İçeriğe geç
Anasayfa » YKS » TYT » Sayfa 4

TYT

Bu kategoride TYT Biyoloji konularına yer verilmiştir.

Biyoloji Notları TYT

Güncel Çevre Sorunları

 

Çevre kirliliği

Güncel çevre sorunları konusunun temel kavramı çevredir. Çevre, insan ve diğer organizmaların yaşamları boyunca etkileşim içerisinde oldukları ortamdır.

Günümüzde doğal kaynakların tüketim hızı oluşum hızından daha fazladır. Her geçen gün doğaya karışan zehirli madde miktarı artmakta ve bunun sonucunda  ekolojik denge bozulmaktadır.

 

1- Hava kirliliği

Canlıların en verimli şekilde yaşayabilmeleri için atmosferdeki gazların oranı belli bir düzeyde olmalıdır (Oksijen %21, azot %78, karbondioksit %0,03). Fosil yakıtların kullanımı sonucu oluşan baca, egzoz, fabrika gazları bu oranı değiştirmektedir. Sonucunda insan da dahil tüm canlılar bu durumdan olumsuz etkilenmektedir.

 

hava-kirliligi-guncel-cevre-sorunlari

 

Hava kirliliğinin sonuçları

 

Sera etkisi ve küresel ısınma

Atmosferi geçerek dünyaya ulaşan güneş ışınlarının bir bölümü yansımaktadır. Yansıyan ışınların bir bölümü atmosfer tarafından tutulur ve bu enerji ısıya dönüşür. Bu olaya sera etkisi denir.

 

kuresel-isinma-guncel-cevre-sorunlari

 

  • Hava kirliliği sonucu artan CO2, CO ve metan gazı gibi moleküller, ışık ışınlarının gerekenden fazla tutulmasına sebep olur ve dünya ortalama atmosfer sıcaklığında bir artış görülür. Bu duruma küresel ısınma denir.
  • Küresel ısınma aynı zamanda küresel iklim değişikliklerine neden olmaktadır. Bu değişimler sonucunda buzullar erir ve buna bağlı olarak okyanus ve deniz seviyesinde yükselmeler olur. Bununla birlikte, kullanılabilir tarım arazileri azalır, yağış düzeni bozulur ve sel, heyelan, erozyon olaylarında artış meydana gelir. Tüm bu olumsuzluklar doğal yaşamın dengesini bozar.

Ozon kirliliği

Ozon kirliliği atmosferin üst tabakalarında olması gereken ozon moleküllerinin, atmosferin yeryüzüne yakın olan tabakalarında birikmesidir. Bu birikim, insanda solunum sistemi rahatsızlıklarına neden olurken, bitkilerde verim düşüklüğü ve meyve çürümelerine sebep olmaktadır.

Ozon tabakasının incelmesi

Ozon tabakası, dünyayı güneşin zararlı ışınlarından korumaktadır. Hava kirliliği sonucunda atmosferdeki ozon tabakası zarar görür ve ozon tabakası incelir. Bu durum, zararlı güneş ışınlarının yeterince süzülememesine neden olur. Bunun sonucunda cilt kanseri, güneş yanığı, görme bozukluğu vakalarında artış meydana gelir.

 

Asit yağmurları

Hava kirliliği sonucu atmosferdeki azot ve kükürt oranı artar. Bu gazlar oksijen ile tepkimeye girerek sülfürik asit ve nitrik asite dönüşür. Oluşan bu asidik moleküller, yağmur damlalarına geçer ve bu yolla yeryüzüne inerek canlılara zarar verir.

 

asit-yagmuru

 

  • Asit yağmurları kullanılabilir yer üstü ve yeraltı suları kullanılamaz hale getirir. Bu durumdan bitkiler ve hayvanlar zarar görür.
  • Asit yağmurları sonucunda suda yaşayan canlıların yapısında ağır metaller birikir.

 

asit-yagmuru-agac

 

Hava kirliliği nasıl önlenir?

Hava kirliliği ormanları korumak, ağaçlandırmayı arttırmak, petrol türevli yakıt kullanımını azaltmak, baca ve egzozlarda filtre kullanmak, mümkün olduğunca toplu taşıtları kullanmakla önlenir.

 

yenilenebilir-enerji

 

Güncel çevre sorunları

 

2- Su kirliliği

Evsel ve endüstriyel atıklar, asit yağmurları, kanalizasyon atıklarının yanlış akıtılması, aşırı suni gübre kullanımı su kirliliğinin nedenlerindendir.

 

su-kirliligi-guncel-cevre-sorunlari

 

  • Asit yağmurları ve yanlış gübreleme yöntemleri sonucunda toprak ve yeraltı sularında azot ve fosforlu bileşikler artmaktadır. Yağmur ve yeraltı sularına karışan bu moleküller göl gibi durgun sulara ulaştığında bu sularda alg, yosun türü canlıların artmasına neden olur.
  • Suyun üst kısmında artış gösteren bu canlılar, güneş ışınlarının suyun derinlerine ulaşmasını önler. Bu durumda, alt bölümlerde fotosentez faaliyetleri durduğundan göldeki oksijen eksikliğine bağlı olarak bitki, balık ve diğer canlılarda toplu ölümler meydana gelir. Bu biyolojik atıkların çürütülmesi sonucu suda çökelme (Sedimentasyon) ve kokuşma meydana gelir. Bu duruma ötrifikasyon denir.

Otobiyolojik temizleme

Otobiyolojik temizleme kirlenmiş suyun yine aynı ortamda yaşayan canlılar tarafından temizlenmesidir. Temizleme faaliyeti sırasında oksijenli solunum yapıldığından, sudaki oksijenin belli bir seviyenin altına düşmemesi için bu faaliyetin sınırlı olması gerekir.

  • Kirlenmiş suların kullanımı sonucu kolera, tifo gibi hastalıklar ortaya çıkar.
  • Su kirliliğini önlemek için kanalizasyon sistemleri iyileştirilmeli, evsel ve fabrika atıkları arındırılmalı, tarım ilaçlarının kontrolsüz kullanımı engellenmeli, asit yağmuru oluşumuna sebep olan etkenler ortadan kaldırılmalıdır.

3- Toprak kirliliği

Bitkisel canlıların su ve mineral ihtiyacını karşılayan toprağın kirlenmesi, zincirleme olarak tüm canlıları olumsuz etkilemektedir. Aynı zamanda kirlenmiş toprağın verimliliği de azalmaktadır.

 

pestisit-herbisit-guncel-cevre-sorunlari

 

  • Toprak kirliliğinin sebepleri olarak asit yağmurları, aşırı gübre kullanımı, aşırı kentleşme gösterilebilir. Toprak kirliliğini önlemek amacı ile organik tarım teşvik edilmeli. Doğayı kirletici atıkların geri dönüştürülebilir hale getirilmesi amaçlanmalıdır.

4- Ses kirliliği

Ses, maddelerin titreşimi sonucu oluşan bir enerjidir. Bu enerji seviyesi 65 desibeli aştığında insanı rahatsız edici seviyelere ulaşmış olur ve bu duruma ses kirliliği denir. Günümüz yaşam şartlarında gürültü ve ses kirliliğinde artış görülmektedir. Bu durum stres, dikkatsizlik, işitme sorunlarına sebep olmaktadır ve bunun sonucunda insan yaşam kalitesi düşmektedir.

 

5- Radyoaktif kirlilik

Doğal radyoaktif maddeler değişik (Barışçıl veya barışçıl olmayan) amaçlarla kullanılmaktadır. Kontrollü ve bilinçli kullanımda zararlı olmayan bu enerji kaynağı, yapılabilecek hatalar sonucu çok tehlikeli ve uzun vadeli zararlara yol açabilir.

 

radyoaktif-kirlilik

 

  • Nükleer tesisler özellikle yerleşim alanlarının ve su, besin kaynaklarının uzağına kurulmalıdır. Güneş ışınları ile doğal olarak gelen radyoaktif ışınlardan korunabilmek için ozon tabakasının da korunması gerekmektedir.

Doğal radyasyon, güneşten yayılan ışınlardan kaynaklıdır.

Yapay radyasyon, radyoaktif maddeleri, enerji, sağlık ve savunma sektöründe kullanımı ile yayılan ışınlardan kaynaklanır.

 

Erozyon

Erozyon uzun süreçler sonucu meydana gelen toprağın özellikle su etkisi ile yer değiştirmesidir. Toprağın, olduğu yerde kalabilmesi bitki örtüsünün varlığına bağlıdır. Bu bitki örtüsünün özellikle insan eli ile yok edilmesi sonucu toprak, tutunacak zemini kaybeder ve fiziksel (Su, rüzgar) etkilerle yer değiştirir.

 

erozyon

 

  • Tarımsal alanların aşırı arttırılması, ormanların yok edilmesi, küresel iklim değişiklikleri sonucu meydana gelen seller, aşırı rüzgarlar, yanlış sulama yöntemleri, erozyonu arttırmakta ve verimli toprak alanlarının yok olmasına sebep olmaktadır.
  • Bu kontrolsüz toprak hareketleri aynı zamanda barajların kısa sürede toprakla dolmasına ve barajların kullanım ömrünün planlanandan daha önce tamamlanarak enerji verimliliğinin düşmesine sebep olmaktadır. Yeşil alanların arttırılması ve daha modern sulama yöntemlerinin kullanılması erozyonu azaltır.

Orman yangınları

Orman yangınları yıldırım düşmesi, aşırı sıcaklık gibi doğal yollarla olabileceği gibi insan eli ile de gerçekleşebilir. Bilinçli veya ihmal sonucu, uzun yıllar içerisinde oluşabilen ormanlar çok kısa bir süre içerisinde yok olmaktadır.

 

orman-yanginlari-guncel-cevre-sorunlari

 

  • Orman tahribatı aynı zamanda bu ortamda yaşayan diğer canlıların da olumsuz etkilenmesine sebep olmaktadır. Ağaçlar çığ, erozyon ve heyelan gibi olayları azaltıcı etki yapar.
  • Ormanlar atmosferin oksijen dengesinin sağlanmasında, fotosentez yaparak çok önemli katkılarda verir.

 

Ekolojik ayak izi

Güncel çevre sorunları konusunun bir diğer başlığı da ekolojik ayak izidir.

İnsan, ihtiyaçlarını gidermek için doğadan yararlanmaktadır. Bu yararlanma sırasında insan doğal kaynakları tüketmektedir. Tüketim ile geri dönüşüm dengeli olduğu sürece doğa kendini yenileyebilir. Tüketim sonucu kullanılan verimli toprak ve su alanlarının yenilenebilmesi gerekir.

  • Ekolojik ayak izi, doğal kaynakların sadece doğrudan kullanımı değil, tükettiğimiz ürünlerin üretimi için harcanan doğal kaynakları da kapsamaktadır.

Birincil ayak izi, evsel, ısınma ve ulaşım amacı ile kullanılan doğal kaynaklara olan etkidir.

İkincil ayak izi, ürünlerin endüstriyel olarak üretilmesinden kaynaklanan ve daha geniş çaplı olan etkidir.

 

Karbon ayak izi

Karbon ayak izi, bireyin yaşamını sürdürürken bir yıllık zaman diliminde doğaya salınmasına sebep olduğu CO2 miktarıdır (Kg veya ton cinsinden).

Solunum, ulaşım, ısınma, endüstriyel üretim, salınan CO2’in kaynağıdır. Aşırı tüketim bu etkenlerin artmasına ve karbon ayak izinin büyümesine neden olmaktadır.

 

Su ayak izi

Temel ihtiyacımız olan kullanılabilir suyun miktarı doğada sınırlıdır. Bundan dolayı su kaynakları çok verimli bir biçimde kullanılmalıdır. Kullandığımız her ürünün imalatı sırasında su kaynakları da tüketilmektedir. Bu durum su ayak izimizi büyütmektedir.

Su ayak izi kategorileri

Mavi: Kullanılan tatlı su miktarı.

Yeşil: Kullanılan yağmur suyu miktarı.

Gri: Kirlenmiş suyun temizlenmesi için harcanan su miktarıdır.

 

Sürdürülebilirlik (2022 TYT)

Güncel çevre sorunları konusunun bir diğer başlığı da sürdürülebilirliktir.

Doğal kaynaklar, yenilenebilen ve yenilenemeyen kaynaklar olarak ikiye ayrılır. Yenilenebilen kaynaklar hava, orman, su, besin, toprak ve sıcak su kaynaklarıdır.

Yenilenemeyen kaynaklar ise fosil yakıtlar (Doğalgaz, kömür, petrol) ve madenlerdir. Yenilenemeyen kaynakların oluşumu çok uzun yıllar aldığından, tüketim hızına karşılık veremez ve bu kaynaklar doğada zamanla azalır.

  • Doğal kaynakların gelecek nesillerin de kullanabileceği şekilde ihtiyaca göre kullanılmasına sürdürülebilirlik denir.
  • Yaşam için çok önemli olan su, toprak, ormanların sürdürülebilirlik açısından özellikle korunması ve kendini yenileyebilmesi sağlanmalıdır.

Su kaynaklarının sürdürebilirliği

Su, hayatımızın çok farklı alanlarında kullandığımız çok önemli bir kaynaktır. Nüfus artışına bağlı olarak suya olan ihtiyaç ve suyun tüketimi de artmaktadır. Kullanılabilir tatlı su kaynakları sınırlı olup kirlilikten dolayı kalitesi de düşmüş durumdadır. Küresel ısınma nedeni ile de buharlaşma artmıştır.

  • Tüm bu etkenler, ulaşılabilir su kaynaklarının azalmasına sebep olur. Kullanılabilir su kaynaklarının azalmasına karşılık, gereksiz su tüketimi önlenmeli, tarımda verimli sulama yöntemleri uygulanmalı, su kirliliğine sebep olan etkenler ortadan kaldırılmalıdır.

Toprağın sürdürülebilirliği

Toprak, besin ihtiyacımızın büyük bölümünü karşıladığımız çok önemli bir kaynaktır. Su gibi toprak da sınırsız miktarda değildir. Sadece üretim amaçlı düşünülmemeli, doğal yaşam ortamlarında da bitkisel ve hayvansal canlıların yaşamı için toprak çok önemlidir.

Değerli fakat sınırlı olan toprağın korunması adına tarımsal faaliyetlerin modern ve sürdürülebilir olarak uygulanması gerekmektedir.

  • Heyelana sebep olabilecek unsurlar ortadan kaldırılmalıdır. Toprağın su mineral dengesi korunmalı ve verimliliğini arttırıcı tedbirler alınmalıdır.
  • Uygun gübreleme yöntemleri uygulanmalıdır. Toprağın doğal bitki örtüsü korunmalıdır. Tarım arazileri ihtiyaca göre oluşturulmalıdır.
  • Planlı şehirleşmeye gidilmelidir. Atıkların doğaya salınımında toprak kullanılmamalıdır.

Ormanların sürdürülebilirliği

Ormanlar doğal yaşamın vazgeçilmez unsurudur. İçerisinde barındırdığı çok sayıda bitki ve hayvan, ekosistemin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilirliğine katkı sağlamaktadır.

Ormanların, atmosferin oksijen dengesinde, erozyonu önlemede, iklimler üzerindeki etkisi, rüzgarın olumsuz etkisini engellemesi açısından bakıldığında korunması için gerekli olan tüm önlemlerin alınması gerekmektedir.

Güncel çevre sorunları

 

Sürdürülebilirlik için dikkat edilmesi gerekenler

Nüfus artışı ile ihtiyaçlar ve tüketim de artmaktadır. Ekolojik ayak izini azaltmak için alınması gereken önlemler araştırılmalı ve uygulanmalıdır.

Kullanmadığımız fakat kullanılabilir olan eşyalar ihtiyacı olan kişilerle paylaşılabilir. Sınırsız tüketim anlayışı yerine ihtiyaca göre tüketim yoluna gidilmelidir.

  • Teknolojik gelişim ile enerji ihtiyacı artmaktadır ve bu artıştan dolayı doğal kaynakların tüketimi de artmaktadır. Farklı canlı türlerinin yaşamlarına saygı gösterilmelidir.

  • Tarımsal faaliyetlerden daha fazla verim alabilmek için tarım ilaçları (Pestisit) kullanılmakta ve bunun sonucunda doğaya zarar verilmektedir. Bu kimyasallar yerine biyolojik mücadele tercih edilmelidir.
  • Suni gübreleme sınırlı tutulup doğal gübreleme uygulanmalıdır. Organik tarım yöntemleri uygulanmalıdır. Erozyona sebep olabilecek etkenler ortadan kaldırılmalıdır.
  • Toplu taşıma araçları kullanılarak doğaya salınan zararlı gazların miktarı azaltılabilir. Tüketimde geri dönüşüm özelliği olan ürünler tercih edilmelidir.

Biyolojik çeşitliliğin (Biyoçeşitlilik) yaşam için önemi

Tür içi, türler arası kalıtsal farklılıklardan kaynaklanan biyolojik çeşitlilik ekosistemleri zenginleştirmektedir. Biyolojik çeşitlilik ve tür çeşitliliği birbirini destekleyen iki unsurdur. Biyoçeşitliliğin zenginliği, insanların bu çeşitlilikten yararlanmasını da beraberinde getirir.

