz kapağı ve korneada görülen göz hastalığı. (duy)

Trake: Kalın ksilem boruları. (bit)

Trakeit: İnce ksilem boruları. (bit)

Transgenik organizma: GDO. Genetiği değiştirilmiş canlı. (biy)

Transkripsiyon: DNA gen bölgesindeki anlamlı zincirden mRNA üretilmesi. (pro)

Translasyom: RNA’daki kodonların tRNA’nın taşıdığı aminoasit tarafından okunması. (pro)

Travmatropizma: Fiziksel uyaranlara karşı bitkilerin gösterdiği tepki. (bit)

Trigliserit: Nötral yağ. Üç yağ asiti ve bir gliserolden oluşan lipit çeşidi. (bes)

Triküsbit: Sağ kulakçıktan sağ karıncığa açılan üç parçalı kapakçık. (dol)

Triploit çekirdek: Polar çekirdeklerin sperm ile birleşmesi sonucu oluşan üçlü hücre kümesi. (bit)

Tripsin: Protein sindiriminde etkili olan bir enzim çeşidi. (sind)

Tripsinojen: Tripsin enziminin aktif olmayan biçimi. (sind)

Trofik düzey: Besin ağını oluşturan düzeylerden her biri. (eko)

Trombin: Kanın pıhtılaşmasında etkili olan bir molekül. (dol)

Tromboplastin: Kanın pıhtılaşmasında etkili olan bir molekül. (dol)

Trombosit: Kan pulcuğu. Kanın pıhtılaşmasında görev alan kan hücresi. (dol)

Tropizma: Bitkinin, uyaran yönüne bağlı olarak verdiği tepki. (bit)

TSH: Tiroit uyarıcı hormon. (end)

Tulumcuk: Kulak denge merkezinde, içerisinde otolit taşları bulunan yapılar. (duy)

Turgor basıncı: Çeperli hücrelerde, hücre zarının, sitoplazmadaki su miktarına bağlı olarak hücre duvarına uyguladığı kuvvet. (alver)

Tuz: Asidik ve bazik özellik gösteren iki mineral veya molekülün birleşmesi sonucu oluşan inorganik madde. (bes)

Tüberküloz: Verem. (sol)

Tüketimin ekolojik ayak izi: Tüketime bağlı olarak doğaya verilen zarar. (gün)

Tükürük bezi: Ürettiği tükrük sıvısını ağız içi boşluğuna salgılayan dış salgı bezi. (sind)

Tümör: Kanserli hücrelerin oluşturduğu zararlı doku. (mit)

Tüp ayak: Bazı omurgasız hayvanlarda rastlanan ve yüzeye tutunmayı sağlayan yapılar. (sın)

Tüp bebek yöntemi: Doğal olmayan dölleme yöntemlerinden birisi. (üre)

Tüp çekirdek: Dişicik borusunda kanal oluşumunu sağlayan polen çekirdeği. (bit)

Tür: Aralarında, nesiller boyu verimli döl verebilen canlı grubu. (sın)

Tüy: Kuş sınıfındaki canlılara özel oluşumlar. (sın)

Tüylü duyu hücreleri: Mekanik uyarıları sinirsel uyarılara dönüştürebilen hücreler. (duy)

 

UAA: Sonlandırıcı kodon (pro)

UAG: Sonlandırıcı kodon. (pro)

UGA: Sonlandırıcı kodon. (pro)

Uç beyin: Korteks, beyin kabuğu. Beynin dışını kaplayan bölüm. (sin)

Uç meristem: Kök ucu ve gövde büyüme noktasında bulunan ve bitkinin boyuna büyümesinde etkili  olan doku. (bit)

Ultrasonografi: Ses dalgalarının oluşturduğu titreşimlerin kullanılması ile gerçekleştirilen görüntüleme tekniği. (üre)

Ultraviyole ışın: Mor ötesi ışın.

