İçeriğe geç
Anasayfa » canlıların temel bileşenleri

canlıların temel bileşenleri

Canlıların Temel Bileşenleri

 

Besinler

Monomer

  • Monomerler, organik bileşiklerin hidroliz yolu ile daha küçük parçalara ayrılamayan yapıtaşlarıdır. Örneğin aminoasit ve glikoz.

Polimer (2024 TYT’de soruldu)

  • Polimerler, çok sayıda benzer monomerin birleşmesi sonucu meydana gelmiş kompleks yapılardır.
  • Polimer oluşumuna polimerleşme (Polimerizasyon) denir. Örneğin polisakkarit oluşumu.

 

polimerlesme

 

Dehidrasyon

  • Monomerlerin birleşmesi sonucunda su meydana gelen biyokimyasal tepkimelerdir. Örneğin protein sentezi.

Hidroliz

  • Birleşik durumdaki monomerlerin su harcanarak ayrıştırılmalarıdır.
  • Hidroliz tepkimelerinde enerji harcanmaz. Örneğin besinlerin sindirimi.

 

dehidrasyon-hidroliz

 

İnorganik Bileşikler

  • Yapısında element çeşidi olarak karbon, hidrojen ve oksijen’den en çok ikisini bulunduran moleküller inorganiktir.
  • İnorganik bileşikler tüm canlılar tarafından hazır alınır.
  • İnorganik bileşikler düzenleyici olarak etkili olur.
  • İnorganik bileşikler sindirime uğramaz ve hücresel solunum tepkimelerinde enerji vermezler.

Su

  • Su, canlılarda en çok bulunan bileşiktir.
  • Bu özelliği suyun ne kadar önemli bir molekül olduğunu gösterir.
  • Su iyi bir çözücüdür ve bundan dolayı su sindirim (Hidroliz) tepkimelerine dahil olur.
  • Su, olduğu ortama akışkanlık katar ve böylece kan ve lenf gibi sıvıların dolaşımını kolaylaştırır.
  • Su, hücre içi, hücreler arası ve hücre – ortam arası madde alış verişini mümkün kılar.
  • Su, enzimlerin çalışabilmesi için mutlaka gereklidir.
  • Donduğu zaman suyun özkütlesi azalır.
  • Suyun bu özelliği sayesinde sucul ortamda yaşayan canlılar buz tabakalarının altında kalmaktan kurtulur.
  • Su, öz ısısı yüksek bir moleküldür. Bu sayede sıcaklık değişimleri canlıları çabucak etkilemez.
  • Kohezyon, su moleküllerinin birbirini çekmesidir.
  • Kohezyon sayesinde yüksek yapılı bitkilerde su taşınımı mümkün olur.
  • Su moleküllerinin kendinden farklı moleküllerle bağ kurmasına adhezyon denir. Örneğin camda tutunan su damlaları.

 Mineral

  • Canlıların temel bileşenleri örneği olan mineraller canların yapısında element veya bileşik şeklinde yer alır.
  • Bir mineralin eksikliği başka bir mineral ile giderilemez.
  • Minerallerin enerji verme kapasiteleri yoktur.
  • Mineraller, daha çok düzenleyici olarak görev alırlar.
  • Mineraller enzimlerin yapısına kofaktör olarak katılabilir.
  • Mineraller bulundukları ortamda çözünerek ortamın pH’ını ve yoğunluğunu etkiler.
  • Mineraller, üreticiler de dahil tüm canlılar tarafından hazır (Hiçbir canlı sıfırdan element üretemez.) alınan maddelerdir.
  • İdrar, ter ve dışkı ile mineral atımı gerçekleşir.

Ca: Kalsiyum, insanda en fazla yer alan mineraldir. Kalsiyum, kemik ve diş gelişiminde etkilidir.

Mg: Magnezyum, klorofilin yapısına katılır. Magnezyum fotosentez tepkimeleri için önemlidir.

Fe: Hemoglobinin yapısında demir elementi vardır. Demir eksikliği kansızlığa (Anemi) sebep olur.

Na – K: Bu iki element sinirsel iletimin gerçekleşmesi için gereklidir. Bu iki element aynı zamanda ortamın su ve pH dengesinin sağlanmasında etkilidir.

P: ATP, DNA ve RNA yapısında fosfor vardır.