  • Tür çeşitliliğini tehlikeye atmadan değişik üretim sektörlerinde (Sağlık, tarım, kereste, kağıt) canlılardan yararlanılabilir.
  • Dünyada yaşayan çok sayıdaki canlı türünün yayılışında iklimsel şartlar, canlının adaptasyon yeteneği, besin dağılımı ve çeşitliliği etkili olmaktadır.
  • Kutuplardan ekvatoral bölgeye gidildikçe canlı çeşitliliğinde artış görülmektedir.
  • Türlerin sayı ve çeşidinin azalma eğiliminde olmasının temel sebebi, insanın bilinçsiz ve aşırı avlanması ve çevre kirliliğine sebep olmasıdır. Bu azalış geri dönülemez noktalara gelmeden insanlar bu konuda bilinçlendirilmelidir.
  • Tüketim her zaman olacaktır ve doğal bir durumdur fakat önemli olan bunun sürdürülebilir olmasıdır. Unutulmamalıdır ki doğal kaynaklar sınırsız değildir.

Endemizm

Dünyanın belli ve dar bir bölgesinde varlık gösteren türlere endemik tür denir. Endemik türler o bölgede ortaya çıkmayıp göç yolu ile o ortamı kendilerine yaşam alanı olarak seçmiş olabilir.

Türün ilk ortaya çıktığı ve yayılış gösterdiği alanlara gen merkezi denir.

 

Biyolojik çeşitliliği azaltan insan faaliyetleri

  • Aşırı nüfus artışı ve nüfusun dengesiz dağılımı.
  • Piknik alanlarından veya kasıtlı olarak çıkarılan orman yangınları, ulaşım amaçlı ve enerji elde etmek için yapılan yol ve barajların canlı yaşam alanlarına dikkat edilmeden inşa edilmesi.
  • Plansız gerçekleştirilen turizm ve madencilik faaliyetleri, hayvancılık faaliyetlerinde aşırı otlama, fosil yakıtların aşırı kullanımı ve hava kirliliği.
  • Eğitimsizlik ve bilinçsizlikten kaynaklanan, canlıların yaşamına saygı göstermeme, biyolojik çeşitliliği tehdit eden en önemli unsurlardır.
  • Bazen, tahribatın boyutu doğanın kendi kendini yenilemesine izin vermeyebilir. Bu durumda restorasyon ekolojisi çalışmaları yapılarak tahribatın geri dönüşlü olması sağlanabilir. Örneğin, yangın veya madencilik faaliyetleri sonucu yok olmaya yüz tutmuş ormanların ağaç dikimi ile eski haline gelmesi sağlanabilir.
  • Biyolojik çeşitliliği tehdit eden bir unsur da istilacı türlerdir. Dışarıdan göç ederek gelen ve uyum yeteneği, dayanıklılığı çok olan tür, yeni geldiği ortamda sayısını çok hızlı bir şekilde arttırır ve zayıf türlerin yok olmasına veya dışarıya göç etmesine sebep olur.

Güncel çevre sorunları

 

Biyokaçakçılık

Biyokaçakçılık, ender rastlanan ve yasa dışı piyasada yüksek fiyatlara alıcı bulan türlerin yaşamını sürdürdüğü ülkeden başka ülkelere kaçırılmasıdır. Bu canlı türleri, doğal yaşam ortamlarından alınır ve yok olma tehlikesi yaşar. Ayrıca götürüldükleri yeni ortamlara uyum sağlayamayabilir veya istilacı tür etkisi göstererek başka türlerin yok olmasına sebep olabilir.

 

Biyoçeşitliliği korumak

İnsanın doğaya verdiği zararın sonucunda ekolojik denge bozulur ve bu durumdan tüm canlı türleri olumsuz etkilenir. Ekosistemi oluşturan hayvansal (Fauna) ve bitkisel (Flora) canlılar bu olumsuz şartlara karşı kendilerini yenileyebilir. Ama bu yenileyebilme gücü sınırlıdır ve bir yerden sonra türler yok olabilir.

  • Yok olma tehlikesi içinde olan ve çok az rastlanan türlerin korunması amacı ile günümüzde gen bankaları kurulmuştur. Saklanan örnekler bitki tohumu, hayvan embriyosu veya üreme hücresi (Sperm veya yumurta) olabilir.

 

Konu Testi

Ekosistem Ekolojisi

Ekosistem ekolojisi konusunda geçen bazı kavramlar şunlardır;

 

Ekolojik kavramlar

 

Ekoloji

Ekoloji, canlıların birbirleri ile ve çevreleri ile olan ilişkilerini inceler.

Ekolog

Ekolog, ekoloji bilimi ile ilgili çalışmalar yapan bilim insanıdır.

Popülasyon

Popülasyon, belirli bir alanda yaşayan aynı türün oluşturduğu topluluktur. Örneğin, karınca yuvası.

Komünite

Komünite, belirli bir alan içerisinde yaşamlarını sürdüren canlılar topluluğdur. Örneğin, bir gölde yaşayan bitki, hayvan ve tek hücreliler.

Ekosistem

Ekosistem, canlı ve cansız varlıkların etkileşim içerisinde oldukları belirli alanlardır.

Ekosistem = Komünite + cansız çevre.

Biyosfer

Biyosfer, dünyada yaşamın görüldüğü tüm alanlar. Biyosfer = ekosfer = küresel ekosistem.

 

biyosfer

 

Biyotop

Biyotop, canlı topluluklarının (Komünite), hayatlarını ideal bir şekilde sürdürebildikleri geniş alanlardır.

Biyom

Biyom, benzer iklim koşullarına bağlı olarak gelişen ve yaygın olarak görülen bitki örtüsüdür.

Ekoton

Ekoton, farklı popülasyon ya da komünitelerin kesişim alanlarıdır.

  • Bu alanlarda tür çeşitliliği, rekabet, tolerans, madde döngüsü hızı, kesişim alanları dışında kalan bölgelere göre daha fazla iken, canlı sayısı daha azdır (Su ekotonlarında bu durum geçerli değildir).

Habitat

Habitat, bir canlının doğal olarak yaşamını sürdürdüğü bölgedir. Farklı türlerin habitatları aynı olabilir. Ekosistemde aynı habitatı paylaşan türler zamanla değişebilir.

Ekolojik niş

Ekolojik niş, bir canlının yaşamını sürdürdüğü ortamda yerine getirmesi gereken görevdir (Üretici, tüketici, ayrıştırıcı). Bu görev aynı zamanda o canlının ortamdan yararlanma şeklini de belirler.

 

Ekosistem ekolojisi konusunda bilinmesi gereken başlıklardan birisi de abiyotik ve biyotik faktörlerdir.

 

ekosistem-unsurlari

 

a- Cansız (Abiyotik) faktörler

1- Işık

Işık, fotosentez tepkimelerinde mutlaka gereklidir. Mor ve kızıl ötesi ışınlardan canlılar zarar görür. Bu ışınların verdiği zararlar canlıların genetik yapısını bozar. Bu zararı en aza indirmek ozon tabakasının görevidir. 

Yeryüzü şekilleri ve dünyanın güneşe göre farklı konum alması, güneş ışınlarının yeryüzüne farklı şiddet ve miktarda düşmesine neden olur. Bu durum canlıların yeryüzündeki dağılımını etkiler.

Yükseklere çıkıldıkça atmosfer tabakası inceldiğinden, ozon tabakasının koruyuculuğu da azalır. Bu bölgelerdeki canlılar güneşin zararlı ışınlarından daha çok etkilenir.

Uzun gün bitkileri: Çiçeklenmek için güneş ışığına 12 saatten daha fazla ihtiyaç duyan bitkilerdir.

Kısa gün bitkileri: Çiçeklenmek için güneş ışığına 12 saatten daha az ihtiyaç duyan bitkilerdir.

Nötr bitkiler: Çiçeklenmek için gün ışığı süresinden etkilenmeyen bitkilerdir.

 

2- Sıcaklık

Tüm canlılar metabolik faaliyetlerinde enzim kullanır. Enzimlerin çalışma hızı sıcaklıktan etkilenir. Isınan hava yükselir, soğuyan hava alçalır ve bu durum hava hareketlerine sebep olur. Farklı sıcaklıktaki bölgelerde bu sıcaklığa uygun canlılar yaşamaktadır.

 
Dormansi

Dormansi, hava sıcaklığının düşmesi sonucu bitkilerde metabolizmanın minimum düzeye inmesi ve büyüme, gelişmenin durmasıdır.

Sıcaklık değişimleri canlıların gece aktif olmalarına (Çöl canlıları), farklı ortamlara göç etmelerine, kış uykusuna yatmalarına neden olur.

 

3- İklim

İklim, geniş bir alanı etkileyen ve belli bir bölgede uzun süre etkili olan hava koşullarıdır. İklim değişiklikleri canlıların yeryüzüne dağılımını ve tür çeşitliliğini etkiler.

Makroklima: Büyük iklim katmanları (Kurak, ılıman)

Mikroklima: Küçük iklim katmanları (Orman altı alanlar)

Klimatoloji: İklimleri inceleyen bilim dalı.

 

4- Toprak ve mineraller

Toprak, kayaçların rüzgar ve sularla aşınması sonucu oluşur. Toprak, bazı canlılara yaşama alanı sunar (Köstebek, toprak solucanı) ve bunun yanında bitkiler için de su kaynağıdır.

Toprak katmanlarına horizon denir. Tarımsal faaliyetler sonucu toprakta azalan mineraller gübreleme ile giderilir. Daha uzun vadeli çözüm ise birer yıl ara ile ekim yapmamaktır (Nadasa bırakma).

Her bitki kendi ihtiyacına uygun toprak çeşidinde yetişir ve yayılır. Hayvansal canlılar da doğada bu bitki çeşitliliğine göre yayılım gösterir.

 

5- Su

Fotosentez, kemosentez, sindirim gibi metabolik faaliyetlerde su gereklidir. Canlılar suyu boşaltım, terleme, solunum gibi faaliyetlerle doğaya verir.

Dünyanın %70’lik bölümü sularla kaplı iken bu suyun ancak %5’i tatlı sudur. Buharlaşma ile atmosfere karışan su yoğunlaşır ve tekrar yeryüzüne iner.

Yağış miktarı ve şekli (Yağmur, kar, dolu) canlıların yeryüzüne dağılışları üzerinde etkili olmaktadır.

 

6- pH – pOH

Bir ortamın pH – pOH değeri üzerinde etkili olan faktörler asit yağmuru, aşırı gübre kullanımı, kimyasal atıklardır. Bu değişime her canlı aynı tepkiyi vermez.

  • Bir canlı, çevresel değişimlere ne kadar iyi cevap verirse o canlının tolerans aralığı (Hoşgörü) da o kadar geniştir. Yani bir canlının tolerans aralığı ne kadar geniş ise doğada hayatta kalma şansı o kadar çoktur.

Performans eğrisi: Çevresel faktörlerin değişimine canlının gösterdiği tepkiyi gösteren grafiktir.

 

b- Canlı (Biyotik) faktörler

Canlı faktörler, canlının ekosistemdeki nişlerine (Görevlerine) göre ayrılır.

 

1- Üreticiler

Üreticiler, inorganik molekülleri kullanarak organik besin üreten canlılardır. Bu tür canlılar gerçekleştirdikleri faaliyetlerle (Fotosentez) hem kendilerine hem de tüketicilere besin ve oksijen kaynağı olurlar.

  • Üreticiler atmosferin CO2 dengesini sağlar.
  • Üreticiler, besin zincirinin ilk basamağında yer alır ve biyokütlesi en çok olan canlı grubudur.
  • Bitkisel üreticiler, karasal ortamların üreticileridir ve kök yapıları sayesinde erozyonu önlemektedirler.
  • Dünyanın büyük bölümünü kaplayan su ekosistemlerindeki siyanobakteri ve algler (Fitoplankton) en büyük sucul üreticilerdir.

ototrof-ekosistem-ekolojisi

 

2- Tüketiciler

Tüketiciler besinlerini kendileri üretemeyip hazır alan canlılardır. Bir canlı yalnızca üreticilerle beslenirlerse 1. derece, üretici ve 1. derece tüketicilerle beslenirlerse 2. derece, 1. derece ve 2. derece tüketicilerle beslenirse 3. derece tüketici canlı grubuna dahil olur.

1.derece tüketiciler: Otçul (Herbivor). Yalnızca üretici canlılarla beslenirler.

2.derece tüketiciler: Etçil (Karnivor). 1. derece tüketicilerle beslenirler.

3.derece tüketiciler: Hepçil (Omnivor). 1. ve 2. derece tüketicilerle beslenirler.

 

heterotrof-ekosistem-ekolojisi

 

3- Ayrıştırıcılar (Saprofit / çürükçül)

Ayrıştırıcılar doğada oluşan organik atıkları özel enzimleri ile parçalayarak inorganik maddelere dönüştüren canlılardır. Bu sayede ayrıştırıcılar organik artıkların doğada birikimini önlemiş olur

 

saprofit-ekosistem-ekolojisi

 

  • Ayrıştırıcıların doğadaki madde döngüsünde kilit görevleri vardır. Bu yüzden ayrıştırıcılar besin zincirinin her basamağında yer alır.
  • Sadece karasal ortamda değil, sucul ortamda da ayrıştırıcı canlılar vardır. Bazı mantar türleri (Maya, küf) ökaryotik ayrıştırıcılarken, bazı bakteri türleri ise prokaryotik ayrıştırıcılardır.
  • Ekosistemde ayrıştırıcı canlıların azalması durumunda, inorganik madde azalır, organik maddeler ise birikir (Organik kirlilik). Bunun sonucunda doğadaki organik madde döngüsünde yavaşlama olur.

 

Canlılarda beslenme ilişkileri

Ekosistem ekoloji konusunun bir diğer başlığı da beslenme ilişkileridir.

 

beslenme-sekilleri-biyoljix

 

1- Ototrof (Üretici)

Üreticiler, fotosentez veya kemosentez tepkimeleri ile inorganik maddeleri kullanarak ihtiyaç duydukları organik besini kendisi üreten canlılardır.

 

ureticiler-ekosistem-ekolojisi

 

2- Ototrof – Heterotrof (Üretici – tüketici – Miksotrof)

Üretici ve tüketici canlılar ihtiyaç duydukları organik besinleri hem hazır alan hem de kendisi üretebilen canlılardır. Bu tür canlılar üretim faaliyetini yalnızca fotosentez yaparak (Kemoototrof olanı yoktur) gerçekleştirir. Bu canlılara örnek olarak böcekçil bitkiler (heterotrofluğu tartışmalıdır) ve öglena gösterilir.

 

otortrof-ve-heterotrof

 

3- Heterotrof (Tüketici)

Tüketiciler, besinlerini kendisi üretemeyip üretici canlıların üretmiş olduğu besinlerden karşılayan canlılardır.

 

tuketiciler

 

a- Holozoik beslenme

Holozoik beslenme, gelişmiş yapılı hayvansal canlılarda görülen bir beslenme şeklidir. Bu canlılar tükettikleri besin çeşidi, ağız diş yapıları ve sindirim sistemi farklılıklarına göre ayrılırlar.

Otçul (Herbivor)

Otçullar, bitkisel kaynaklı besin tüketen canlılardır. Örneğin İnek, keçi, koyun.

Etçil (Karnivor)

Etçiller, hayvansal kaynaklı besin tüketen canlılardır. Örneğin aslan, kedi, kartal.

Hepçil (Omnivor)

Hepçiller, hem bitkisel hem de hayvansal kaynaklı besin tüketen canlılardır. Örneğin ayı, fare, insan.

 

b- Çürükçül beslenme (Ayrıştırıcılık / Saprotrofluk)

Saprotrof canlılar ekosistemin devamlılığında önemli görevler alır. Bazı bakteri, mantar ve protistalar saprotroftur.

  • Saprotrof canlılar ölmüş organizmaları hücre dışı sindirim enzimlerini kullanalarak, proteinleri yapıtaşına kadar sindirir ve oluşan aminoasitleri hücresel solunumlarında kullanır.
  • Bu faaliyetleri sonucu saprotrof canlılar organik molekülleri inorganik moleküllere dönüştürür. Bunun sonucu olarak saprotrof canlılar doğada madde döngüsünün kesintiye uğramasını engellemiş olur.

 

Ekosistemde madde döngüsü ve enerji akışı

Ekosistem ekolojisi konusunun bir diğer başlığı da enerji akışıdır.

Ekosistemlerde madde döngüsel olarak dolaşırken enerji tek yönlü bir akış halindedir.

 

ekosistemde-madde-enerji-akişi

 

Biyokütle (Biyomas)

Biyokütle, besin piramidindeki her bir trofik düzeydeki toplam organik madde miktarıdır.

 

Besin piramidi (2023 TYT)

Ekosistem ekolojisi konusunun önemli başlıklarından birisi de besin piramidi (enerji piramitidir)

Besin piramidi, tabanda üreticilerle başlayan, tepesinde ise son tüketicilerin olduğu yapı bütünüdür.

  • Enerji ve madde kayıplarını gösteren şekle enerji piramidi denir.
  • Üreticilerden son tüketicilere gidildikçe üreme hızı, canlı sayısı azalırken, gelişmişlik ve organizasyon yeteneği artmaktadır. Üreticilerden 3. derece tüketicilere doğru gidildikçe canlı büyüklüğü genellikle artmaktadır.