Urasil: Yalnızca RNA molekülünü oluşturan nükleotit zincilerinde bulunabilen organik baz çeşidi. (nük)

Uterus: Döl yatağı, rahim. (üre)

Uyartı: İmpuls. (sin)

Uyum: Adaptasyon. (çev)

Uzun gün bitkisi: Çiçek açabilmesi için günlük olarak 12 saatten daha fazla ışığa ihtiyaç duyan bitki türleri. (bit)

 

Üçlü hidrojen bağı: DNA’da guanin ve sitozin bazları arasında oluşan bağlar. (nük)

Üçlü kapakçık: Triküsbit. Sağ kulakçıktan sağ karıncığa açılan üç parçalı kapakçık. (dol)

Üçüncül tüketici: İkincil tüketicilerle beslenen canlılar. (eko)

Ülser: Bir bakteri türünün sebep olduğu mide iç duvarı tahribatı. (sind)

Üre: İdrar veya terleme ile atılabilen azotlu boşaltım ürünü. (üri)

Üreme sistemi: Eşeyli üreyen gelişmiş canlılarda üreme faaliyetini gerçekleştiren sistem. (üre)

Üreter: İdrar kanalı. Böbrek ile idrar kesesi arası bağlantı kuran kanal. (üri)

Üretimin ekolojik ayak izi: Üretim faaliyetlerinden kaynaklanan çevre kirliliği. (gün)

Üretken çekirdek: Generatif çekirdek. Polende bulunan ve dölleme yeteneğine sahip çekirdek. (bit)

Üretra: Üriner sistemde, idrarın dışarı atıldığı son bölüm. (üri)

Ürik asit: Bazı canlıların azotlu boşaltım ürünü. (üri)

Üriner sistem: Metabolik atıkların vücut dışına atılmasını sağlayan sistem. (üri)

Üst ana toplardamar: Baş bölgesinden gelen kanı toplayarak kalbin sağ kulakçığına ileten damar. (dol)

Üst epidermis: Epidermis. Derinin nispeten daha ince üst tabakası. (duy)

Üzengi: Orta kulakta bulunan üç adet kemiğin sıralamada en sonda olanı. (duy)

 

Vagus siniri: İç organların çalışma hızı üzerinde etkili otonom sinir. (sin)

Vajina: Dişi üreme sisteminin giriş bölümü.(üre)

Varis: Toplardamar büzgen kaslarında meydana gelen genişlemeler ile ortaya çıkan hastalık. (dol)

Varyasyon: İç veya dış etkenlere bağlı olarak canlıda meydana gelen çeşitlilik. (çev)

Vas deferens: Testis ile üretra arasındaki bağlantıyı kuran kanal. (üre)

Vasküler kambiyum: Floem ve ksilem arasında bulunan hücre tabakası. (bit)

Vasopressin: ADH. Antidiüretik hormon. İdrar toplama kanalında suyun geri emilimi üzerinde etkili hormon. (end)

Vater kabarcığı: Pankreas wirsung kanalının onikiparmak bağırsağına açıldığı nokta. (sind)

Vejetaryen: Hayvansal kaynaklı gıda bulunmayan diyet şekli.

Vejetatif çekirdek: Çiçek dişi organında kanal açılmasını sağlayan polen çekirdeği. (bit)

Vejetatif üreme: Bitkilerde çeşitli şekillerde görülen eşeysiz üreme yöntemleri. (mit)

Ventrikül: Karıncık . (dol)

Verem: Tüberküloz, pnömoni. (sol)

Veri: Gözlem sonucu elde edilen bilgi. (bil)

Villus: İncebağırsak iç yüzeyinde, besin emilimi yapan kıvrımlar. (sind)

Viral: Virüs kaynaklı. (sın)

Virüs: Metabolik faaliyet göstermeyen canlı cansız arası form. (sın)

Vitamin: Vücuttaki enzimsel tepkimelerde katalizör olarak kullanılan organik moleküller. (bes)

Volkmann kanalı: Kemik yapısında bulunan havers kanallarını birbirine bağlayan kanallar. (isk)

 

Wirsung kanalı: Pankreasta üretilen enzimleri onikiparmak bağırsağına taşıyan kanal. (sind)

Wynne – Edward hipotezi: Besin miktarına göre popülasyonların birey sayısının dengelendiğini öne süren hipotez. (pop)

 

Ya hep ya hiç kuralı: Eşik değeri ve üzerindeki uyarılara aynı şiddette tepki verilmesi. (kas)