I: İyot, tiroit bezinin çalışması üzerinde etkilidir. Eksikliğinde tiroit bezi büyümesi (Guatr) hastalığı ortaya çıkar.

F: Flor elementi kemik ve diş gelişimi için gereklidir.

 

Tuz

  • Canlıların temel bileşenleri örneği olan tuz, asidik ve bazik maddelerin birleşmesi sonucu oluşur.
  • Tuz, bulunduğu ortamın pH – pOH değerini doğrudan etkilemez.
  • Tuz oranı artan ortama su girişi olur ve dolaylı olarak ortamın asit ve baz dengesi değişir.
  • Fazla tuz tüketimi, kan basıncının artmasına neden olur.
  • NaCl (Yemek tuzu) en çok kullandığımız tuz çeşididir.

Asit – Baz

  • Çözündüğünde ortama hidrojen iyonu veren maddeler asidik, hidroksil iyonu veren maddeler ise baziktir.
  • Asit ve baz bir madde değil uzunluk, sıcaklık, basınç gibi bir değerdir.
  • Biyokimyasal tepkimelerin gerçekleşmesi için ortam pH veya pOH’ının istenen düzeyde tutulması gerekmektedir.

 

ph_poh_cetveli

 

  •  Tampon madde, bir çözeltinin pH veya pOH’ını belli bir değerde tutmak için kullanılan asidik veya bazik maddelerdir.

 

temel-bilesikler-listesi

 

  • Yapısal bileşikler: Karbonhidrat, lipit, protein
  • Enerji verebilen bileşikler: Karbonhidrat, lipit, protein
  • Düzenleyici bileşikler: Protein, lipit, vitamin, enzim, hormon

 

Organik Bileşikler

  • Yapısında karbon, hidrojen ve oksijen atomlarının üçünü de içeren bileşikler organik yapılıdır.

Karbonhidrat

a- Monosakkarit

  • Fotosentez ve kemosentez tepkimelerinde üretilirler.
  • Yapısında 3, 5 veya 6 karbon atomu olan monoskaritleri inceleyelim.

3 karbonlu monosakkaritler

  • Pirüvik asit, PGAL (Fosfogliseraldehit)

5 karbonlu (pentoz) monosakkaritler

  • Yapısal monosakkaritlerdir.
  • Pentoz’lar hücresel solunum tepkimelerine katılmaz.

1- Riboz

  • Riboz, RNA ve ATP’nin yapısına katılır.

2- Deoksiriboz

  • Deoksiriboz DNA‘nın yapısına katılır.
  • Deoksi” bir oksijeni eksik anlamına gelir.

 

deoksiriboz-riboz

 

6 karbonlu (Heksoz) monosakkaritler

  • Heksoz’ların birbirlerinin izomeri olan üç çeşidi vardır.
  • Glikoz: Bitkisel veya hayvansaldır. Örneğin, kan veya üzüm şekeri.
  • Galaktoz: Ağırlıklı olarak hayvansaldır. Bazı bitkilerde de görülebilir. Örneğin, süt şekeri.
  • Fruktoz (Çay şekeri): Bitkiseldir. Örneğin, meyve şekeri.
  • Heksozların zardan geçiş kolaylığı sırası:  Galaktoz  >  Glikoz  Fruktoz

b- Disakkarit

  • Disakkaritler iki monosakkaritin dehidrasyon tepkimesi sonucu birleşmesi ile oluşur.
  • Maltoz: İki glikozun birleşmesi ile oluşur. Bitkiseldir. Örneğin, arpa şekeri.
  • Sükroz (Sakkaroz): Glikoz ve fruktoz‘un birleşmesi ile oluşur. Bitkiseldir. Örneğin, çay şekeri.
  • Laktoz: Glikoz ve galaktozun birleşmesi ile oluşur. Hayvansaldır. Örneğin, süt şekeri.
  • Laktoz hassasiyeti olan insanlar laktozsuz süt içmelidir.

 

disakkarit

 

c- Polisakkarit (2023 TYT’de soruldu)

  • Polisakkaritler, çok sayıda glikozun glikozit bağları ile birleşmesi sonucu oluşur.

1- Depo polisakkaritler

Nişasta

  • Nişasta, bitkisel hücrelerin glikozu depolama şeklidir ve suda çok az çözünür.
  • Nişastanın glikoza dönüşümü insanda yalnızca hücre dışında gerçekleşir.