 

besin-piramidi-ekosistem-ekolojisi

 

  • Besin piramidinde bir üst trofik düzeye çıkıldığında biyokütle (Biyomas) ve aktarılan enerji miktarı azalmaktadır.
  • Bir üst trofik düzeye çıkıldıkça biyolojik birikim artar (2019 TYT).
  • Ayrıştırıcı organizmalar, organik bileşikleri inorganik hale dönüştürdüklerinden dolayı, bu canlılar enerji akışının kesilmesine sebep olurlar.
  • Besin piramidinde bir üstteki trofik düzeye geçişte %90’lık enerji kaybı (%10 enerji aktarımı) geçekleşir.

Trofik düzey (Beslenme basamakları)

1.trofik düzey: Üreticiler

2.trofik düzey: 1. derece tüketiciler

3.trofik düzey: 2. derece tüketiciler

4.trofik düzey: 3. derece tüketiciler

 

Besin zinciri

  • Besin zincirlerinde organik besinlerin yapısındaki enerji beslenme yolu ile üreticilerden son tüketicilere geçer.
  • Besin zinciri uzadıkça aktarım sırasında meydana gelen enerji kaybı artar, verimlilik ise düşer.
  • Çeşitliliğin daha fazla olmasından dolayı su ekosistemlerindeki besin zinciri kara ekosistemlerinden daha uzundur.

Parazit zincir: İlk canlı üretici olmak zorunda değildir. İnsan – kene – bakteri – virüs

Saprofit zincir: Ölü organizmalardan ayrıştırıcılara doğru bir yön izler.

 

besin-zinciri-biyolojix

 

Besin ağı (2021, 2023, 2024 TYT)

Besin ağı, birden fazla besin zincirinin bir araya gelmesi sonucu oluşan karmaşık beslenme ilişkileridir.

 

besin-agi-biyolojix

 

Kilit taşı tür (2023 AYT), yok olduğunda veya tamamen dışa göç ettiğinde, ekosistemin tamamını olumsuz etkileyen türdür. Az sayıda bile olsa aynı etkiyi gösterir.

İstilacı tür, ekosisteme dışarıdan katılıp hızla çoğalan türdür (Çekirge). Bu tür canlılar ekosistemin dengesini bozar.

Gösterge (Belirteç – indikatör) tür, değişen ortam şartlarına en az direnç gösteren ve yok olma riski en çok olan türdür.

Biyolojik birikim, üreticilerden tüketicilere doğru artar ve son tüketicilerde en yüksek değerine ulaşır. Bundan dolayı biyolojik birikimden en büyük zararı son tüketiciler görmektedir.

 

Madde döngüleri

Ekosistem ekolojisi konusunun bir diğer başlığı da madde döngüleridir.

 

1- Su döngüsü

Su molekülleri ısındıklarında gaz formuna dönüşüp buharlaşır ve atmosfere karışır. Bu su buharı, atmosferin soğuk tabakalarından geçerken yoğunlaşır ve yeryüzüne yağmur, kar, dolu şeklinde yağar. Canlılardan doğaya solunum, terleme ve boşaltım yolu ile de su geçişi gerçekleşir.

 

su-dongusu-ekosistem-ekolojisi

 

2- Karbon döngüsü

Karbonun döngüdeki en yaygın formu CO2 ve CO’tir. Fotosentetik ve kemosentetik canlılar CO2’i kullanır. Oksijenli solunum, etil alkol fermantasyonu ile atmosfere CO2 verilir.

 

karbon-dongusu-ekosistem-ekolojisi

 

  • Atmosferdeki CO2 oranı %0,03’tür. Bu oran, fosil yakıtların (Kömür, petrol, doğalgaz) aşırı kullanımı sonucu artmaktadır. Kireç taşının aşınması ile de CO2 oluşur.
  • Atmosfer karbon oranının artması, atmosferde tutulan güneş enerjisini arttırır ve bu durum sera etkisinin gerekenden daha fazla oluşmasına neden olarak dünya ortalama sıcaklığının artması sonucunu doğurur. Bu duruma küresel ısınma denir.

sera-etkisi-ekosistem-ekolojisi

 

3- Azot döngüsü

Atmosferde en fazla olan gaz %78 oranı ile azot gazıdır (Serbest azot). Buna karşılık canlılar azotun bu formunu doğrudan kullanamazlar. Kullanılamayan azotun toprağa aktarılmasına azot fiksasyonu denir.

 

azot-dongusu

 

 

Kimyasal azot fiksasyonu

Serbest azot şimşek olayları sırasında açığa çıkan enerji kullanılarak oksijenle birleşir ve yağmur damlalarına karışarak toprağa aktarılır.

 

Biyolojik azot fiksasyonu

Baklagil köklerinde yer alan nodüllerdeki rhizobium bakterileri ve ayrıca siyanobakteriler havadaki serbest azotu toprağa bağlar.

  • Çürükçül canlıların ölü organizmaları ayrıştırmaları sonucu oluşan aminoasitleri hücresel solunumlarında kullandıklarında açığa amonyak (NH3) çıkmaktadır (Pütrifikasyon).
  • Canlılar, amonyağı doğrudan kullanamazlar ve amonyak farklı yöntemlerle kullanılabilir hale dönüştürülür.
  • NH3 + H = NH4 (Amonyum). Bitkiler kökleri ile bu molekülü alarak azot ihtiyaçlarını karşılar.

Nitrifikasyon

Amonyak, kemosentetik canlılar (Bazı bakteri ve arkeler) tarafından nitrit ve nitrata dönüştürülür. Bu olaya nitrifikasyon denir. Kemosentetik canlılar oksijenli solunum yapmaktadır.

 

Denitrifikasyon

Denitrifikasyon, nitrat tuzlarının denitrifikasyon bakterileri tarafından serbest azota dönüştürülerek atmosfere verilmesidir. Denitrifikasyon bakterisi oksijensiz solunum yapar.

  • Nitrifikasyon toprak verimini arttırırken, denitrifikasyon, toprak verimini azaltır.

 

Konu Testi

Ders Videosu

KALITIM

Kalıtım ve biyolojik çeşitlilik

Tüm canlılar sahip oldukları özellikleri, oluşturacakları bireye aktarma ihtiyacı duyar. Bu özellikleri aktarma faaliyetine kalıtım denir. Bu özelliklerin oluşumunu, biyokimyasal yapısını, aktarım biçimini inceleyen bilime ise genetik denir.

Gen

Kalıtım bilimine de adını veren gen kavramı, canlıların sahip oldukları iç ve dış özelliklerin temel belirleyicisidir. Gen, DNA molekülünü oluşturan nükleotitlerin çeşitli sayı ve sırada düzenlenmiş parçalarıdır.

 

alel-gen

 

Karakter

Karakter, genler tarafından belirlenen, üreme yolu ile bir sonraki canlıya aktarılan (Kalıtılabilen) özellikler bütünüdür. Karakter, özellikleri kapsamaktadır yani daha genel bir kavramdır.

 

karakter-ozellik

 

  • Diploit (2n) yapılı canlıların homolog kromozomlarında, karşılıklı olarak yer alan ve atasal bireyler tarafından (Anne-baba / parental) birer tanesi aktarılan ve aynı karakteri belirleyen gen çiftine alel gen denir.
  • Bir canlının sahip olduğu ve yeni nesillere aktarabildiği genlerin tümüne genotip denir. Genotipe bağlı olarak, canlıların sahip oldukları özelliklerin dışa yansımış şekline fenotip denir.

Baskın (Dominant) gen

Baskın gen, aynı karakteri kalıtan genlerin, etkisini daha sık gösterenidir ve büyük harf ile (A) ifade edilir.

Çekinik (Resesif) gen

Çekinik gen, aynı karakteri kalıtan genlerin etkisini daha seyrek gösterenidir ve küçük harf ile (a) ifade edilir.

Homozigot

Homozigotluk, karakteri oluşturan genlerin her ikisinin de aynı olması durumudur (AA veya aa).

Heterozigot

Heterozigotluk, karakteri oluşturan genlerden birinin baskın (Dominant) diğerinin ise çekinik (Resesif) olması durumudur (Aa).

 

Tüm bu kavramları bir örnekle açıklayacak olursak

  • İnsan göz rengi karakteri çok çeşitli özellikte (Kahverengi, ela, yeşil, mavi, siyah v.s) olabilir. Bu özelliklerden kahverengi göz özelliği geni baskın (K), mavi göz özelliği geni ise çekiniktir (k).
  • Hem anneden hem babadan baskın gen (K) gelirse çocuk homozigot baskın (KK) kahverengi, anne ve babadan farklı genler (K ve k) gelirse heterozigot baskın (Kk) kahverengi göz rengine sahip olur.
  • Eğer anne ve babadan çekinik gen (k) gelirse çocuk mavi göz rengine (kk) sahip olur.
  • Karakteri oluşturan genler heterozigot durumda ise baskın ifadesini kullanmaya gerek yoktur. Çekinik fenotipli bireyi ifade ederken ise homozigot ifadesini kullanmaya gerek yoktur.

 Kalıtım

 Olasılık ilkeleri

1- Bağımsız olayların sonuçları da bağımsızdır. Bir ailenin doğacak çocuğunun cinsiyeti %50 kız ve %50 erkektir. Diyelim ki bir ailenin ilk çocuğu kız oldu. Bu durum ikinci çocuğun kız veya erkek olma ihtimalini etkilemez, yani ikinci çocuk yine %50 ihtimalle kız veya erkek olur. 

2- Bağımsız iki olayın bir arada gelme ihtimali, ayrı ayrı gelme ihtimallerinin çarpımına eşittir. Bir ailenin ilk çocuğunun erkek olma ihtimali 1/2, ikinci çocuğunun da erkek olma ihtimali 1/2’dir. Peş peşe doğan iki çocuğunun da erkek olma ihtimali 1/2 X 1/2 = 1/4’tür.

Mendelin çalışmalarında bezelye bitkisini seçme nedenleri?

  • Bezelye çabuk döl veren, hızlı yetişen, dış görünüşü çeşitli biçimlerde olan, bağımsız genlerden oluşan karakterlere sahip bir bitkidir.
  • Mendel, bezelyeyi çok sayıda üretmiş ve buradan elde ettiği bilgileri istatistik bilimini kullanarak sayısal verilere dökmüştür.
  • Bezelye, kendi kendini dölleyebilmesine (Erselik) rağmen Mendel daha fazla çeşitlilik elde edebilmek için bezelyeleri çapraz tozlaşma (Genetik çaprazlama) ile üretmiştir.

 

Mendel ilkeleri

 

1- Benzerlik (Tek tip) yasası

Benzerlik yasasına göre “f1” dölünün kendi içinde çaprazlanması sonucu oluşacak yeni bireyler benzerlik gösterir.

 

benzerlik-yasasi

 

2- Ayrılma yasası

Ayrılma yasası, bir karaktere ait alellerin birbirlerinden aynı olasılıkla ayrılmasıdır.

 

ayrilma-yasasi

 

3- Bağımsız dağılım yasası

  • Bağımsız dağılım yasasına göre, farklı karakterlerin alelleri gametlere birbirinden bağımsız dağılır (Genlerin bağımsız olduğu kabul edilir).
  • Mendel, çalışmalarını yaptığı zamanlarda krossing over, bağlı gen, eş baskınlık ve çok alellilik kuralları bilinmediğinden, çıkarım yaptığı sonuçlar bu özelliklerle uyum göstermeyebilir.

 

 Alellerin gametlere taşınması

  • İnsanın vücut hücrelerinde 2n=46 kromozom vardır. Kromozomlar üzerinde binlerce gen ve bu genlerin belirlediği çok sayıda karakter vardır.
  • Kromozom sayısından daha fazla gen olması, bazı genlerin farklı kromozomlar üzerinde yer almasına neden olur.
  • Aynı karaktere etki eden alel genler, aynı kromozomun karşılıklı lokuslarında (Özel bölge) yer alır. Farklı karakterlere etki eden genler aynı kromozomda yer alsa dahi bu genler karşılıklı değillerdir.
  • Aynı kromozomda taşınan bu tür genlere bağlı gen, farklı kromozomlarda taşınan genlere ise bağımsız gen denir.
  • Tüm genleri bağımsız olan bir hücrenin kromozom sayısı ile gen sayısı aynıdır.

bagimsiz-gen-yasasi

  • Mendel, çalışmalarını bezleyenin bağımsız gene sahip karakterleri ile yapmıştır.
  • Sorularda aksi belirtilmediği sürece genlerin bağımsız olduğu kabul edilir.
  • Bağlı genlerin olduğu eşey ana hücresinden, oluşacak gametlere ayrı ayrı gidebilmeleri için krossing – over olayının gerçekleşmesi gerekmektedir.
  • Mayoz bölünme geçirecek olan eşey ana hücresi diploit (2n) kromozom takımına sahiptir. Bu hücrenin mayoz bölünme geçirmesi sonucu oluşacak üreme hücreleri (Gamet) ise haploit (n) kromozomludur.
  • Diploit ve haploit hücre tipinde aynı sayıda karakter çeşidi olmasına rağmen, eşey ana hücresinde üreme hücresine göre iki kat daha fazla genetik materyal vardır. Bunun nedeni, diploit hücrelerde her karakteri iki gen temsil ederken, üreme hücrelerinde aynı karakterin bir gen ile temsil edilmesidir.
  • Bir karakteri temsil eden gen çifti, benzer genlerden (Homozigot) oluşmuşsa (AA) bu karakterden tek çeşit gamet (A) elde edilir.
  • Bir gen çifti farklı yapıda genlerden (Heterozigot) oluşmuşsa (Aa) bu karakterden iki çeşit gamet (A veya a) elde edilir.

fenotip-ve-genotip-cesidi

  • Tüm karakterleri homozigot olan bir eşey ana hücresinden ancak bir çeşit gamet elde edilir.

homozigot-karakter-kalitim

  • Heterozigot yapılı çok sayıda bağlı gen, krossing – over geçirmediği sürece ikiden fazla gamet çeşidi oluşturamaz.

heterozigot-karakter-kalitim

 

krossing-over-kalitim

 

Kalıtım

 

Çaprazlamalar (Hibritleştirme)

 

1- Monohibrit çaprazlama

  • Çaprazlama, esasında gametlerin birleşmesidir.
  • Tek karakter bakımından yapılan çaprazlamaya monohibrit çaprazlama denir.
  • Ebeveynlere parental (p), ilk çaprazlama sonucu oluşan yavrulara “f1” dölü denir. “f1” dölünün kendi arasında çaprazlanması sonucu oluşan nesle “f2” dölü denir.

monohibrit-caprazlama-kalitim

 

2- Dihibrit çaprazlama

Dihibrit çaprazlama, iki karakter bakımından heterozigot olan (AaBb x AaBb) bireylerin çaprazlanmasıdır.

 

punnet-tablosu

 

Kontrol çaprazlama (Test çaprazlaması)

  • Baskın fenotipli (A) bireyin, genotipi heterozigot veya homozigot (Aa veya AA) yapılı olabilir. Bireyin hangi genotip yapısına sahip olduğunu bireyin dış görünüşüne bakarak anlayamayız.
  • Baskın fenotipli bireyin genotipini anlamanın yolu bireyi, aynı karakterin çekinik fenotipine (a) sahip olan başka bir birey ile çaprazlamaktır.
  • Yapılacak tüm çaprazlamalarda, baskın fenotipli bireyler oluşursa araştırdığımız bireyin homozigot baskın genotipli (AA), çaprazlama sonucu hem baskın (Aa) hem de resesif (aa) fenotipli bireyler oluşursa araştırdığımız bireyin heterozigot baskın (Aa) genotipli olduğunu tespit etmiş oluruz.

 

kontrol-caprazlama-kalitim

 

Eş baskınlık (Kodominantlık)

  • Eş baskın karakteri oluşturan genlerden biri diğerine baskın veya biri diğerinden çekinik değildir.
  • Alel genler bir araya geldiğinde, karakter kendisini üçüncü bir genotip, aynı zamanda üçüncü bir fenotip olarak göstermektedir.
  • Örneğin, insanda M N kan grubu sistemine göre kişi MM genotipine sahipse fenotipi M, NN genotipine sahipse fenotipi N, MN genotipine sahipse fenotipi M veya N değil MN’dir (Üçüncü fenotip çeşidi). Her genotip çeşidi farklı bir fenotip çeşidini oluşturur.

esbaskinlik-kalitim

  • M-N kan grubu sisteminde antikor oluşmaz. Bu karakter dikkate alınarak yapılan kan nakillerinde herhangi bir sorun çıkmaz ve ayrışım oranı her zaman 1:2:1’dir.
  • Eş baskın karakterlerde heterozigot birey olmadığından (MN heterozigot değil) kontrol çaprazlama uygulanmasına ihtiyaç duyulmaz.

Kalıtım

 

Çok alellilik

Çok alellilik, bir karakteri belirleyen alel sayısının ikiden fazla olmasıdır. Alel sayısı ikiden fazla olsa da bir bireyde bunlardan en fazla iki tanesi karakteri belirler.