Yağ bezi: Alt deride bulunan ve dış ortama yağ içerikli madde salgılayan bez. (duy)

Yağ damlacıkları: Emülsiyon. Yağların mekanik sindirimi sonucu oluşan karışım. (sind)

Yan boynuz: Omuriliğin yanlarından çıkış yapan nöronların çıkış bölgesi. (sin)

Yanal  meristem: Gelişmiş bitkilerin enine büyümesini sağlayan bölünür doku. (bit)

Yanal tomurcuk: Genç gövde ve dallarda yanlara doğru oluşacak yapıların başlangıç oluşumu. (bit)

Yangısal tepki: Savunmanın ikinci hattını oluşturan unsurlardan birisi. (dol)

Yapay döllenme: İnsan müdahalesi ile gerçekleşen döllenme. (biy)

Yapay seçilim: İnsan müdahelesi ile canlının bir özelliğini kullanmasının teşvik edilmesi. (çev)

Yaprak ayası: Yaprak yüzeyi. (bit)

Yardımcı bez: Doğrudan sindirim yapmayan fakat sindirime katkısı olan bezler. (sind)

Yarı korunumlu eşlenme: Semi konservatif eşlenme. DNA’nın kendini eşlemesi durumunda her bir yarı zincirini yeni hücrelere aktarması. (nük)

Yarı oynar eklem: Hareket kapasitesi kısıtlı olan eklem çeşidi. (isk)

Yarı parazit: Konağından su ve mineral alarak ihtiyacını gideren bitki türü. (kom)

Yarım daire kanalları: İç kulaktaki denge merkezi. (duy)

Yarımay kapakçıkları: Semilunar. Karıncık çıkışlarında bulunan kapakçıklar. (dol)

Yassı epitelyum: Vücutta en ince tabakaları oluşturan epitel çeşidi. (duy)

Yaş halkaları: Çok yıllık odunsu bitki gövdesinde bir yılda iki adet oluşan halkasal yapılar. (bit)

Yavru bakımı: Memelilerde ve kısmen kuşlarda görülen anne yavru arası etkileşim. (sın)

Yemek borusu: Özofagus. Yutak ile mide arasında uzanan kanal. (sind)

Yeşil ışık dalga boyu: Klorofilin fotosentez için en az yararlandığı ışık dalga boyu. (fot)

Yeşil su ayak izi: Yağmur suyu kullanımı. (gün)

Yönelim: Tropizma. Bitkilerin, uyaranın yönüne bağlı olarak gösterdiği tepkiler. (bit)

Yönetici moleküller: DNA ve RNA. Nükleik asitler. (nük)

Yumru: Bazı bitki türlerinde görülen gövde yapısı. (mit)

Yumurta: Dişi üreme hücresi. (üre)

Yumurta kanalı: Ovaryumu döl yatağına bağlayan kanal. (üre)

Yumurtalık: Ovaryum. Dişi üreme sisteminde yumurta hücresinin üretildiği organ. (üre)

Yumuşakça: Midye, ahtapot gibi canlıları barındıran omurgalı canlı sınıfı. (sın)

Yutak: Farinks. Yapısındaki kaslar sayesinde ağız boşluğundaki gıdaları yemek borusuna aktaran organ. (sind)

Yüksek tansiyon: Hipertansiyon. Kanın damar duvarına uyguladığı basıncın ideal değerlerin üzerinde olması. (dol)

Yüzey gerilimi: Su molekülleri arasındaki kohezyon kuvveti etkisi ile su tabakasının dönüştüğü durum. (bes)

 

Z çizgisi: Kasılma birimi sarkomerin sınırlarını belirleyen çizgiler. (kas)

Zarf proteini: Virüse ait nükleik asitin etrafını saran molekül. (sın)

Zatürre: Verem, pnömoni. (sol)

Zigot: Döllenmiş yumurta. (üre)

Zona pellusida: Yumurta hücresini saran tabaka. (üre)

Zooplankton: Hayvansal plankton. (sın)

Zorunlu (Sıkı) mutualizm: Hayati öneme sahip karşılıklı yararlanma biçimi. (kom)