 

nisasta-canlilarin-temel-bilesenleri

 

Glikojen

  • Glikojen hayvan, mantar, bakteri ve arke hücrelerinin depo polisakkaritidir.
  • Glikojenin glikoza dönüşümü insanda hücre içi veya hücre dışında gerçekleşir.

 

glikojen-canlilarin-temel-bilesenleri

 

2- Yapısal polisakkaritler

Selüloz

  • Selüloz suda çözünmez.
  • Bazı bakteri ve arkeler hariç selülozu sindirebilen canlı yoktur.
  • Selüloz, insan sindirim sistemi tarafından sindirilemese de bitkisel lifler, bağırsak hareketini ve mukoza salınımını arttırarak sindirim sisteminin daha etkin çalışmasını sağlar.
 Kitin
  • Kitin molekülünün yapısında karbon, hidrojen, oksijen elementlerinin yanında bir de azot elementi vardır.
  • Mantarların hücre çeperi ve böceklerin dış iskeleti (Koruyucu) kitin yapılıdır.

 

Lipit (Yağ)

  • Canlıların temel bileşenleri örneği olan lipitlerin tümünde karbon, hidrojen ve oksijen elementleri bulunur.
  • Lipitlerin bazı çeşitlerinde azot ve fosfor elementi bulunur.
  • Lipitlerin yapısında diğer organik bileşenlere göre daha fazla hidrojen atomu vardır.
  • Bu özellikleri lipitlerin enerji verimliliklerini arttırır ve hafif olmalarını sağlar.
  • Lipitlerin oksijen oranı diğer organik bileşenlere göre azdır.
  • Bundan dolayı lipitlerin solunum tepkimelerinde yıkılmaları için daha çok oksijen harcanması gerekir.
  • Kuş ve memeliler, depoladıkları yağı hücresel solunumlarında yıkmaları sonucu oluşan metabolik suyu kullanabilirler.
  • Lipitlerin enerji verme (En çok ve ikinci sırada), yapıya katılma (Hücre zarı, B vitamini, kolesterol), mekanik koruma, düzenleyici (Bazı eşeysel hormonlar) olmak gibi özellikleri vardır.

Yağ asitleri

a- Doymuş yağ asitleri

  • Doymuş yağ asitlerinin yapısında yeterli miktarda hidrojen atomu vardır.
  • Doymuş yağ asitleri ikili ya da üçlü bağ içermez.
  • Doymuş yağ asitleri hayvansaldır ve oda sıcaklığında katı formdadır. Örneğin, tereyağı.

 

doymus-yaglar-canlilarin-temel-bilesenleri

 

b- Doymamış yağ asitleri

  • Doymamış yağ asitlerinin yapısında yeterli miktarda hidrojen atomu yoktur.
  • Bundan dolayı doymamış yağ asitlerinin yapısında ikili veya üçlü bağ bulunur.
  • Doymamış yağ asitleri bitkiseldir ve oda sıcaklığında sıvı formdadır. Örneğin, zeytinyağı.

 

doymamis-yaglar-canlilarin-temel-bilesenleri

 

Margarinleşme

  • Margarinleşme, doymamış yağ asitlerinin doğal olmayan yöntemlerle hidrojen bakımından doyurulması ve katı bir form almasıdır.
  • Margarin bir trans (Dönüştürülmüş) yağdır.

 

Esansiyel (Temel / Zorunlu) yağ asitleri

  • Esansiyel yağ asitleri, insanda üretilemeyip hazır alınan yağ asitleridir. Örneğin, omega 3 ve omega 6.

 

Yapı ve görevlerine göre lipit çeşitleri

 

a- Trigliserit (Nötral yağ) (2021 TYT’de soruldu)

  • Trigliseritler, üç yağ asidi ve bir gliserolün esterleşme (Ester bağı oluşumu) tepkimesi ile birleşmeleri sonucu oluşur.
  • Trigliserit bir polimer değildir (Tek tip monomerden oluşmaz).
  • Trigliseritler hücresel solunum tepkimelerine katılır.