Örneğin

  • Himalaya cinsi tavşanların kürk rengini belirleyen 4 alel gen (C, cch, ch, c) vardır.
  • Bu genlerin aralarındaki baskınlık sıralaması > cch > ch > c  şeklindedir.
  • Çok alellilikte genotip çeşidi sayısı  n x (n+1) / 2  formülü ile hesaplanır (n alel sayısı).
  • Heterozigot genotip sayısı n x (n-1) / 2 şeklinde hesaplanır.

Bu karakter bakımından, himalaya tavşanının sahip olabileceği genotip çeşitleri

  • C, C / C, cch / C, ch / C, c / cch, cch / cch, ch / cch, c / ch, ch / ch, c / c, c = 10 çeşit genotip
  • Fenotip çeşidi sayısı, alel sayısı ile eş baskınlık çeşidi sayısının toplamına eşittir.

 

cok-alellilik-kalitim

 

 

Kan grupları

Çok alelliliğe bir örnek de insan kan grubu (A, B, O, Rh) karakteridir.

  • İnsan kan grubu karakteri çok alellidir. Bu aleller kana A, B ve 0 özelliklerini kazandıran üç farklı gendir.
  • A ve B alelleri, alyuvar hücrelerinde antijen oluşumunu sağlar.aleli, antijen oluşumunda etkili değildir (Toplamanın etkisiz elemanı “sıfır” gibi düşünülebilir).
  • Kan grubu AA veya AO ise o kişinin alyuvarlarında yalnızca A antijeni, BB veya B0 ise alyuvarlarında yalnızca B antijeni vardır. Kişinin kan grubu AB ise o kişinin alyuvarlarında hem A hem de B antijeni vardır.

antijen-kan-grubu

  • Organizmada, antijenlere karşı savunma proteinleri olan antikorlar üretilir.
  • Kan plazmasında A antijenine karşı A antikoru, B antijenine karşı ise B antikoru üretilir. Bu durum alyuvar hücrelerinin bir araya gelerek çökelmelerine (Aglütinasyon) sebep olur.

kan-alis-verisi-kalitim

  • Kan alış verişlerinde önemli olan, vericinin antijeni, alıcının ise antikorudur.

Aglütinojen = Antijen, Aglütinin = Antikor

 

Rh faktörü

  • İnsanda kan grubunu belirleyen özelliklerden bir diğeri de Rh faktörüdür. Rh faktörü, baskın ( R ) ve çekinik ( r ) olan iki genle kalıtılır.

rh-faktoru-kalitim

  • Baskın genotipli bireylerde, kişinin alyuvarlarında Rh antijeni vardır ve bu durum kişinin Rh pozitif (Rh+, RR, Rr) fenotipinde olmasına neden olur. Alyuvarlarında Rh antijeni taşımayan kişilerin durumu ise Rh negatif (Rh-, rr) fenotiplidir.
  • Rh pozitif kana sahip olan birine yanlışlıkla Rh negatif kan verilirse, bu kişide Rh antijenine karşı Rh antikoru üretilir. Fakat tersi durumda antikor üretimi olmaz.
  • Rh antijeni olan kana Anti – D serumu verildiğinde çökelme gerçekleşir.

Rh Kan uyuşmazlığı

  • Kan uyuşmazlığı Rh(+) (RR veya Rr) baba ile Rh(–) annenin, Rh(+) olan fetüs arasında ortaya çıkan bir durumdur.
  • Rh faktörü açısından başka hiçbir durumda Rh uyuşmazlığı görülmez.

kan-uyusmazligi-kalitim

  • Hamileliğin son dönemlerine kadar fetüsten anneye antijen geçmez. Hamileliğin son dönemlerinde plasenta geçirgenliği arttığından fetüsün Rh antijeni annenin kanına geçebilir ve bu durumda anne kanında Rh antijenine karşı Rh antikoru üretilir. İlk çocuk bu durumdan etkilenmez.
  • Aynı annenin, cinsiyetine bakmaksızın ikinci çocuğu da Rh(+) kana sahip olursa, daha fetüs aşamasında annede, bir önceki çocuktan kaynaklı oluşmuş olan Rh antikorları ikinci çocuğun kanına karışır ve bu durum fetüs alyuvarlarının parçalanmasına (Eritroblastosis fetalis) neden olur.
  • Doğacak çocukta, oksijen azlığına bağlı beyin hasarları, sarılık hatta düşük (Ölü doğum) gerçekleşebilir.
  • Kan uyuşmazlığının görülebilmesi için her durumda anne Rh(-) olmalı. Baba heterozigot ( Rr ) Rh(+) olursa bu ailenin doğacak çocukları %50 ihtimalle Rh(+) olur ve %50 ihtimalle Rh uyuşmazlığı görülmez.

Kalıtım

 

Soyağaçları

Soyağacı, eşeyli üremenin veya çaprazlamanın sembolik şekiller kullanılarak gösterilmesidir.

 

soyagaci-amblem

 

  • Soyağacı uygulamasında erkek bireyler kare sembolü, dişi bireyler ise daire sembolü ile gösterilir. Evlilik yapmış veya eşeyli üreyen iki bireyi belirtmek için temsili olarak aralarına çizgi çekilir.

soyagaci-2

  • Belirtilen özelliği (Soruya göre bu özellik hastalık da olabilir) gösteren (Fenotip veya genotipte) bireyler taralanır veya koyu renk ile belirginleştirilir.
  • Taralanması gerektiği halde taralı olmayan veya tersi durumdaki bireyin mutasyon geçirdiği düşünülür.

Kalıtım

 

Eşey tayini

Karyotip çalışmalarında kromozomlar belli özelliklere göre gruplandırılmaktadır. Bu gruplama biçimlerinden birisi otozom (Vücut kromozomları) ve gonozom (Eşey kromozomları) şeklindedir.

  • İnsan kromozom dağılımına baktığımızda dişi bireyler 44+XX, erkek bireyler 44+XY şeklinde gösterilmektedir. Görüldüğü gibi hem dişi hem erkekte 44 (22 çift) adet otozom kromozom vardır.
  • Otozom kromozomlardaki karakterlerin (Göz rengi, kan grubu v.b) tümü tam homologdur (Çiftler halinde).
  • Buna göre, otozomal kromozomlarda taşınan herhangi bir özelliğin dişi veya erkekte görülme olasılığı eşittir.

x-ve-y-kromozomu-kalitim

  • X ve Y kromozomları gonozom kromozom olarak adlandırılır. Dişi birey oluşması için X gonozomu taşıyan sperm (22+X) hücresi ile yumurta (22+X) hücresi döllenmelidir (Tüm yumurta hücrelerinin gonozomu X’tir ).
  • Sperm hücrelerinin bazıları X (22+X) bazıları Y (22+Y) gonozomu taşır. Buna göre, yumurta hücresini Y (22+Y) gonozomuna sahip bir sperm döllerse cinsiyeti erkek olan birey oluşacaktır (İnsanda cinsiyeti sperm belirler).

Eşeye bağlı kalıtım (2020 AYT)

  • X ve Y kromozomları, cinsiyete bağlı özellikleri belirleyen genler taşıdığı gibi bunun dışındaki özellikleri belirleyen genleri de taşır. Söz konusu genlerin belirlediği karakterlere eşeye bağlı karakterler denir.
  • Dişi bireylerin gonozomları tam homolog olduğundan (XX) dişi bireyler her karakter ile ilgili bir çift gen taşır. Erkek bireylerde gonozomlar tam homolog olmadığından (XY) erkeklerde bazı karakterler bir gen ile temsil edilir.

cinsiyete-bagli-kalitim

 

X ve Y’nin homolog bölgesi

X ve Y kromozomlarının homolog bölgesinde taşınan genlere bağlı özelliğin dişi ve erkekte görülme olasılığı eşittir. Bununla ilgili soruları (Soyağacı, çaprazlama) otozomal kromozomlarda taşınan bir karakter sorusu gibi çözebiliriz.

 

x-ve-y-homoloh-bolge

 

X kromozomunun homolog olmayan bölgesi

  • Yalnızca X kromozomu ile taşınan karakterlerdir. Y kromozomunda bu karakter ile ilgili gen yoktur.
  • Erkek, X kromozomunu anneden aldığından, erkek bireyde ilgili özellik görülüyorsa bunu kesinlikle anneden almıştır. Dişiler (XX) bu bölge ile ilgili karakterlere ait genleri hem anneden hem de babadan alır.

X Kromozumuna bağlı çekinik alellerin kalıtımı (2021, 2022, 2023 TYT)

  • Hasta dişi, hastalık genlerini hem anneden hem babadan almıştır.
  • Hasta olan dişi bireyin hem babası hem de oğlu hastadır.

1- Kısmi renk körlüğü (Kırmızı yeşil renk körlüğü) (2019 TYT)

Kısmı renk körlüğüne sebep olan gen X kromozomunun homolog olmayan bölgesinde çekinik (r) bir genle taşınır. Normal görme (R) geni ile temsil edilirken, kırmızı – yeşil renk körlüğü geni (r) geni ile temsil edilir.

 

renkkorlugu

  • Erkek bireyler bu özelliği anneden alır (Erkek X kromozomunu anneden alır). Özellik çekinik olsa bile, erkekte X kromozomunun homoloğu olmadığından, erkek bireyin sahip olduğu tek X kromozomunda çekinik genin olması erkek bireyin hasta olması için yeterlidir.
  • Erkek bu karakter bakımından taşıyıcı olamaz.
  • Dişi bireyde bu karakter ile ilgili üç durum görülür. Dişi birey anne ve babasından aldığı X kromozomlarının her ikisinde de hastalık geni varsa kırmızı – yeşil renk körü hastası, birinde var diğerinde yoksa taşıyıcı, her ikisinde de yoksa bu karakter bakımından sağlıklıdır.

2- Hemofililik (2024 TYT)

Hemofili hastalığının sebebi, pıhtılaşmayı sağlayan proteinlerden bazılarının üretilememesidir. Bu durum kanamaların olması gerekenden daha geç durdurulmasına veya hiç durdurulamamasına sebep olur.

hemofili

  • Hastalığa sebep olan gen X kromozomunda taşınan ve (h) ile temsil edilen çekinik bir gendir. Pıhtılaşmayı sağlayan gen ise (R) ile temsil edilir. Bu hastalığın erkek veya dişilerde görülme olasılığı, kısmi renk körlüğü ile aynıdır.

Kas distrofisi: Yirmili yaşlara gelmeden ölümle sonuçlanan kas erimesi hastalığıdır.

 

X kromozomuna bağlı baskın alellerin kalıtımı (2021 TYT)

Bu hastalıklar (Bozuk dentin) baskın gen ile taşındığından, erkek bireyin sahip olduğu tek (X) kromozomunda bu genin taşınması erkeğin hasta olması için yeterlidir. Dişi bireylerde iki adet (X) kromozomu olduğundan bu hastalığın görülme sıklığı daha fazladır.

 

bozuk-dentin

  • Baskın özellik göstermeyen dişinin babası da bu özelliği göstermez. Hasta erkeğin annesi ve kız çocukları da hastadır. Hastalık babadan oğula geçmez.

Y kromozomunun homolog olmayan bölgesi

“Y” kormozomunun “X” kromozomu ile homolog olmayan bölgesi yalnızca erkeklerde görülen karakterleri taşıyan genlerin taşındığı bölgedir. Özellik, ancak babadan oğula aktarılır (Kulak kıllılığı).

 

Y kromozumuna bağlı kalıtım

  • “Y” kromozomuna bağlı hastalıklar sadece erkek bireylerde ortaya çıkar.
  • Y kromozomunun homoloğu olmadığından hastalık geninin çekinik veya baskın olmasının bir önemi yoktur.
  • Hasta babanın oğlu da hastadır.

 

kulak-killiligi

 

Kalıtım

 

Akraba evliliği

Akraba olan bireylerin benzer genlere sahip olma olasılığı, akraba olmayan herhangi iki kişiye göre daha fazladır. Bu durumda, hastalığa sebep olabilecek genlerin yeni döllerde bir araya gelme ihtimali akraba evliliklerinde daha fazladır.

  • Çekinik bir karakterin ortaya çıkabilmesi için homozigot olması gerekir. Bu karakter bir hastalığa sebep oluyorsa bu karakterin akraba evliliği sonucu ortaya çıkma ihtimali artar. Sonuç olarak akraba evlilikleri, hasta bireylerin oransal olarak daha fazla olduğu bir toplum ortaya çıkarır.

Genetik varyasyonların biyolojik çeşitliliği açıklamadaki rolü

Varyasyon (Çeşitlilik), tür içi genetik farklılıklar olabileceği gibi o türün farklı ortamlara uyum (Adaptasyon) sağlamış popülasyonlar arasındaki farklılıkları da kapsar. Türler arasında da görülen kalıtsal çeşitlilik, ekosistemde birbirinden çok farklı özelliklere sahip canlıların olmasını sağlar.

  • Farklı iki DNA’nın, bazı özelliklerinin bir araya gelmesi sonucu oluşan kalıtsal çeşitlenmelere rekombinasyon denir.
  • İç ve dış etkenlere bağlı olarak genlerin işleyişinde meydana gelen ve kalıtsal olmayan değişimlere modifikasyon denir. Örneğin, vücut geliştirme sporu yapan kişinin kas kütlesi değişimi kalıtsal değildir.
  • Kalıtsal materyali içeren DNA’nın, nükleotit sıralamasının değişimi sonucu meydana gelen ve çoğu ölümcül olan kalıtsal değişimlere mutasyon denir.
  • Mutasyona sebep olan (Yüksek sıcaklık, düşük pH, radyoaktif ışınlar, bazı kimyasallar, uyuşturucu madde) etmenlere mutajen, mutasyona uğramış organizmaya ise mutant denir.
  • Mutasyon, eşeyli üreyen canlılarda üreme hücrelerinde (Gamet) ortaya çıkarsa, bu hücrelerden yeni bireylere mutasyon kalıtsal olarak aktarılmış olur.
  • Mutasyona uğramış gen baskınsa öldürücü olacağından, mutasyon yeni bireylere aktarılamaz.
  • Mutasyona uğramış gen çekinik (Resesif) ve heterozigot durumda ise öldürücü olmayacaktır.

 

Mayoz ve Eşeyli Üreme

  • Mayoz bölünme, eşeyli üreyen canlıların üreme organlarındaki eşey ana hücrelerinde gerçekleşen bölünme şeklidir.
  • Mayoz bölünme, kalıtsal çeşitliliğe (Varyasyon) katkı sağlar.
  • Mayoz bölünme sayesinde türler kromozom sayılarını sabit tutar (Bir sayıyı ikiye böldükten sonra iki ile çarpmak gibi).
  • Mayoz bölünme vücut (Somatik) hücrelerinde gerçekleşmez.
  • Mayoz bölünme sonucu meydana gelen hücrelere gamet denir. Gametlerin üretildiği olaya gametogenez denir.
  • Spermatogenezle erkek üreme hücresi sperm, oogenez ile dişi üreme hücresi yumurta oluşur. Aynı canlıda oluşan gametlerin kalıtsal yapıları birbirlerinden farklıdır.

Homolog kromozom

Homolog kromozom, dişi ve erkek bireyden gelen kromozom çiftidir. Söz konusu kromozomlar benzer karakterleri taşır. Karakterleri belirleyen genlerin yer aldığı bölgelere lokus denir. Homolog kromozomlarda, karşılıklı aynı karakteri belirleyen gen çifti (Alel gen) vardır.

 

gen-ve-lokus

  • Mayoz bölünme geçirmemiş fakat bu kapasiteye sahip olan eşey ana hücreleri homolog kromozoma sahip olduğundan bu tip hücreler diploittir (2n).
  • Mayoz bölünme sonucu oluşmuş gametler (Erkek bal arısı sperm hücresi mitozla oluşur) homolog kromozomlardan bir tanesine sahip olduğundan bu tip hücreler haploittir (n).
  • Mayoz bölünmenin de mitoz bölünme gibi ilk basamağı interfazdır ve bu aşamada gerçekleşen olaylar mitoz bölünme interfazı ile aynıdır.

 

Mayoz (2021 TYT)

Mayoz bölünmede art arda iki bölünme gerçekleşir (Mayoz-1, mayoz-2).

 

1- Mayoz-1 (2n=4 kromozomlu bir hücreye göre)

a- Profaz-1

  • Profaz-1’de,  eşlenmiş olan kromatin iplikler kısalır, katlanır ve bu yapıdan kromozom meydana gelir.
  • Profaz-1’de iğ iplikleri oluşur ve kromozomların kinetokorlarından tutunur. Varsa sentrioller kutuplara çekilir.
  • Profaz-1’de çekirdek zarı, endoplazmik retikulum, çekirdekçik geçici olarak kaybolur.
  • Profaz-1 mayoz bölünmenin en uzun süren aşamasıdır.

krossing-over

  • Profaz-1’de homolog kromozomlar yan yana gelerek dört kromatitli yapı olan tetratı (Bivalent) meydana getirir. Tetrat sayısı diploit hücre kromozom sayısının yarısı kadardır.
  • Yan yana gelen homolog kromozomlar belirli bölgelerden geçici olarak bağlanır (Sarılır). Bu olaya sinapsis, geçici bağlantı noktalarına ise kiyazma denir. Bu bağlantı noktaları, bir araya gelmiş homolog kromozomların karşılıklı (Kardeş) olmayan kromatitleri arasında gerçekleşir ve anafaz-1’e kadar devam eder.
  • Tetrat sayısı, eşey ana hücresi kromozom sayısının yarısı kadardır.

Krossing – over

  • Krossing over, kiyazma bölgelerinde karşılıklı olarak meydana gelen gen alış verişidir. Genler bir bütün halinde yer değiştirdiğinden dolayı genin kendi içinde nükleotit dizilişi değişmez.
  • Krossing – over sonucu, homolog kromozomların gen dizilişi değişir ve bu durum çeşitliliği sağlar.
  • Genler arası mesafe arttıkça krossing – over olma ihtimali artar.
  • Bir mayoz bölünmede krossing-over gerçekleşmeyebilir.

b- Metafaz-1

  • Metafaz-1’de homolog kromozomlar iki sıra halinde hücrenin ekvatoral düzleminde dizilir.
  • “M” kontrol noktasında iğ ipliklerinin tüm kromozomlara bağlanıp bağlanmadığı kontrol edilir. Bağlanmayan kromozom yoksa sıradaki evre başlar.

metafaz-1-mayoz-bolunme

c- Anafaz-1

  • Anafaz-1’de iğ ipliklerinin boyları kısalır ve tetratları oluşturan homolog kromozomlar rastgele bir şekilde kutuplara çekilir.
  • Bu aşamada meydana gelebilecek eşit olmayan sayıda kromozom ayrılmaları kromozom sayısı anomaliliklerine sebep olur.
  • Anafaz-1’de sentromer ayrılması gerçekleşmez.

anafaz-1-mayoz-bolunme

  • Anafaz-1’deki rastgele ayrılma kesinlikle gerçekleştiğinden, her mayoz bölünmede mutlaka çeşitlilik meydana gelir.

d- Telofaz-1

  • Telofaz-1’de bir çift kromatite sahip homolog kromozom (Geçici olarak kromatin ipliğe dönüşür) bir aradadır. Bu evrede iğ iplikleri erir, çekirdek zarı tekrar oluşur.
  • Telofaz-1’de kromozom sayısı diploit kromozom sayısı ile aynıdır (İki çekirdek, tek hücre).

telofaz-1-mayoz-bolunme

 

2- Sitoplazma bölünmesi – 1  (Sitokinez)

  • Mayoz bölünme sitokinezi, mitoz bölünme sitokinezi ile aynıdır.
  • Sitokinez-1 sonucu oluşan her bir hücrenin kromozom sayısı, başlangıçtaki hücrenin kromozom sayısının yarısı kadardır.
  • Sitokinez-1’de kardeş kromatitler ayrılmamış durumdadır.

sitokinez-1-mayoz-bolunme

Mayoz-2

  • Mayoz-2’de mayoz -1 sonucu oluşan haploit (n) hücreler bir kez daha bölünür.
  • Mayoz-2’de interfaz (Hazırlık evresi) gerçekleşmez. Onun yerine, İnterkinez adını alan ve kısa süren bir hazırlık evresi gerçekleşir.
  • İnterfazda DNA eşlenmeden yeni hücreler oluştuğundan, DNA miktarı yarıya inerken, kromozom kromatitleri (Kromozom olarak da adlandırılır) sentromerlerinden ayrılarak, oluşan iki yeni hücreye dağıtıldığı için kromozom sayısı değişmemiş olur (Mitoz ile aynı).

a- Profaz-2

Profaz-2’nin gerçekleşme şekli mitoz profazı ile aynıdır.

 

profaz-2-mayoz-bolunme

 

b- Metafaz-2

Bu evrede haploit (n) sayıda kromozom, hücrenin ekvatoral düzleminde tek sıra halinde dizilir.

 

metafaz-2-mayoz-bolunme

c- Anafaz-2

  • Anafaz-2’de iğ iplikleri kısalır ve kardeş kromatitler kutuplara çekilir.
  • Anafaz-2’de kromozom sayısı geçici olarak iki katına çıkar.
  • Anafaz-2’de meydana gelebilecek eşit olmayan kromozom dağılımı (Ayrılmama), kromozom sayısı anomaliliklerine sebep olur.
  • Anafaz-2’de sentromer ayrılması gerçekleşir.

anafaz-2

 

d- Telofaz-2

Telofaz-2, mitozun telofazı ile aynıdır.

telofaz-2

 

Sitoplazma bölünmesi – 2 (Sitokinez 2)

  • Sitokinez-2’de iki kat kromozom ve DNA miktarı içeren iki çekirdekli ve tek sitoplazmalı yapı bölünür ve her bir hücreye toplamın yarısı kadar DNA miktarı aktarılır.
  • Kromozom sayısı haploit (n) sayıda sabitlenir.

 

sitokinez-2

 

  • Bitkisel ve hayvansal hücredeki sitokinez mitoz bölünmedeki sitokinez gibidir.
  • Mayoz bölünme sonucunda kalıtsal yapısı farklı dört yeni hücre meydana gelmektedir.

DNA miktarı değişimi

  • İnterfazda DNA eşlenir ve miktarı iki katına çıkar. Genetik materyal sitokinez-1 sonucu oluşan iki hücreye dağıtılır ve DNA miktarı yarıya iner.
  • Mayoz-2’de DNA eşlenmediğinden bu aşamada oluşan yeni hücrelere genetik materyal sitokinez-2 sonucu oluşan yeni hücrelere dağıtıldığından DNA miktarı en baştaki miktarının yarısına iner.

dna-miktari-grafigi-mayoz-bolunme

 

Kromozom sayısı değişimi

  • Sitokinez-1 sonucu kromozom sayısı yarıya iner. Anafaz-2’de kutuplara çekilen yapılar kromozom olarak isimlendirildiğinden kromozom sayısı yeniden iki katına çıkar.
  • Sitokinez-2‘de bu kromozomlar eşit şekilde dağıtılır ve kromozom sayısı en baştaki sayıya göre yarıya inmiş olur.

 

kromozom-sayisi-grafigi-mayoz-bolunme

 

 

Eşeyli üreme

  • Eşeyli üreme, mayoz ve döllenmeye dayalı bir üreme şeklidir.
  • Mayoz bölünme sonucu oluşmuş üreme hücrelerinin (Sperm ve yumurta) birleşmesi ile yeni bir canlı oluşur. Oluşan canlının kalıtsal özellikleri ata bireyden farklıdır. Bu farklılık canlının değişen ortam koşullarına uyumunu kolaylaştırır.
  • Eşeyli üreme eşeysiz üremeye göre daha yavaştır.
  • Üreme hücrelerinin birleşmesi döllenme, döllenme sonucu oluşan yapıya zigot denir.
  • Gametlerin rastgele döllenmesi çeşitliliği arttıran bir unsurdur.
  • Çeşitlilik, bir canlının hayatta kalma olasılığını arttırır.

Hermafroditlik

  • Hermafroditlik, birçok bitki (Çiçekli) ve bazı omurgasız hayvan türünde (Yassı, halkalı solucan) gerçekleşir. Yassı solucan kendi kendini döllerken, halkalı solucan başka bir birey ile döllenme gerçekleştirir.

 

hermafrodıtlik

 

Çiçek

  • Tohumlu bitkilerin üreme organı çiçektir.
  • Tohumlu bitkilerde oluşan polen çekirdeği, aynı çiçekte oluşan yumurta hücresini döller (Erselik).
  • Embriyo ve besi dokunun etrafında kabuk oluşur ve tohum meydana gelir.
  • Tohum düşük metabolizma hızı sayesinde uzun süre besi dokusu ile idare eder. Uygun şartlar oluştuğunda (Sıcaklık, oksijen, nem) tohum çimlenir.

 

Çiçek yapısı 2

 

Mitoz mayoz farkı

 

Mayoz 1 ve 2 farkı

 

Eşeyli ve eşeysiz üreme farkı

 

 

Mitoz ve Eşeysiz Üreme

 

Mitoz ve Eşeysiz Üreme şekilleri

 

Mitoz Bölünme (2022, 2023 TYT)

Yeni bir hücre var olan hücrenin bölünmesi ile oluşur.

 

mitoz-mitoz-bölünme

 

Hücre niçin bölünür?

  • Bir hücrenin bölünmesi için öncelikle hacim / yüzey oranının belli bir değere ulaşması gerekir. Hücre büyüdükçe hacim / yüzey oranı artar. Bu artış hücre zarının, hücrenin ihtiyaç duyduğu maddeleri karşılamada ve sitoplazmayı bir arada tutmakta zorlanmasına neden olur.
  • DNA, hacim / yüzey oranı artmış hücreyi yönetmekte zorlanır. Bu durumu ortadan kaldırmak için DNA bölünme emri verir.
  • Yeni oluşan hücreler bir önceki hücreden küçüktür ve böylece hacim / yüzey oranı düşürülmüş olur.
  • Embriyonik hücreler hacim / yüzey oranına bakmaksızın art arda bölünmelerle hızlı bir şekilde sayılarını arttırırlar.
  • Sinir, sperm, yumurta ve kas hücreleri gibi bazı hücreler bölünemez.
  • Prokaryotik hücrelerin bölünmesi, gerçek bir mitoz bölünme değildir. Bu bölünme basit bölünme (binary fisyon) adını alır.
  • DNA’nın bölünme emrini vermesi ile bölünme faaliyeti başlamış olur.

Bölünme ile ilgili yapılan deneylerde şu sonuçlar ortaya çıkar

  • Bölünme olgunluğuna ulaşmamış bir hücreden bir miktar sitoplazma koparılırsa, hücrenin hacim / yüzey oranı düşürülmüş olur. Bu durumda hücre bölünme olgunluğuna ulaşana kadar bölünme faaliyeti başlamaz.

mitoz-deney-mitoz-bölünme

  • Bölünme olgunluğuna ulaşmış bir hücreden bir miktar sitoplazma koparılsa bile DNA bölünme emrini verdiğinden, eksilen kısmın tamamlanması beklenmeden hücre bölünmeye başlar.

mitoz-bolunme-deney

  • DNA, canlıların kalıtsal bilgilerini taşıyan kompleks bir moleküldür. DNA, sahip olduğu bu bilgileri hücre bölünmesi yolu ile yeni hücrelere aktarır.
  • DNA üzerindeki nükleotitlerin farklı dizilişi, canlılarda kişiye özel genetik bilginin oluşmasını sağlamaktadır. Canlıya özel oluşmuş nükleotit dizisine gen, canlıdaki genlerin toplamına ise genom denir.

gen-ve-genom

  • Bir hücrenin bölüneceğinin kanıtı, kalıtım materyali DNA’nın eşlenmesidir.
  • Kromatin ipliklerin kısalıp kalınlaşması ile kromozom meydana gelir.
  • Kromozom sayısı türe göre değişmektedir. Kromozom sayısı ile gelişmişlik arasında bir ilişki yoktur. Farklı türlerin aynı sayıda kromozomu olabilir.
  • Eşlenmiş kromozomun her bir yarısına kromatit denir. Eşlenmiş ve aynı yapıda olması, iki kromatidin kardeş kromatit adını almasını sağlar.
  • Kardeş kromatitleri bir arada tutan yapıya sentromer, iğ ipliklerinin bağlandığı proteinlere de kinetokor denir. Mikrotübül organize edici merkez, iğ ipliği faaliyetlerini kontrol eder.

 

kromozom-kromatit

  • Ökaryot hücre kromozomu: DNA + protein (Kromatin iplik, nükleoprotein yapılı).
  • Prokaryot canlılardaki halkasal DNA’lar da kromozom adını alır.

nukleoprotein

 

Homolog kromozom

  • Homolog kromozom, biri anneden biri babadan gelen, aynı karakterlerin genlerini taşıyan, büyüklük ve şekilleri aynı olan kromozom çiftidir. Farklı özelliklerin genlerini de taşıdıklarından, insanda X ve Y kromozomları homolog değildir
  • İnsan kromozom sayısı  44 + XX (Dişi) veya 44 + XY (Erkek) şeklinde ifade edilir ve toplam 46 tanedir.
  • Vücut kromozomu (44) otozom, eşey kromozomu (X veya Y) gonozom şeklinde ifade edilir.

 

Haploit hücre (n)

Haploit hücre, homolog kromozom çiftlerinden sadece birini taşır. Örneğin erkek arının vücut ve sperm hücresi haploittir.

 

Diploit hücre (2n)

Diploit hücre, homolog kromozom çiftlerini taşır. Örneğin eşey ana hücreleri diploittir

Mitoz ve Eşeysiz Üreme şekilleri

Mitoz bölünmenin özellikleri

  • Mitoz sonucu oluşan yeni hücreler ata canlı ile aynı genetik yapıya sahiptir.
  • Mitoz bölünme sonucu oluşan bir hücre tekrar bölünebilir.
  • Mitoz bölünme (n), (2n), (3n) kromozom takımlı hücrelerde görülebilir.
  • Mitoz bölünme, tek hücrelilerde çoğalmayı, çok hücrelilerde ise büyüme ve yenilenmeyi sağlar.
  • Mitoz, eşeyli çoğalan çok hücrelilerde zigotta başlar ve yaşam boyu devam eder
  • Mitoz sonucu oluşan iki hücrenin sitoplazma miktarı, organel sayısı farklı olabilir fakat bu hücrelerin organel çeşidi ve genetik yapısı aynıdır.
  • Yara onarımı, rejenerasyon (Yenilenme) gibi olaylar mitoz bölünme sayesinde gerçekleşmektedir.

 

Hücre döngüsü

Hücre döngüsü bir hücreden yeni bir hücre oluşma sürecidir.

 

Hücre döngüsü basamakları

1- İnterfaz (Bölünmeye hazırlık evresi)

2- Mitotik faz

Mitotik evre = Mitoz (Çekirdek bölünmesi) + Sitokinez (Sitoplazma bölünmesi)

  • İnterfaz, mitotik evreye göre daha uzun sürmektedir.
  • Hücre döngüsünün süresi hücreden hücreye değişiklik gösterir.

 

hucre-dongusu-mitoz-bölünme

 

1- İnterfaz

  • İnterfaz, hücre döngüsünün en uzun evresidir. Bu evrede DNA eşlenir (Miktarı iki katına çıkar), hücre hacmi ve organel sayısı artar, metabolik faaliyetler hızlanır.
  • İnterfaz, bir önce oluşmuş olan hücrenin sitokinezinden sonra başlar ve yeni oluşacak hücrenin mitotik evresi başlayana kadar devam eder.
  • Hayvansal hücrelerde sentrioller bu evrede eşlenir.
  • Tek kromatitli kromozom, iki kromatitli kromozom haline bu evrede gelir. Bu durum kromozom sayısını değiştirmez.

 

İnterfaz evreleri

 

“G1” evresi

“G1” evresinin süresi hücre tipine göre değişir. Bu evrede hücre büyür, hücrenin metabolizması hızlanır ve organel sayısı artar. Embriyonik hücreler hızlı bölündüğünden “G1” evresi bu tip hücrelerde gerçekleşmez.

 

“S” evresi

“S” evresinde DNA eşlenir ve genetik materyal iki katına çıkar.

 

“G2” evresi

“G2” evresinde büyüme devam eder ve hazırlık evresi sona erer.

 

kontrol-noktalari-mitoz-bölünme

 

2- Mitotik faz (Karyokinez + sitokinez)

a- Mitoz (Çekirdek bölünmesi)

Mitoz, karyokinez olarak da adlandırılır. 

Çekirdek bölünmesi basamakları (2n=4 kromozomlu bir hücreye göre)

 

1- Profaz

  • Profazda kromatin iplikler katlanır, kısalır ve kromozoma dönüşür.
  • Profazda çekirdek ve endoplazmik retikulum kaybolur.
  • Profazda sentriyoller ayrılır ve hücrenin kutuplarına gider.
  • Profazda iğ iplikleri oluşur ve oluşan iğ ipliklerinin bazıları kromozom kinetokoruna, bazıları karşılıklı olacak şekilde tutunur. Varsa sentrioller kutuplara çekilir.
  • Bitkisel hücrelerde iğ ipliklerini mikrotübüller oluşturur ve organize eder.
  • Profaz’ın son aşamasına prometafaz denir. Prometafazda iki kromatitli kromozomlar, kinetokor mikrotübüllerine tutunur.

 

profaz-mitoz-bölünme

 

2- Metafaz

  • Metafazda kromozomlar iğ ipliklerine tutunur ve tek sıra halinde hücrenin ekvatoral düzleminde (Metafaz plağı) dizilir.
  • Metafaz, kromozomların en görünür olduğu evredir.

 

metafaz-mitoz-bölünme

 

Karyotip

Karyotip, kromozomların büyüklük ve şekillerine göre çiftler halinde görüntülenmesidir.

 

3- Anafaz

  • Anafazda, iğ ipliklerinin kısalması sonucu kardeş kromatitler zıt kutuplara çekilir. Bu esnada meydana gelen sentromer ayrılması her bir kromatitin kromozom adını almasını sağlar. Bu olay hücrede geçici olarak da olsa kromozom sayısının iki katına çıkmasını sağlar. 
  • Anafazda karşılıklı birleşen iğ iplikleri birbirini iter ve hücrenin boyu uzar.
  • Ayrılmama, iğ ipliğinin bir kromozoma tek taraflı bağlanması sonucu her iki kromatitin aynı kutba çekilmesidir.