 

yag-asit

 

b- Fosfolipit

  • Fosfolipit molekülü, iki yağ asidi, bir gliserol, bir fosfat ve bir kolin molekülünün esterleşme tepkimesine girmeleri sonucu oluşur.
  • Fosfolipit molekülü, hücre zarının yapısına katılır.
  • Gliserol, hücre zarının dışına bakan hidrofilik (Suyu seven), yağ asidi hücre zarının içine bakan hidrofobik (Suyu sevmeyen) bölümdedir.

c- Steroit

  • Bir steroit türevi olan kolesterol (Zar geçirgenliğini ve dayanıklılığını arttırır) hayvansal hücrelerin zar yapısına katılır.
  • Bazı eşeysel hormonlar (Östrojen ve testosteron) steroit yapılıdır (Düzenleyici – işlevsel).
  • Reçine, kauçuk gibi bitkisel salgılar da steroit yapılıdır.

 

Protein

  • Canlıların temel bileşenleri örneği olan protein, canlı yapısında en çok yer alan organik bileşiktir.
  • Proteinlerin yapıtaşı aminoasittir.
  • Aminoasitlerin amin (NH2) grubu bazik, karboksil (COOH) grubu ise asidik özellik gösterir.
  • Bu iki gruba sahip olması aminoasitlerin amfoter yapılı olmasını sağlar.
  • 20 aminoasit çeşitinin insan 12’sini üretebilirken, 8’ini (Temel, esansiyel) hazır alır.
 

aminoasit-yapisi

 

  • Protein’in fazlası vücutta yağa dönüşür.
  • Aminoasitlerin enerji verici diğer monomerlere göre farkı, hücresel solunum tepkimelerine katıldığında CO2 ve H2O haricinde NH3 (Amonyak) molekülünün de oluşmasıdır.
  • Tüm aminoasitlerin yapısında karbon, hidrojen, oksijen ve azot elementleri bulunur.
  • Bazı aminoasitlerin yapısında kükürt ve fosfor (Radikal grupta) elementleri bulunur.
  • Proteinler yapıcı onarıcı (Enzim), düzenleyici (Hormon) ve enerji verici (Son sırada) olarak görev yapmaktadır.
  • DNA‘daki genler protein üretiminden sorumludur.
  • Aynı türün iki farklı bireylerinde benzer proteinlere rastlanılır.
  • Örneğin her insanda hemoglobin, albümin ve globülin proteinleri bulunur.
 

proteinlerin-farkli-olmasi

 

  • İki polipeptit zincirinin birbirinden farklı olma nedeni, üretimleri için şifre veren DNA’daki genlerin farklı nükleotit dizilimine sahip olmasıdır.
  • Buna bağlı olarak polipeptit zincirindeki aminoasitlerin çeşiti, sayısı ve sırası iki proteinin birbirinden farklı olmasının dolaylı nedenidir.

 

Protein eksikliğinde meydana gelebilecek sorunlar

Yapıcı ve onarıcı yönü ile protein

  • Yaralar geç iyileşir, beyin gelişiminde sorunlar yaşanır.

Düzenleyici yönü ile protein

  • Albümin, globülin proteinleri kanın yoğunluğunu ayarlar.
  • Bu maddelerin kandaki miktarı ideal seviyede olmadığında kişide ödem oluşur.

Enerji verici yönü ile protein

  • Hayati öneme sahip görevlerinden (Enzim, hormon) dolayı proteinler hücresel solunum tepkimelerine en son katılır.

Polipeptit ve protein ilişkisi

  • Polipeptit’lerin işlevsel özellik kazanmış şekline protein denir.
  • Denatürasyon, proteinlerin yüksek sıcaklıkta üç boyutlu yapısının bozularak (Disülfit bağları kopar) işlevini yitirmesidir.
  • Yumurta akının ısıtıldığında beyazlaması denatürasyona örnektir.
  • Denatüre olmuş bir protein molekülünü oluşturan polipeptit zincirinde peptit bağı sayısında bir değişim olmaz.
  • Renatürasyon, denatüre olmuş proteinin üç boyutlu yapısına tekrar kavuşmasıdır.
  • Çökelme testi, canlılar arası protein benzerliğini tespit eder.
  • Çökelme ne kadar çoksa protein benzerliği, dolayısı ile akrabalık derecesi o kadar azdır.
 

denaturasyon-mekanizmasi

 