 

anafaz-mitoz-bölünme

 

4- Telofaz

  • Telofazda çekirdek zarları tekrar oluşur ve iki çekirdekli bir yapı meydana gelir. Kromozomlar tekrar kromatin ipliğe dönüşür (Profazın tersi).
  • Telofazın sonlarına doğru, hayvansal hücrelerde boğumlanma, bitkisel hücrelerde ise ara lamel oluşumu başlar (2018 TYT).

 

telofaz-mitoz-bölünme

 

  • Anafaz ve telofazda kromozomlar tek kromatitlidir.

b- Sitokinez (Sitoplazma bölünmesi)

  • Sitokinezin telofazın sonlarında başladığı kabul edilir.
  • Sitokinez, hayvansal hücrelerde boğumlanarak (Bölünme plağı), bitkisel hücrelerde ise golgi organelinin ürettiği selüloz liflerinin orta lamel (Orta plak) oluşturması ile gerçekleşir. Lamel, hücrenin ortasından kenarlara doğru oluşur.

 

sitokinez-mitoz-bölünme

 

Mitozda DNA miktarı değişimi

  • DNA, interfazda eşlendiğinden miktarı iki katına çıkar.
  • DNA, sitokinez sonucu oluşan her bir hücreye eşit miktarda dağıtılır ve başlangıçtaki miktarına iner.

 

dna-miktari-grafik-mitoz-bölünme

 

Kromozom sayısı değişimi

  • Kromozom sayısı anafazda geçici olarak iki katına çıkar (Kardeş kromatitler ayrılır ve kromozom adını alır).
  • Sitokinezde iki hücre ayrıldığında kromozomlar eşit olarak dağıtılır ve ata hücredeki sayıya ulaşır.

 

kromozom-sayisi-grafik-mitoz-bölünme

 

Mitoz ve Eşeysiz Üreme şekilleri

Farklı mitoz biçimleri

Endomitoz

Endositozda sitoplazma bölünmesi olmaz. Bu bölünme şeklinde yalnızca çekirdek bölünür ve çok çekirdekli hücreler oluşur (Cıvık mantar). Çizgili kas hücreleri çok çekirdekli olmasına rağmen bu durum endomitozla değil hücre kaynaşması sonucu ortaya çıkar.

 

Amitoz

Amitozda çekirdek erimeden boğumlanarak bölünür ve sonrasında sitoplazma bölünmesi ile hücre artışı gerçekleşir. Amip ve bira mayasında bu tip hücre bölünmesi gerçekleşir.

 

Hücre döngüsünün kontrolü

Bir bölünme evresi tamamlandıktan sonra “devam et” sinyali verilmeden sıradaki bölünme evresi başlamaz.

 

“G1” kontrol noktası

G1 kontrol noktasında hücre, bölünme büyüklüğüne ulaşmışsa ve DNA hasarlı değilse sinyal verilir ve “S” evresine geçilir.

 

“G0” kontrol noktası

G0 hücre döngüsünün “G1” evresinde durması ve “S” evresine geçememesi durumunda gerçekleşir (Durgun dönem).

 

“G2” kontrol noktası

  • G2 kontrol noktasında DNA’nın hatasız bir şekilde eşlenip eşlenmediği kontrol edilir.
  • Embriyonik hücre bölünmelerinin çok hızlı olma nedeni, “G1” ve “G2” kontrol noktalarının devre dışı olmasıdır.

 

“M” kontrol noktası

  • “M” kontrol noktasında iğ ipliklerinin tüm kromozomlara bağlanıp bağlanmadığı kontrol edilir.
  • Eğer iğ iplikleri tüm kromozomlara bağlanmışsa “Devam et” emri verilir.
  • Eğer iğ iplikleri bir kromozoma bile bağlanmamışsa anafaz başlamaz.

Kanser

  • Kanser, kontrolsüz hücre bölünmeleridir, yani hücre döngüsünün kontrolden çıkmasıdır.
  • Doku, belli bir büyüklüğe ulaşmışsa büyüme faktörü etkisi ile hücrelerdeki bölünme durdurulur. Eğer bu kontrol mekanizması devre dışı kalırsa, hücre bölünmeleri kontrolden çıkar ve tümör oluşur.
  • Radyoaktif ışınlar ve çeşitli kimyasal maddelerin etkisi ile meydana gelen mutasyonlar hücre döngüsünün kontrolünü bozar.
  • Tümör aynı dokuda kalır ve yayılmazsa iyi huylu, vücudun farklı bölgelerine yayılırsa kötü huylu adını alır.
  • Kanserli hücrelerin kan ve lenf sistemine karışarak tüm vücuda yayılmasına metastaz denir.

Mitoz ve Eşeysiz Üreme şekilleri

Eşeysiz üreme

  • Ana canlının, döllenme olmaksızın yeni bireyler oluşturmasına eşeysiz üreme denir. Bu üreme şekli hızlı seyreder ve canlıların kısa sürede sayılarını arttırmasını sağlar.
  • Eşeysiz üreme sonucu oluşan canlıların genetik özellikleri ata birey ile aynıdır.
  • Ölümcül olmayan mutasyonlar hariç bu üreme biçiminde çeşitlilik meydana gelmez.
  • Eşeysiz üreme sonucu, değişen çevre şartlarına uyum sağlanamaz. Eşeysiz üremede eşeyli üremeye göre daha az aktivite gerektiğinden bu üreme biçiminin enerji verimi eşeysiz üremeye göre daha yüksektir.
  • Eşeysiz üremenin temeli mitoza dayanır. Bu üreme biçiminde tek ata canlı, canlının çoğalması için yeterlidir.
  • Eşeysiz üreme tek hücreliler, bitki, mantar ve bazı hayvansal canlılarda gerçekleşir.

 

Eşeysiz üreme çeşitleri (2024 TYT)

1- Bölünerek üreme

  • Bölünerek üreme prokaryotik ve tek hücreli ökaryotik canlılarda gerçekleşir.
  • Bölünerek üreme hücre tipine göre enine veya boyuna bölünme şeklinde gerçekleşir.
  • Diğer eşeysiz üreme şekillerine göre bölünerek üremede birey artışı daha hızlı gerçekleşir.

 

bolunerek-ureme

Mitoz ve Eşeysiz Üreme şekilleri

2- Sporla üreme

  • Sporla üreme plazmodyum, mantar, tohumsuz bitkilerde (Eğrelti, kara yosunu) gerçekleşir.
  • Sporlar (n) kromozomludur ve uygun koşullarda mitozla yeni bireyler oluşturur.
  • Sporlar su ve rüzgar yolu ile pasif olarak yayılır.
  • Sporla çoğalma, eşeyli üremenin eşeysiz üremeyi takip ettiği yöntemle gerçekleşir. Bu yöntemin haploit (n) ve diploit (2n) aşamaları vardır.
  • Canlıda gelişmişlik arttıkça haploit evre kısalır, diploit evre uzar.

 

sporla-ureme

 

3- Tomurcuklanma ile üreme

  • Tomurcuklanma ile üreme bira mayası (Tek hücreli) ve bazı sölenterlerde (Hidra, mercan) gerçekleşir.
  • Tomurcuk mitozla oluşur.
  • Sölenter tomurcukları, mitoz bölünme ve farklılaşmalar geçirerek yeni bir canlıya dönüşür. Bu canlı ana canlıya bağlı kalarak yaşarsa polip, ana canlıdan koparak ayrı yaşarsa medüz adını alır.

tomurcuklanma-ile-ureme

 

4- Rejenerasyonla üreme

  • Rejenerasyon, yenilenme anlamına gelmektedir. Her rejenerasyon çoğalma ile sonuçlanmaz (Kertenkele kopan kuyruğunu yenilediğinde yeni bir kertenkele oluşmuş olmaz).
  • Rejenerasyonun çoğalma ile sonuçlanması için kopan parçadan yeni bir canlı oluşması gerekir. Deniz yıldızının koparılan kolu tamamen yenilenerek yeni bir deniz yıldızına dönüşür.

rejenerasyon

  • Gelişmişlik düzeyi ile rejenerasyon yeteneği ters orantılıdır.
  • İnsan memeli bir türdür ve insanda rejenerasyona örnek olarak kırılan kemiğin kaynaması gösterilebilir (Doku düzeyinde).
  • Planarya yassı solucandır (Omurgasız). Planaryanın enine veya boyuna kesilmesi sonucu oluşan her bir parçasından yeni bir planarya meydana gelir (Organizma düzeyinde).

Mitoz ve Eşeysiz Üreme şekilleri

5- Partenogenezle üreme

Partenogenez, bir yumurta hücresinden döllenme gerçekleşmeden yeni bir canlı oluşmasıdır.

 

a- Haploit partenogenez (2019 TYT)

  • Bal arılarında partenogenez, mayoz bölünme sonucu oluşmuş yumurta hücresinden döllenme olmaksızın haploit (n) hücreli erkek arıların oluşmasıdır.
  • Erkek arılarda sperm mitoz bölünme ile oluşur. Erkek arılarda her bir karakter için bir gen vardır.

partenogenez-ile-ureme

 

b- Diploit partenogenez

Kamçı kuyruklu kertenkelede mayoz sonucu oluşan yumurta (n) ve kutup hücresi (n) birleşerek (Döllenme değil) diploit (2n) kromozomlu yeni bir canlı oluşur.

 

c- Yapay (Deneysel) partenogenez

Sıcaklık, pH, kimyasal madde etkisi ile kurbağa yumurtaları çoğalabilir.

 

6- Bitkilerde vejetatif üreme

Vejetatif üreme, gelişmiş bitki türlerinde gerçekleşir. Bu üreme biçimleri mitoz ve yenilenme esasına dayanır. Bitkinin kök, gövde, dal, yaprak gibi kısımlarından yeni bitkiler oluşur. Bu yöntemle genetik yapısı aynı ve ekonomik değeri olan bitkiler elde edilir.

 

a- Yumru ile üreme

Yumru ile üreme, toprak altı gövdede (Yumru) meydana gelen gözlerden yeni canlının oluşmasıdır. Örneğin patates.

yumru-ile-ureme

 

b- Soğanla üreme

Soğanla üreme, soğanın toprak altı gövdesinden yeni canlının meydana gelmesidir. Aynı bitki, tohumu ile eşeyli üreyebilir.

 

c- Rizom ile üreme

Rizom ile üreme, bitkideki göz yapılarından yeni bir canlının meydana gelmesidir. Örneğin zencefil.

 

d- Sürünücü gövdeyle üreme

Sürünücü gövdenin (Stolon) toprak üstünde yayılmasıdır. Örneğin çilek.

 

surunucu-govde

 

e- Daldırma yöntemi ile üreme

Daldırma yöntemi, kökleri geç büyüyen bitkilerde uygulanır. Toprağa yakın dallar kıvrılır ve toprağa daldırılır. Daldırılan bölüm köklenir ve bu köklerden yeni bir canlı elde edilir. Örneğin asma.

 

daldirma-yontemi

 

f- Çelikle üreme

Kök, gövde ve yapraktan alınan parçaya çelik denir. Çelikleme bu parçalardan yeni bir bitki elde edilmesidir. Örneğin söğüt, kavak.

 

g- Aşılama ile üreme

Bir bitkiden alınan sürgünün (Aşı) başka bir bitkinin (Anaç) gövdesine eklenmesidir. Aşılama, benzer veya farklı türler arasında uygulanabilir. Oluşacak olan yeni bitki, aşı olarak kullanılan bitkinin özelliklerine sahiptir.

 

h- Doku kültürü tekniği

Doku kültürü yönteminde bitkinin hücre, doku veya organı kullanılır. Doku kültürü yönteminde ortam mikroorganizmalardan arındırılmış (Steril) olmalıdır.

 

doku-kulturu-ile-ureme

 

Doku kültürü yöntemi uygulama basamakları

1- Doku parçaları steril ortama konur.

2- Hücreler bölünür ve kallus (Düzensiz doku kümesi) oluşur.

3- Kallus, büyüme hormonu içeren ortama konulur.

4- Farklılaşan hücrelerden yeni bitkiler oluşur.

Bu yöntemle, istenen özelliklere sahip bitkiler elde edilir. Doku kültürü yöntemi üretimi zor, ekonomik değeri yüksek, soyu tükenmekte olan bitkilerin elde edilmesinde kullanılır.

 

 

Canlıların Sınıflandırılması

Canlıların sınıflandırılması, canlıların benzerliklerine, farklılıklarına ve akrabalık derecelerine göre gruplandırılmasıdır.

  • Sistematik sınıflandırma bilimi, taksonomi ise uygulanan yöntemdir.

  • Sınıflandırmada amaç doğayı anlamak, türleri ayırt etmek, ortaya çıkabilecek karışıklıkları önlemek (Denizatı memeli değil omurgasızlar şubesinin derisi dikenli sınıfındadır), akrabalık derecelerini belirlemek, ekonomik kaynakları tespit etmektir.

1- Yapay sınıflandırma (Suni, ampirik sınıflandırma)

Analog organ: Embriyonik ve filogenetik kökeni farklı, görevi aynı olan organlar. Örneğin böcek (Eklembacaklı) kanadı ile yarasa (Memeli) kanadı.

 

analog-organ-canlilarin-siniflandirilmasi

 

2- Doğal sınıflandırma (Filogenetik sınıflandırma)

Homolog organ: Embriyonik kökeni aynı olan organlar. Örnek; balinanın (Memeli) yüzgeci ile tavşanın (Memeli) ayağı.

 

homolog-organ-canlilarin-siniflandirilmasi

 

  • Filogenetik sınıflandırmada organların görev benzerliğinden önce, DNA ve protein benzerliği, embriyonik gelişim aşamaları, anatomik ve fizyolojik benzerlikleri önemlidir.

 

Taksonomik sınıflandırma birimleri (2024 TYT)

Canlıların sınıflandırılması konusunun önemli başlıklarından birisi de taksonomik sınıflandırma birimleridir.

 

taksonomik-birimler-canlilarin-siniflandirilmasi

 

Tür (2021 TYT)

  • Tür, çiftleştiklerinde kısır olmayan (Katır kısır olduğundan tür olarak kabul edilmez) yavru verebilen canlılar topluluğudur.
  • Aynı türün sağlıklı bireyleri aynı sayıda kromozoma sahiptir. Farklı türlerin aynı kromozom sayısına sahip olması mümkündür.
  • Aynı türde olan iki bireyin diğer tüm taksonomik basamakları da aynıdır. Örneğin böcek takımında yer alan karınca ve arı aynı sınıf, şube ve alemdedir.
  • Embriyonik gelişim sürecinde canlının önce içinde olduğu alem ile ilgili özellikler ortaya çıkar ve bu sıralama türe doğru devam eder (Genelden özele).
  • Aynı taksonomik basamakta yer alan farklı grupların birey sayısı farklı olabilir (2020 TYT).

 

İkili (Binomial) adlandırma sistemi

  • İkili adlandırma yönteminde ilk sözcük canlının cinsini belirtir. İkinci sözcük tanımlayıcıdır (Sıfat gibi). Cins adının ilk harfi büyüktür.
  • Farklı iki canlının latince adlandırılmasında ikinci kelimelerinin aynı olması bu iki canlının yakın akraba olduklarını göstermez.

Örneğin Morus alba (Beyaz dut) kapalı tohumlu bir bitki iken, Pinus alba (Beyaz çam) açık tohumlu bir bitkidir.

 

canlilarin-siniflari

 

Prokaryotik canlılar

Canlıların sınıflandırılması yapılırken canlıların hücre yapısı dikkate alınır.

Prokaryotik canlıların tamamı tek hücreli ve çeperlidir. Bu tür canlılar çekirdek ve zarlı organele sahip değildir.

 

Bakteri (2023 TYT)

  • Bakteriler prokaryotik ve tek hücreli canlılardır. Dünyada çeşidi ve sayısı en fazla olan canlı grubudur.
  • Bakteriler şekline, hücresel solunum biçimine, beslenme tipine, hastalık yapıp yapmamasına göre sınıflandırılır.
  • Bakteriler şekil bakımından küre, çubuk, virgül veya spiral görünümlüdür.

 

bakteri-arke

 

  • Bakteriler peptidoglikan (Protein ve polisakkarit) yapılı çepere sahiptir. Bazı bakterilerde hücre duvarının dışında, polisakkaritten oluşmuş koruyucu bir kapsül gözlemlenir.
  • Bakterilerin, ökaryotik canlıların sahip olduğu genden daha az gene sahip halkasal DNA’sı vardır ve bu DNA çekirdek alanında yer alır.
  • Bakterilerin bazı çeşitlerinde halkasal plazmit vardır. Plazmit, bakterinin antibiyotiğe karşı direnç kazanmasını sağlar. Plazmit, bakterinin çoğalmasında etkili değildir.
  • Pilus (Hücre zarı çıkıntıları) sayesinde bakteriler tutunma, haberleşme ve gen aktarımı gibi faaliyetleri yerine getirebilir. Bazı bakterilerde kamçı vardır.
  • Bakterilerin bazı türleri canlılarda çeşitli hastalıklara sebep olur (Patojen).
  • Bakterilerin faydalı veya zararlı (Parazit), ototrof (Fotosentetik veya kemosentetik) veya heterotrof beslenen türleri vardır.
  • Bakteriler glikozu, hücrelerinde glikojen şeklinde depolar.
  • Bakterilerin ayrıştırıcı (Saprofit) türleri, hücre dışı sindirim yaparak organik maddeleri inorganiğe çevirir ve madde döngüsünde etkili olurlar.
  • Bakteriler hücre dışı sindirim enzimlerini translokaz denen taşıyıcı proteinlerle hücre dışına gönderir.
  • Bakteriler oksijenli solunum (Mezozom ?) veya fermantasyonla (Son ürün laktik asit ya da etil alkol) ihtiyaç duydukları enerjiyi üretir.
  • Bakterilerin bazı türleri endospor oluşturarak olumsuz çevre şartlarından kendilerini korur. Ortam şartları normale döndüğünde endospor, bakterinin ihtiyacı kalmadığından parçalanır.
  • Bakteriler gerçek bir mitoz bölünme olmayan basit, enine, ikiye bölünerek çoğalır.
  • Plazmit yardımı ile iki bakteri arasında tek yönlü gen transferi (Konjugasyon) gerçekleşir. Konjugasyon sonucu bakteri sayısı artmadığından, bu olay bir çoğalma olarak kabul edilmez.

 

konjugasyon

 

Bakterilerin biyolojik ve ekonomik önemi

  • Bakterilerin fotosentetik türleri atmosfere oksijen veya serbest azot verir.
  • Bazı bakteriler güçlü enzimleri ile doğal veya sentetik atıkları parçalar (Biyoremediasyon). Aynı zamanda bakteriler biyoteknolojik çalışmalarda kullanılır.
  • Bakteriler ilaç, kozmetik, kimya sektöründe kullanılır.
  • Bakterilerin aşı üretiminde, yoğurt mayalanmasında (2019 TYT) kullanılan, kanser tedavisinde etkili olan türleri vardır.
  • Bakterilerin bazı türleri geviş getiren etoburların selülozu sindirebilmelerini sağlar.
  • Bakterilerin insan kalın bağırsağında B ve K vitamini üreten türleri vardır.
  • Mayalanma yapan bakteri türleri yoğurt, sirke, turşu yapımında kullanılır.

 

Arkeler

  • Arkeler tek hücreli canlılardır. Aynı zamanda arkeler ekstrem (Çok sıcak, çok soğuk, yüksek veya düşük pH, aşırı tuzlu ortam) koşullara dayanıklı canlılardır. Arkelerin bu özelliği, hücre zarı (Yağ moleküllerinde ester bağı bulunmaz, dallı yapıdadır) yapılarının diğer canlılardan farklı olmasından kaynaklanır.
  • Arkeler halkasal DNA’ya sahiptir (Histon proteini var).
  • Arkeler konjugasyon yapabilir. Bununla birlikte arkeler antibiyotikten etkilenmez ve sahte (Pseudo) peptidoglikan yapılı çepere sahiptir.

 

arkeler

 

  • Arkelerin çoğu kemosentez yapabilir.
  • Fotosentetik arke türü bulumamaktadır.
  • Bazı halofilik (Tuzcul) arke türleri özel enzimleri ile ışık enerjisinden yararlanabilir.
  • Arkelerin hastalık yapıcı, saprofit veya endospor üretebilen türleri yoktur.
  • Arkelerin bazı türleri geviş getiren otçulların bağırsaklarında yaşar ve metan gazı üretir (Metanojen tür, zorunlu anaerob).
  • Bazı arke türleri azot (Denitrifikasyon yapabilir, nitrifikasyon yapamaz) ve karbon döngüsünde etkilidir.
  • Arkelerin bazı türleri düşük kaliteli metallerin zenginleştirilmesinde kullanılır.

 

Protistalar (2023 TYT)

Canlıların sınıflandırılması konusunun bir diğer başlığı protistaladır.

  • Protistalar en basit yapılı ökaryotik canlılardır. Protistaların çoğu sucul, nemli ortamlarda veya bazı omurgalı türlerin vücudunda yaşamaktadır.
  • Amip, paramesyum, alg (Fotosentetik, fitoplankton), cıvık mantareper yok, amipsi hareket eder, gerçek mantar değil) protista çeşitleridir.
  • Protistaların heterotrof, ototrof, hem heterotrof hem ototrof beslenen türleri vardır. Bununla birlikte protistaların avcı, ayrıştırıcı, parazit veya üretici (Kloroplastlı) türlerine rastlanır.
  • Protistalar türüne göre sil, kamçı, yalancı ayak yardımı ile hareket eder.

 

protista

 

  • Protistaların bazı türlerinde inorganik yapılı iç iskelet vardır.
  • Tatlı suda yaşayan protistalarda, hücreye giren fazla suyun atılmasını sağlayan kontraktil koful vardır. Paramesyum gibi çok çekirdekli protistalarda eşeysiz, eşeyli veya hem eşeysiz hem eşeyli üreme (Konjugasyon) şekli görülür.
  • Protistalar, endositozla aldıkları maddeleri hücre içinde sindirebilirler.
  • Alglerin bazı çeşitlerinde kolonilere (Çok hücreli) rastlanılır (Volvox, pandorina).

 

koloni

 

  • Protistaların diş macunu, antibiyotik üretiminde, besin kaynağı olarak veya kozmetik alanında kullanılan türleri ve aynı zamanda ayrıştırıcı (Cıvık mantar), fotosentetik (Fitoplankton), hastalık yapıcı (Plazmodyum, sıtma hastalığı) türleri de vardır.

 

Bitkiler

Canlıların sınıflandırılması yapılırken dikkate alınması gereken bir diğer canlı grubu da bitkilerdir.

  • Bitkiler çok hücreli, fotosentez yapabilen, gelişmiş yapılı canlılardır.
  • Bitkiler hücrelerindeki glikozu nişasta şeklinde depolar. Bunun yanında bitkiler selüloz yapılı hücre duvarına sahiptir.
  • Bitkilerin bazı parazit türlerinde (Canavar otu) kloroplast yoktur (Buna bağlı olarak klorofil de yoktur) ve bu yüzden bu tür bitkiler fotosentez yapamaz.
  • Bitkilerde sinir doku yoktur.
  • Bitkilerin çöl ortamına uyum sağlamış türlerinin yaprakları iğne şeklini almış ve gövdeleri su biriktirebilecek şekilde uyum sağlamıştır (Kaktüs).
  • Bitkilerin toprak üstü bölümleri sürgün, toprak altı bölümleri ise kök sistemi adını alır. 
  • Bitkiler kök, gövde, yaprak ile eşeysiz (Vejetatif); tohum, çiçek, meyve gibi kısımları ile de eşeyli üreme gerçekleştirir.
  • Bitkiler pasif hareket eder. Bunun yanında bitkilerin çok yıllık türleri yaşam boyu büyür.

 

cicek-yapisi

 

a- Tohumsuz bitkiler

Tohumsuz bitkilerin damarsız (Kara yosunu), damarlı (Eğrelti) türleri vardır. Tohumsuz bitkiler sporla çoğalır ve bu tür bitkiler basit yapılı (Rizom) köklere sahiptir.

 

tohumsuz-bitki

 

b- Tohumlu bitkiler

Tohumlu bitkilerin açık (Çam, kozalaklı) veya kapalı tohumlu türleri vardır. Kapalı tohumlu bitkilerin tek (Tahıllar) veya çift çenekli (Fasülye, elma) olanları vardır.

 

acik-tohumlu

 

kapali-tohumlu

 

acik-kapali-tohum

 

Mantarlar (Fungi) (2022 TYT)

Canlıların sınıflandırılması konusunun bir diğer önemli grubu da mantarlardır.

  • Mantarların çoğu çok hücrelidir (Maya mantarı tek hücreli).
  • Mantarların çok çekirdekli hücrelere sahip türleri vardır.
  • Mantarlar daha çok nemli ortamlarda yaşar.
  • Mantarların bazı türleri ayrıştırıcıdır. Bunun yanında parazit olan mantarlar da vardır.
  • Mantarlar kitin yapılı hücre çeperine sahiptir.

 

manta-fungi-canlilarin-siniflandirilmasi

 

  • Mantarlar genelde sporla çoğalır. Buna karşılık mantarların bölünerek (Tek hücreli) ve tomurcukla çoğalan türleri de vardır.
  • Mantarlarda meyve, çiçek ve yaprak yoktur.
  • Mantarlar glikojen depolar (Moleküler verilere göre hayvanlar alemine daha yakındır).
  • Mantarlar hiflere sahiptir ve hiflerin birleşmesi ile miselyumlar oluşur. Miselyum mantarın tutunması, yayılması ve beslenmesinde etkilidir.
  • Mantarların bazı türleri bitki köklerine yerleşerek bitkinin topraktan daha çok madde alabilmesini sağlar (Mikoriza). Buna karşılık bitki, mantara organik besin sağlar (Mutualizm).
  • Doğada zehirli madde üreten mantarlar da vardır.

Mantarların ekonomik önemi

  • Mantarlar ekmek, antibiyotik, ilaç, deterjan üretiminde kullanılır. Örneğin küf mantarlarından üretilen antibiyotik bakterilere karşı kullanılır (Penisilin).
  • Maya mantarları hamurun mayalanmasını sağlar.
  • Zehirsiz şapkalı mantarların protein, B vitamini ve mineralinden yararlanılır.
  • Mantar + alg (mutualist) = liken

 

liken

 

Hayvanlar

Canlıların sınıflandırılması konusunda en çok dikkate alınması gereken başlık hayvanlar başlığıdır.

  • Hayvanlar ökaryotik ve çok hücreli canlılardır. Aynı zamanda bu canlılar heterotrof olup aktif hareket ederler.
  • Hayvansal canlıların hücrelerinde çeper yoktur.
  • Hayvanların çoğu eşeyli çoğalır ve bu canlıların büyüme ve gelişmeleri sınırlıdır.

1- Omurgasızlar

  • Omurgasızlar şubesinin çoğunda dış iskelet vardır (Organik veya inorganik yapılı) fakat buna karşılık bu canlılar kemik veya kıkırdak yapılı iç iskelet ve omurgaya sahip değildir.
  • Omurgalıların sinir şeridi karın bölgesindedir.
  • Omurgalıların suda veya karada yaşayan türleri vardır ve bu canlıların çoğu eşeyli, bazıları tomurcuklanma ya da rejenerasyonla eşeysiz çoğalır.

a- Süngerler

  • Süngerlerin sistemleri yoktur. Bu canlıların çoğu denizde yaşar ve aynı zamanda gözenekleri ile gaz alışverişi, beslenme ve boşaltım yapar.
  • Süngerlerin inorganik yapılı iç iskeletleri vardır.
  • Süngerler eşeyli veya eşeysiz çoğalır. Bu tür canlıların çoğu hermafrodittir (Çift eşeyli).
  • Süngerler aktif hareket edemez.
  • Süngerlerin rejenerasyon yetenekleri gelişmiştir ve bunun yanında ekonomik değerleri de vardır.

 

sunger

 

b- Sölenterler

  • Sölenter türü olan mercan sabit, denizanası ise yüzücüdür.
  • Sölenterlerde ağız ve anüs aynı açıklıktan açılır.
  • Sölenterlerde kas, sinir doku (Canlılarda ilk) ve üreme organları vardır.
  • Sölenterlerde solunum veya boşaltım sistemleri yoktur.
  • Sölenterler tomurcuklanma ile veya metagenezle (Eşeysiz üremenin eşeyli üremeyi takip ettiği çoğalma şekli) çoğalır.

 

solenter

 

c- Solucanlar

  • Solucanlarda doku ve organ farklılaşması vardır.
  • Solucanların derileri nemlidir ve bu sayede solucanlar deri solunumu (Karada) yapar.
  • Suda yaşayan solucanlar solungaç solunumu yapar.
  • Solucanlar boşaltım yolu ile amonyak atarlar.
  • Solucanların parazit türleri vardır.
  • Solucanlar eşeyli ya da rejenerasyonla eşeysiz çoğalır.
  • Planarya, sülük, toprak solucanı (Kapalı dolaşıma sahip) solucanlara örnek türlerdir.

 

solucan

 

d- Yumuşakçalar

  • Yumuşakçalar, eklembacaklılardan sonra ikinci en büyük omurgasız sınıfıdır.
  • Yumuşakçalar eşeyli çoğalır.
  • Yumuşakçalar tuzlu su, tatlı su veya karada yaşar. Suda yaşayan yumuşakçalar solungaç solunumu yapar (Midye, ahtapot).
  • Yumuşakçaların çoğunda açık dolaşım (Dolaşım sıvısının kanal dışına çıkabilmesi) vardır. Buna karşılık ahtapot, kalamar, mürekkep balığı gibi türlerinde kapalı dolaşım vardır.

 

yumusakca

 

e- Eklembacaklılar

  • Eklembacaklılar karasal yaşama uyum sağlamıştır.
  • Kitin yapılı dış iskeletleri eklembacaklıların uçabilmesini sağlar. Aynı zamanda dış iskeletleri iç organlarını korur.
  • Eklembacaklıların sahip olduğu kabuk, büyümeyi sınırlandırdığından bu tür canlılar kabuklarını belirli zamanlarda atar ve yerine yenisini üretir.
  • Eklembacaklıların embriyonal dönemlerinde başkalaşım (Metamorfoz) gerçekleşir.
  • Kanat yapısı, hayvanlarda ilk defa böcek takımında görülür.

 

eklembacakli-canlilarin-siniflandirilmasi

 

  • Eklembacaklıların çoğu trake solunumu yapar.
  • Örümceklerde kitapsı akciğer vardır. Bu canlıların suda yaşayanlarında solungaç vardır.
  • Eklembacaklıların dolaşım sıvısında gaz taşıyan pigment yoktur ve bununla birlikte bu tür canlıların tamamında açık dolaşım vardır.
  • Eklembacaklılar malpighi tüpleri ile ürik asit atar.
  • Eklembacaklılar ayrı eşeylidir ve bu canlılarda iç döllenme, dış gelişme vardır.

Böcek

  • Böceklerin vücutları üç bölümden (Baş, gövde, karın) oluşur.
  • Böcekler trake solunumu (İçinde dolaşım sıvısı olmayan borucuk sistemi) yapar.
  • Böceklerde metamorfoz (Başkalaşım) gerçekleşir.
  • Böceklerin vücutlarında üç çift ayak, bir çift anten ve kanat vardır.

 

bocek-canlilarin-siniflandirilmasi

 

f- Derisidikenliler

  • Derisidikenlilerin tamamı suda yaşar. Aynı zamanda bu canlı grubu en gelişmiş omurgasız (İnorganik yapılı iç iskelete sahiptir) sınıfıdır.
  • Derisidikenliler destek ve koruma yapan dikenlere sahiptir.
  • Derisidikenliler solungaç solunumu yapar.
  • Derisidikenliler su damar sistemi ile hareket, solunum, beslenme, boşaltım yapar.
  • Derisidikenliler eşeyli veya rejenerasyonla (Yenilenme) eşeysiz çoğalır.

 

derisidikenli

 

Kordalılar

Kordalılar, ilkel kordalılar ve omurgalılar şeklinde ikiye ayrılır.

 

2- Omurgalılar

Canlıların sınıflandırılması konusunun en önemli başlığı omurgalılarıdır.

  • Omurgalıların sırtlarında sinir kordonu ve omurga vardır.
  • Omurgalılar kıkırdak veya kemikten yapılmış bir iskelete sahiptir.
  • Omurgalıların tamamında kapalı dolaşım (Dolaşım sıvısı damar dışına çıkmaz) vardır.
  • Omurgalıların sindirim sistemleri ağızla başlayıp anüs ile biter.
  • Omurgalıların suda yaşayanları solungaç, karada yaşayanları ise akciğer solunumu yapar.
  • Tüm omurgalıların solunum pigmenti kırmızı renkli hemoglobindir.
  • Omurgalılar besinlerini katı parçalar halinde alır (Holozoik beslenme).
  • Tüm omurgalıların boşaltım organları böbrektir.
  • Memeliler haricinde omurgalılarda kloak (Boşaltım ve sindirim açıklığı ortak) açıklığı vardır.
  • Omurgalıların boşaltım atıkları amonyak, üre veya ürik asittir.
  • Omurgalıların tamamı eşeyli çoğalır.

a- Balıklar

  • Balık sınıfının türleri çenesiz, kıkırdaklı ve kemikli balıklar şeklinde üçe ayrılır.
  • Balıklar tatlı su ya da tuzlu suda yaşar.
  • Balıkların vücutları pullarla örtülüdür (Kemikli balıklar). Buna karşılık köpekbalığı, vatoz gibi türlerin derileri pullu değildir.
  • Köpekbalığı, vatoz gibi balık türlerinin iç iskeleti kıkırdaktan oluşsa da diğer balık türlerinde kemik yapılı iç iskelet vardır.

 

kikirdakli-balik

 

Balıklarda solunum sistemi

  • Balıklar solungaç solunumu yapar ve buna bağlı olarak sudaki çözünmüş oksijeni kullanır.
  • Soğuk suda oksijen daha çok çözündüğünden bu ortamda yaşayan balıklar daha iri ve hareketlidir.
  • Kemikli balıklar sahip oldukları hava keseleri sayesinde suda batmaz ve  bu sayede suyun farklı seviyelerinde durabilirler (Hava kesesine sahip olmadıklarından köpekbalıkları devamlı yüzmek zorundadır).