Vitamin

  • Canlıların temel bileşenleri konusunun bir diğer başlığı da vitaminlerdir.
  • Vitaminler organik yapıdadır.
  • Organik yapıda olmalarına rağmen vitaminler enerji verme kapasitesine sahip değildir.
  • Vitaminler ağırlıklı olarak bitkisel gıdalardan alınan düzenleyici moleküllerdir.
  • Vitaminler bazı bileşik enzimlerin koenzimi olarak kullanılır (B vitamini).
  • Vitaminler yapısal olarak kullanılmaz.
  • Vitaminler sıcaklık, ışık ve metal gibi etkenlerden olumsuz etkilenir.
  • Vitaminler, doğal olmayan (Sentetik) yöntemlerle üretilebilir.
  • Bir vitaminin eksikliğini başka bir vitamin gideremez.
  • Vitaminler hücre zarından geçebilen moleküllerdir.
  • Vitaminler sindirilmeye ihtiyaç duymaz.

 

Vitaminler çözündüğü ortama göre iki gruba ayrılır

Yağda çözünen vitaminler

  • A, D, E ve K vitaminleri yağda çözünür (Erir).
  • Yağda çözünen vitaminlerin fazlası karaciğer’de depolanır
  • Bu özelliklerinden dolayı yağda çözünen vitaminlerin eksikliği geç hissedilir.

 

vitamin_yagda_ve_suda_cozunen

 

Suda çözünen vitaminler

  • B ve C vitaminleri suda çözünür (Erir).
  • Suda çözünen vitaminlerin fazlası idrarla atılır.
  • Bu özelliklerinden dolayı suda çözünen vitaminlerin eksikliği çabuk hissedilir.
  • B ve K vitaminleri kalınbağırsağımızda yer alan bakteriler tarafından üretilir.
  • Gereğinden fazla antibiyotik kullanımı kalınbağırsaklarımızdaki yararlı bakterileri öldürür.
  • Bu durum B ve K vitaminlerinin eksikliğine neden olur. 

A vitamini

  • A vitamini, provitamin-A (Öncül) şeklinde alınır.
  • Provitamin-A karaciğer ve incebağırsakta A vitaminine dönüştürülür.
  • A vitamini eksikliğinde görme sorunları (Gece körlüğü) ortaya çıkar.

B vitamini

  • B vitamini hazır alınabildiği gibi bağırsak bakterileri tarafından da üretilir.
  • B vitaminin eksikliğinde hafıza sorunları, kansızlık (Anemi), beri beri ve pellegra hastalıkları ortaya çıkar.

C vitamini

  • C vitamini vücudun direnç kazanmasını sağlar.
  • B vitamini eksikliğinde skorbüt (Diş eti çekilmesi) hastalığı ortaya çıkar.

D vitamini

  • D vitamini, provitamin-D şeklinde alınır.
  • Provitamin-D deride güneş ışığı etkisi ile D vitaminine dönüşür.
  • D vitamini kemik ve diş gelişiminde etkilidir.
  • D vitamini eksikliğinde raşitizm (Kemik gelişim bozukluğu) hastalığı ortaya çıkar.

E vitamini

  • E vitamini eksikliğinde kısırlık, kanser ve kalp rahatsızlığı riski artar.

K vitamini

  • K vitamini dışarıdan hazır alınabildiği gibi kalınbağırsak bakterileri tarafından da üretilir.
  • K vitamininin eksikliğinde yara iyileşmeleri ve pıhtılaşma gecikir.

 

Enzim

Katalizör

  • Katalizörler kimyasal tepkimelere dahil olarak o tepkimeleri hızlandıran fakat tepkimeden etkilenmeden çıkan moleküllerdir.
  • Kısacası enzimler biyolojik katalizörlerdir.

Aktivasyon enerjisi

  • Aktivasyon enerjisi, biyokimyasal tepkimelerin başlayabilmesi için gerekli olan enerjidir.
  • Bu enerji ya ısı alarak ya da ATP harcanarak karşılanır.
  • Enzimler, aktivasyon enerjisini düşürerek aynı tepkimenin daha az enerji harcanarak ve daha hızlı gerçekleşmesini sağlar.

 

enzim_aktivasyon_enerjisi

 

Sübstrat

  • Sübstrat, enzimlerin etki ettiği maddelerdir.
  • Sübstrat’ın enzime geçici olarak bağlandığı kısmına aktif bölge denir.
  • Enzim ve sübstrat arasında anahtar – kilit (İndüklenmiş uyum) uyumu vardır.

 

enzim-substrat-iliskisi-canlilarin-temel-bilesenleri

 

  • Enzim – sübstrat kompleksi oluşunca, enzim ve sübstrat geçici olarak kaybolur.
  • Sübstrat ile birleşen enzim pasiftir ve bu durumda, tepkime bitene kadar enzim bir başka sübstratı etkileyemez.
  • Farklı enzimlerin sübstratı aynı olabilir.
  • Örneğin maltoz ve nişasta glikozlardan oluşmasına rağmen bu molekülleri farklı enzimler üretir.

 

enzim-substrat-miktari

 

Enzim çeşitleri

a- Basit enzim

  • Basit enzim yalnızca proteinden oluşur. Örneğin sindirim enzimleri.

b- Bileşik enzim

  • Bileşik enzim, protein (Apoenzim) ve koenzim (Organik, B vitamini) veya kofaktör (İnorganik, metal iyonu) kısmın birleşmesi (Holoenzim) sonucu oluşur.
  • Bileşik enzimlerde, hangi sübstrat’a etki edileceğini apoenzim belirler.
  • Tepkimeyi gerçekleştiren bölüm ise koenzim veya kofaktördür.
  • Koenzim ve kofaktör apoenzim’den daha küçüktür.
  • Koenzim veya kofaktör tek başına etkin değildir.
  • Bir apoenzim bir çeşit koenzimle çalışırken, bir koenzim birden fazla çeşit apoenzim ile çalışabilir.
  • Enzimler hücre içinde üretilir fakat hücre içi veya dışında etkinlik gösterir.
  • Tüm metabolik tepkimeler enzimseldir.
  • Bazı enzimsel tepkimelerde enerji harcanmaz. Örneğin sindirim tepkimeleri.
  • Enzimlerin çoğu çift yönlü (Tersinir) çalışır.
  • Sindirim enzimleri tek yönlü çalışır.
  • Bazı enzimler takım halinde çalışır.

 

takim-halinde-calisma-canlilarin-temel-bilesenleri

 

  • Bir enzimin ürünü başka bir enzimin sübstratı olabilir.
  • Her enzim çeşidi DNA üzerinde yer alan farklı bir gen kontrolünde üretilir.
  • Zincir tepkimelerinde görev alan bir enzimin yapısı bozulursa, bu zincirleme tepkime devam etmez.
  • Yapısı bozulan enzimden önceki enzimin ürünü ortamda birikir.
  • Enzimsel bir tepkimenin yönünü yönünü, tepkimeye giren veya tepkimeden çıkan maddenin derişimi belirler.

 

Negatif geri besleme (Negatif feed – back)

  • Negatif geri besleme, tepkime sonucu oluşan ürünün yeterli miktara ulaştığında enzimi durdurmasıdır.
  • Örneğin hamurun mayalanması sırasında oluşan etil alkol, maya mantarlarının faaliyetini durdurur.

 

enzim-substrat-feed-back

 

  • Enzimler tekrar tekrar kullanılabilen moleküllerdir.
  • Görevini yerine getirmiş bir enzim zamanla aminoasitlerine ayrışır.
  • Gerektiğinde bu enzim DNA kontrolünde tekrar üretilir.
  • Enzim isimlerinin sonuna genelde -az (Lipaz, aktif), -in (Pepsin, aktif) -jen (Pepsinojen, pasif) ekleri getirilir.

 

Enzimlerin çalışma hızını etkileyen faktörler

1- Sıcaklık

  • Enzimin en verimli çalıştığı sıcaklığa optimum sıcaklık denir.
  • Yüksek sıcaklık enzimin yapısını bozar.
  • Bu durum enzimin çalışma hızını azaltır hatta ileri seviye bozulmalarda enzim aktivitesini durdurur (Denatürasyon).
  • Düşük sıcaklık enzimin yapısını bozmadığı halde (Su donması), enzimin aktivitesini geçici olarak durdurur (İnaktif).

2- pH – pOH

  • Bir enzimin en verimli çalıştığı pH veya pOH değeri o enzim için optimum pH veya pOH değeridir.
  • Farklı enzimler aynı pH – pOH değer aralıklarında çalışabilir.
  • Düşük (Asidik) pH değerleri enzimin yapısını bozar.