Balıklarda dolaşım sistemi

  • Balıkların kalpleri iki odacıklıdır (Bir kulakçık, bir karıncık).
  • Balıkların kalbinde sadece kirli kan vardır. Bunun sonucu olarak balıkların kalbi vücuda kirli kan pompalar. Dolayısı ile balıklar soğukkanlı canlılardır.
  • Balıklar küçük kan dolaşımına sahip değildir.

 

balik-canlilarin-siniflandirilmasi

 

Balıklarda boşaltım sistemi

  • Balıkların azotlu boşaltım ürünleri amonyaktır.

Balıklarda üreme sistemi

Köpekbalığı gibi bazı türler hariç (İç döllenme) balıklarda dış döllenme, dış gelişme vardır.

 

b- İki yaşamlılar veya Amfibia

İki yaşamlılarda solunum sistemi

  • İki yaşamlılar larva döneminde solungaç, ergin dönemde akciğer ve deri solunumu yapar. Bundan dolayı kurbağaların erginlerinin derileri devamlı nemlidir.

 

amfibi-kurbaga-iki-yasamlilar

 

İki yaşamlılarda dolaşım sistemi

  • İki yaşamlılar iki kulakçık, bir karıncıklı (Perdesiz) kalbe sahiptir. Bununla beraber bu canlılarda temiz ve kirli kan vücuda karışmış şekilde verildiğinden iki yaşamlılar soğukkanlı canlılardır.
  • İki yaşamlılar kış uykusuna yatar.

İki yaşamlılarda boşaltım sistemi

  • İki yaşamlılar larva döneminde amonyak, ergin dönemde üre atımı yapar.

İki yaşamlılarda üreme sistemi

  • İki yaşamlılar ayrı eşeylidir.
  • İki yaşamlılarda dış dölllenme ve dış gelişme (Suda) gerçekleşir.
  • İki yaşamlılar, yumurtadan larva olarak çıkar ve daha sonra başkalaşıma (Metamorfoz) uğrayarak ergin şekle dönüşür.

c- Sürüngenler

  • Sürüngenler karasal yaşama uyum sağlayan ilk omurgalı grubudur.
  • Sürüngenlerin keratin pullarla kaplı vücutları vardır ve aynı zamanda bu canlılarda belirli zamanlarda deri değişimi (Kertenkele ve yılan) gerçekleşir.

 

surungenler

 

Sürüngenlerde solunum sistemi

  • Sürüngenlerin tamamı akciğer solunumu yapar (Deri solunumu yapamaz).

Sürüngenlerde dolaşım sistemi

  • Sürüngenler bir karıncıklı (Yarım perdeli) ve iki kulakçıklı kalbe sahiptir. Karıncıktaki yarım perde temiz ve kirli kanın tamamen karışmasını engelleyemediğinden sürüngenlerin vücudunda kan karışık dolaşır ve bunun sonucu olarak bu canlılar soğukkanlıdır.
  • Timsahların kalbi birbirinden bağımsız dört odacıktan oluşur. Bu canlılarda normalde temiz ve kirli kan karışmaz. Kalp çıkışındaki panizza kanalı su altında kapanarak temiz ve kirli kanın karışmasına sebep olur.

Sürüngenlerde boşaltım sistemi

  • Sürüngenlerin azotlu boşaltım ürünü ürik asittir.

Sürüngenlerde üreme sistemi

  • Sürüngenler ayrı eşeylidir ve bu canlılarda iç döllenme, dış gelişme vardır.
  • Sürüngenler yumurtlayarak çoğalır.
  • Sürüngenlerde yavru bakımı yoktur.

d- Kuşlar

  • Kuşlar uçma yeteneğine sahip ilk omurgalı grubudur.
  • Kuşların dişleri ve tükürük bezleri yoktur. Buna karşılık taşlık, dişlerin ve tükürüğün yerine mekanik sindirim yapar. 
  • Kuşlarda gaga oluşumu vardır. Türün beslenme şekline göre gaga yapıları değişkenlik gösterir.
  • Kuşların vücutları tüylerle kaplıdır (2018 TYT).
  • Kuşların uzun kemiklerinin içi boştur.
  • Kuşların koku duyuları körelmiş fakat buna karşılık görme, işitme duyuları gelişmiştir.
  • Kuşlar göç edebilirler.

 

kus-canlilarin-siniflandirilmasi

 

Kuşlarda solunum sistemi

  • Kuşlar akciğer solunumu (Hava keseleri var) yapar. 
  • Kuşların derilerinde salgı bezi olmadığından derileri kurudur ve bu yüzden kuşlar deri solunumu yapamaz. 

Kuşlarda dolaşım sistemi

  • Kuşların kalbi dört odacıklıdır ve vücutlarında temiz ve kirli kan ayrı dolaşır. Bundan dolayı kuşlar sıcakkanlı canlılardır.

Kuşlarda boşaltım sistemi

  • Kuşların azotlu boşaltım ürünü ürik asittir.

Kuşlarda üreme sistemi

  • Kuşlar ayrı eşeylidir.
  • Kuşlarda iç döllenme, dış gelişme vardır.
  • Kuşlar yumurtlayarak (Sert kabuklu) çoğalır. Bununla birlikte bu canlılarda yuva yapma, kuluçkaya yatma, yavru bakımı (Kısmi) vardır.

 e- Memeliler

  • Suda yaşayan türleri hariç memelilerin vücutları kıllarla kaplıdır.

 

memeli-canlilarin-siniflandirilmasi

 

Memelilerde solunum sistemi

  • Memeliler akciğer solunumu yapar.
  • Memelilerin akciğerinde alveol vardır.
  • Memeliler diyaframları sayesinde soluk alır.

Memelilerde dolaşım sistemi

  • Memelilerin kalpleri iki kulakçık ve iki karıncıktan oluşur.
  • Memelilerde temiz ve kirli kan ayrı dolaşır ve bundan dolayı memeliler sıcakkanlı canlılardır.
  • Memelilerin olgun alyuvarları çekirdeksizdir ve bu sayede memelilerin kanı daha fazla oksijen taşır.

 

plasentali-memeli-canlilarin-siniflandirilmasi

 

Memelilerde boşaltım sistemi

  • Memelilerin azotlu boşaltım ürünü üredir.
  • Memelilerin sindirim ve boşaltım kanallarıvücut dışına birbirinden ayrı kanallarla (Anüs ve üretra) açılır.

Memelilerde üreme sistemi

  • Memelilerin dişilerinde süt bezleri vardır (Yavrularını sütle besler).
  • Memelilerde yavru bakımı vardır.
  • Memelilerin çoğunda iç döllenme ve iç gelişme vardır (Plasentalı).
  • Memeliler plasentalı (Yarasa, balina, kirpi, yunus balığı), keseli (Gelişim rahim dışında tamamlanır. Kanguru) ve gagalı (Yumurtlar. Platipus) şeklinde üç gruptan oluşur.

 

keseli-memeli

 

Virüsler

Canlıların sınıflandırılması konusunun istisnai örneği virüslerdir.

  • Virüs kelimesi zehir anlamına gelir ve virüslerin tamamı zararlıdır.
  • Virüsler biyolojik varlıklardır fakat hiçbir canlı alemine dahil değildirler (Canlı cansız arası geçiş formu).
  • Virüsler protein kılıfla sarılı DNA veya RNA’ya (Genom) sahiptir (Nükleoprotein).
  • Virüsler metabolik aktiviteye sahip değildir.
  • Virüsler yalnızca canlı bir hücreye girerek çoğalabilir (Zorunlu hücre içi parazit).
  • Virüsler cansız (Hücre dışı) ortamda kristalleşir.
  • Enfekte edebileceği hücre tipi virüse özeldir. Örneğin kuduz virüsü sinir hücrelerini enfekte eder.
  • Virüsler radyasyon, düşük pH derecesi, yüksek sıcaklık değişimleri ve zararlı kimyasallardan olumsuz etkilenir.
  • Enzim sistemleri olmadığından virüsler antibiyotikten etkilenmez.
  • Virüsler mutasyona uğrar ve hızlı form değiştirir.
  • Hücreler, virüslere karşı korunma amaçlı interferon madde salgılar.
  • Kuduz, grip, uçuk, hepatit-b virüs kaynaklı hastalıklardır.

 

virus-yapisi-canlilarin-siniflandirilmasi

 

1- Virüslerin cansızlık özellikleri özellikleri

  • Virüsler hücresel solunum (ATP üretimi), beslenme, boşaltım gibi temel metabolik faaliyetleri gerçekleştiremez ve aynı zamanda enzim de üretemez.
  • Virüsler hücre dışında kristal haldedir.
  • Virüsler hücresel yapıya sahip değildir.

2- Virüslerin canlılık özellikleri

  • Virüsler, yapılarında DNA veya RNA taşır.
  • Virüsler çoğalır (Hücre içinde).
  • Virüslerin kullandığı çeşitli enzimler vardır.
  • Virüsler girdikleri hücrenin DNA’sını kullanarak bu hücreye kendilerine uygun mRNA ürettirir. Buna bağlı olarak virüsler girdikleri hücrenin ribozom, tRNA, ATP, nükleotit ve aminoasitlerini kullanır.
 

Virüs kaynaklı hastalıklar

  • Grip, nezle, kızamık, covid-19, hepatit-b, uçuk, AIDS.

 

litik-dongu

 

lizogenik-dongu

 

Konu Testi

Zardan Madde Geçişleri

  • Hücre zarından taşınacak molekülün büyüklüğü, elektrik yükü, yağda veya suda çözünebilmesi, hücre içi ve dışı yoğunluk farkı, molekülün taşınma şeklini etkiler.

Zardan geçebilen maddelerin taşınma şekilleri

  • Difüzyon, osmoz veya aktif taşıma ile gerçekleşir.

Zardan geçemeyen maddelerin taşınma şekilleri

  • Endositoz (Fagositoz ve pinositoz) veya ekzositoz olayları ile gerçekleşir.
  • Glikoz, aminoasit gibi monomerler su ve minerallerden daha büyük olduklarından hücre zarından daha zor geçer.
  • Yağda eriyen A, D, E, K vitaminleri zarın fosfolipit tabakasında eridiğinden hücre zarından, suda eriyen B, C vitaminlerinden daha kolay geçer.
  • Negatif yüklü bir molekül aynı molekül ağırlığına sahip pozitif yüklü bir başka molekülden daha kolay geçer.

madde-gecis-sirasi

  • Yağı çözen alkol, eter gibi maddeler, bu özelliğe sahip olmayan aynı büyüklükteki başka bir moleküle göre hücre zarından daha kolay geçer.

Küçük moleküllerin zardan geçişi

Bu olaylarda, maddenin geçiş yönü önemli değildir. Madde geçişi hücre içinden dışına veya hücre dışından içine doğru gerçekleşebilir.

Hücre zarından madde geçişleri

 

Pasif taşıma

  • Pasif taşıma, zardan geçebilen maddelerin çok yoğundan az yoğuna enerji harcanmadan geçmesidir.
  • Pasif taşımanın gerçekleşmesi için canlılık şartı yoktur. Moleküller, sahip oldukları hareket (Kinetik) enerjisi ile geçiş yapar.
  • Pasif taşıma, yoğunluk farkı eşitleninceye kadar devam eder.
  • Pasif taşıma hücre zarının fosfolipit tabakası veya kanal proteinlerinin aracılığı ile gerçekleşir.

pasif-tasima-difuzyon-hucre-zarindan-madde-gecisleri

 

a- Difüzyon

 

Basit difüzyon

Hücre zarının fosfolipit tabakadan, yağda çözünen (A, D, E, K vitaminleri) ve yağı çözen (Alkol, eter) maddelerin geçmesidir.

 

Kolaylaştırılmış difüzyon

  • Kolaylaştırılmış difüzyon, taşıyıcı proteinlerin (Permeaz) (2018 TYT) yardımı ile gerçekleşir. Kolaylaştırılmış difüzyonda da enerji harcanmaz. Bu yöntem ile monomer düzeyindeki besinler taşınır.
  • Suda çözünen vitaminler (B, C vitamini) de bu yöntem ile taşınır.

 

kolaylastirilmis-difuzyon-zarindan-madde-gecisleri

 

  • Sıcaklık, yoğunluk farkı ve molekül büyüklüğü difüzyon hızını etkiler.
  • Sıcaklık arttıkça moleküllerin hareket enerjisi artacağından difüzyon hızlanır.
  • Yoğunluk farkı arttıkça difüzyon hızlanır.
  • Molekül büyüklüğü arttıkça maddenin zardan geçişi zorlaşır ve difüzyon yavaşlar.
  • Bağırsak kullanılarak sorulan sorularda bilinmesi gereken, bağırsağın seçici geçirgen değil (Ölü bir yapı) yarı geçirgen olduğudur. Geçiş, madde yoğunlukları eşitleninceye kadar devam eder.

b- Diyaliz

Diyaliz, seçilmiş moleküllerin zardan difüzyonudur ve çözelti içindeki maddelerin yoğunluğunu değiştirme amaçlı gerçekleştirilir. Diyaliz, doğal olarak böbrekte, yapay olarak ise hemodiyaliz cihazında gerçekleşir.

 

c- Osmoz

  • Suyun, az yoğun (Hipotonik) ortamdan çok yoğun (Hipertonik) ortama geçişidir.
  • Emme kuvveti, hücrenin su alma isteğidir ve osmotik basınçla doğru orantılıdır.
  • Çözünmüş madde miktarı ile osmotik basınç doğru orantılı, su miktarı ile ters orantılıdır.

 

1- İzotonik ortam

  • İzotonik ortamda hücre ve hücrenin bulunduğu ortamın yoğunluğu eşittir. Bu ortamda osmoz gerçekleşmez.

2- Hipotonik ortam

  • Hipotonik ortam, yoğunluğu hücre sitoplazmasından az olan ortamdır.
  • Böyle bir ortamda hücre su alır ve şişer (Deplazmoliz).
  • Deplazmoliz çeperli hücrede gerçekleşiyorsa zar ve çeper arası mesafe azalır ve turgor basıncı artar.
  • Çepersiz hücreler deplazmoliz durumda hemolize uğrar ve parçalanır.
  • Saf su bir hipotonik ortamdır.

 

deplazmoliz-zarindan-madde-gecisleri

 

3- Hipertonik ortam

  • Hipertonik ortam, yoğunluğu hücre sitoplazmasından çok olan ortamdır. Hipertonik bir ortamda hücre su kaybeder ve küçülür (Plazmoliz).
  • Çeperli hücrelerde bu olay sonucu zar ile çeper arası mesafe artar.

 

plazmoliz-zarindan-madde-gecisleri

 

d- Turgor basıncı

  • Turgor basıncı çeperli hücrelerin su alması sonucu zarın çepere uyguladığı basınçtır.
  • Turgor sonucunda hücre zarı ile çeper arası mesafe azalır ve hücre zarı çepere basınç uygular.
  • Bitkilerde stoma açılıp kapanması, otsu bitkilerin dik durması, yaprak hareketi, turgor basıncı sayesinde gerçekleşir.

turgor-basinci

 

emme-kuvveti

 

Hücre zarından madde geçişleri

 

Aktif taşıma

  • Zardan geçebilen maddelerin az yoğundan çok yoğuna geçmesidir.
  • Aktif taşımada enerji harcanır ve canlılık şarttır.
  • Aktif taşıma sayesinde hücre yoğunluk farkını koruyabilir.
  • Su hiçbir zaman aktif yolla taşınmaz.

aktif-tasima

 

Büyük moleküllerin zardan geçişi

  • Maddenin taşınma yönü (Hücre içine veya dışına) bu olaylarda önemlidir.

Endositoz

  • Endositozda madde hücre dışından hücre içine alınır.
  • Endositoz, çeperli hücrelerde gerçekleşmez.
  • Endositoz sonucu zarın bir kısmı kopar ve zar yüzeyi küçülür.
  • Endositozda enzim görev alır ve aynı zamanda ATP harcanır.

Endositozun iki çeşiti vardır

a- Fagositoz

  • Fagositoz, suda çözünmeyen katı formdaki maddelerin yalancı ayak yardımı ile hücre içine alınmasıdır.
  • Fagositozda madde zarla çevrilmiş şekilde hücre içine girer ve bu yapı besin kofuluna dönüşür.

b- Pinositoz

  • Pinositoz, suda çözünebilen ve zardan geçemeyen maddelerin hücre zarının oluşturduğu cep yardımı ile hücre içine alınmasıdır.

 

endo-ekzo

 

Ekzositoz

  • Endositoz, hücre içinden hücre dışına doğru gerçekleşir.
  • Ekzositozda da enerji harcanır.
  • Enzim, hormon veya tükürük salgılanması ekzotitoza örnektir.
  • Ekzositoz sonucunda zar yüzeyi artar.
  • Mantar ve bitki hücreleri ekzositoz yapabilir (Çeper bu olayı engellemez).
  • Bakteri ve arkelerde zarlı organel olmadığından bu canlılar endositoz veya ekzositoz yapamaz.

ekzositoz-olayi