 

enzim-ph-poh-canlilarin-temel-bilesenleri

 

3- Su oranı

  • %15’in altında su olan bir ortamda enzim faaliyet gösteremez. Örneğin kurutulmuş gıdaların bozulmaması.

4- Sübstrat yüzeyi

  • Enzim, sübstrat’ı yüzeyinden itibaren etkiler.
  • Sübstrat yüzeyi arttıkça enzimin çalışma hızı da artar.

 

substrat-yuzeyi-canlilarin-temel-bilesenleri

 

5- Enzim ve sübstrat yoğunluğu

a- Enzim ve sübstrat yoğunluğu devamlı arttırılırsa, birim zamanda oluşan ürün miktarı artar.

b- Enzim yoğunluğu arttırılır fakat sübstrat yoğunluğu sabit tutulursa, sınırlı miktardaki sübstrat bittiğinde enzimsel faaliyet sona erer.

c- Enzim yoğunluğu sabit tutulur fakat sübstrat yoğunluğu devamlı arttırılırsa, enzim maksimum çalışma hızına ulaşana kadar hızlanır, devamında tepkime sabit hızda devam eder.

 

enzim-aktivitesi

 

6- Aktivatör – İnhibitör

a- Aktivatör

  • Aktivatörler, çalışmayan enzimin çalışmasını sağlayan, çalışmakta olan enzimlerin ise daha hızlı çalışmasını sağlayan maddelerdir. Örneğin kafein.

b- İnhibitör

  • İnhibitörler, aktif enzimlerin çalışma hızını yavaşlatan hatta enzimin çalışmasını durduran maddelerdir. Örneğin zehir, siyanür.

Enzimlerin kullanım alanları: Gıda, eczacılık, deterjan üretimi.

 

Nükleik asitler

  • Bu konunun diğer adı yönetici moleküllerdir.
  • DNA ve RNA nükleotitlerden oluşur.
  • Nükleotitler ise azotlu organik baz, pentoz şekeri ve fosfattan (Fosforik asit) meydana gelir.
  • Azotlu organik baz ile pentoz şekeri arasında glikozitik bağ, pentoz şekeri ve fosfat arasında ester bağı oluşur.
  • Nükleotitlerin zincir haline gelmesini sağlayan ise fosfodiester bağlarıdır.

Azotlu organik bazlar iki gruptan oluşur

1- Pürin

  • Pürin bazları çift halkalı kimyasal yapıdadır. Adenin, Guanin.

2- Primidin

  • Primidin bazları tek halkalı kimyasal yapdadır. Sitozin, timin, urasil.
  • DNA molekülünün özel pentoz’u deoksiriboz, özel organik bazı ise timindir.

 

dna-cift-zincir-yapi

 

  • RNA molekülünün özel pentozu riboz, özel organik bazı ise urasildir.

 

rna-yapisi

 

  • Nükleik asitler hücresel solunum tepkimelerine katılmaz.

 

dna-rna-farki

 

Daha ayrıntılı bilgi için nükleik asitler konusuna bakabilirsiniz.

 

ATP

  • ATP, biyokimyasal tepkimelerde enerji kaynağı olarak kullanılan organik bir moleküldür.
  • ATP molekülünün yapısında adenin bazı, riboz şekeri ve üç adet fosfat (H3PO4) vardır.

 

atp-molekuler-yapi

 

  • Adenin bazı ve riboz şekeri arasında glikozitik bağ, birinci fosfat ile riboz şekeri arasında ester bağı, fosfatlar arasında ise ATP molekülünün enerji verebilen bir molekül olmasını sağlayan yüksek enerjili bağlar vardır.
  • ATP, fosforilasyon tepkimeleri ile hücresel solunum, fotosentez veya kemosentez tepkimelerinde üretilir.

 

Hormon

  • Hormonlar, denetleyici ve düzenleyici görevleri olan organik yapılı moleküllerdir.
  • Hormonlar homeostazinin korunmasında etkilidir.
  • Hormonlar protein, aminoasit veya steroit yapılıdır.
  • Hormonlar, gereken miktarından az veya çok olması durumunda organizmada değişik sorunlara yol açar.
  • Örneğin, STH’ın az salgılanması gelişim bozukluklarına neden olur.
  • Hormonlar hedef organ veya dokulara kan yolu ile taşınır.

 

Daha ayrıntılı bilgi için  endokrin sistem konusuna bakabilirsiniz.

 

 

Konu Testi